Leyla İPEKCİ
Kaddafi'nin oğullarından Seyfülislam, muhaliflerin Sirte'ye saldırmaları halinde '20 bin hazır, istekli ve vasıflı asker'in onları karşılayacağını belirtmiş ve eklemiş: "Lider iyi, çay içiyoruz, kahve içiyoruz, savaşıyoruz!"
Dünyanın herhangi bir toprak parçasında; Suriye, Somali, Dersim, Diyarbakır... Ya da Mavi Marmara olayındaki gibi denizinde... Belki bayırında, sokağında, deresinde dünyanın. Kaybedecekleri bir şey kalmayan zorbaların, bunu idrakıyla, savaşa, kıyıma, katliama bir 'ayakta kalma' kılıfı biçmekten başka çaresi de kalmıyor. Bir tür direniş yöntemi kisvesi altında uzaktan kumandalı, uzun namlulu zulümlerini hız kesmeden devam ettiriyorlar.
Savaşmaktan başka 'kostümlü prova' yok onlara mahşere dek. Bazen devletler bile böyle ayakta duruyor, şahit oluyoruz.
'İstekli ve vasıflı' savaşçılar, sizden 'vur' emri beklerken, kendi adınıza başkalarını vuruşturarak öldürme yegâne zaferiniz oluyorsa: Sizde 'anılmaya değer' ne kalacaktır ölüp gittiğinizde? Ya da şöyle soralım: Size nasıl gelecektir ölüm? Hangi yüzüyle... Ölümün bir devam ediş olduğu gerçeğiyle yüzleşmeye ne kadar isteklisiniz? Emrinizdeki askerlerin öldürmeye olan istekliliği kadar? Mesela?..
Haksız yere katlettiğiniz binlercesinin kanı on yıllardır pıhtılaşmamıştır daha. Ama nefsinize söz geçiremiyor, toprağa alnınızı koyamıyorsunuz bir türlü. Yakarıp yalvaramıyor, affetmiyor, affedemiyorsunuz. Nefsinizin heykellerini kıramıyor, putlarınızı taşlayamıyorsunuz.
Öyleyse geriye zulmetmek kalıyor işte. Kendinize, başkalarına. Zaferden ziyade, en büyük yenilgi. Yapıldığınız toprak, balçık gibi almaktadır nefsinizi içine. En çok zulmettiğiniz.
Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir zamanında şiddetin yöntemleri değişse de, dürtüsü ve nedenleri değişmiyor. Ne modernleşiyor saldırganlık, ne de demode oluyor.
Başkalarını vurdurmak dışında, kendi iktidarınızı korumak adına saldırma gerekçeleri icat edip kıyım yapmayı da meşrulaştırıyorsunuz sonra. Mesela uluslararası medyayla. Paralı sözcülerinizle. Özel veya tüzel raporlarınızla... Legal katliamlar sonucu, anayasal ölüler gömüyorsunuz toprağınıza.
Toprak tanık oluyor. Umursamıyorsunuz. Sonra bazen o da yetmiyor. Öldürmeyi birtakım ulvi değerler adına kutsallaştırıyor, şiddeti bir manevi imkân olarak görüyorsunuz. Zafer kazanmanızın manası döktüğünüz kanın miktarıyla ölçülür sanıyorsunuz.
Ama... Savaş baronlarının mesela bizimki gibi bol olduğu topraklarda bir türlü bitirilmeyen savaşlar yüzünden, yıllar geçtikçe, öldürmenin tırnak içindeki kutsallığı da tükenip gidiyor.
Geriye tek bir format kalıyor: Varoluş hakikati olarak öldürmek. Belki ekmek su kadar bir kıymeti dahi kalmamıştır ama bunun artık. Kaddafi'nin oğlunun dediği gibi: Çay içmek gibi, kahve içmek gibi bir öldürmek... En büyük savaş bu olmuştur. Barış; savaşın diğer adı olarak. Daima.
Hazreti insanın 'büyük savaş' teması ise nefsle mücadeleyle ilgili. İnsanın kendi nefsine tamamen hükmetmesi ve onu katletmesi mümkün olmadığı için, onunla uyumlu, onu bilerek yaşamaya çalışmak, nefsimizle bu anlamda mücadele etmek asıl büyük savaş. Gerektiğinde Hz. Ali gibi, düşmanına karşı nefsinizde kin uyandığında -galipken dahi- savaş meydanını terk edeceksiniz. Bu kadar büyük, asıl savaş.
Toprağın altında duasız kalmış, unutulmuş, çoktan kurda kuşa yem olmuş metaforik olarak sayısız 'nefs' kıyametle gelecek dirilişi bekliyor. Her biri kendi mücadelesini toprağın altında da sürdürüyor. Ve vaktin sonuna yaklaştıkça, saatlerın kadranları hızlanıyor.
Yeniden dirilişin 'kostümlü provası' toprağın her iki tarafında devam ediyor. Ölürken neye şahit olduğumuzun bilgisi burada işte. Bağrında kendi toprağımızın. Kimse imha edemiyor onu, ne salkım bombalarıyla, ne insansız uçaklarla...
Bazı ölülerimizin ismi çoktan unutulmuş, silinmiş. Bazılarının mezarı yok. Kiminin organları delik deşik toprak altında. Onlar üç-beş kuşak sonra unutulacak. Duasız, isimsiz kalacaklar. Ama ölüm unutulmuyor. O bize ait. Bizdeki sonsuzluğa.
Kıyametle dirilecek olan ne sadece hayallerimiz, ne de anılar. Dirilecek olan nefs. Vücuda geri dönüş: Her şeyin yerli yerine konması için. Ve her şey -toprak altında ve üstünde- yerli yerine konduğunda. Zulüm yüzünü adalete dönecek.
Ecel ile mahşer arasında bir ara vakitte tutuyor bizi şimdi toprak. Saldırganlık ile direniş, kıyım ile kıyam arasında. Had ile hudud, can ile ceset arasında... Çay kahve içip neyle savaşıyoruz, bir daha düşünelim.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kılıcın mızrağın okun acısında Müslüman’ın hüznü
15.09.2018 - Dolar kuruyla oynamaktan daha etkilisi: İnsanın vehimleriyle oynamak
4.02.2018 - Kültür Bakanı’na ve kültüre bakanlara sesleniş (2)
1.02.2018 - Kültür Bakanı’na ve kültüre bakanlara sesleniş (1)
28.08.2018 - Küresel kasabada vahdet denizi!
25.08.2018 - Candaki kurban sırrımız
21.08.2018 - Gezi’den mesire yerine; parkların bi/çim analojisi!
7.02.2018 - Savaşımızın binbir yüzü!
4.02.2018 - Toplumsal gerçekler bazen araştırılmaz, içinde yaşanır!
31.07.2018 - ABD’nin çöküşü işgallerinin mânâsında gizli!
28.07.2018
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
veysel saka
Duran Kalkan 12 eylül referandumunda ,12 haziran secimlerinde siyasal olarak akp yenildi demektedir ben yazıyı okudum bu sonucu cıkardım,Leyla zana ya gelince Hilal hanım küresel gücler kdp akp leyla zana aynı konsepte politika izliyorlarhükümet diyorki mgk öyle diyorbireysel haklar özgürlük demokrasi gücleride diyorki kollektif haklar.14 Temmuza gelince bir kere bir kadın olarak üç tane kadın vekile yapılan saldırıyı kınaman gerekirdi bir anlayış yoksunluğu yaşıyorsun bence bile bile böyle yap
veysel saka
devamı:yapman bilincli bir tarz,Gülten Kışanak Pervin Buldan Ayla ata akat üç kadın yerlerde sürüklendiler senin gözlerinde katarak var sanırım, akp erdoğan diyorki vura vura tutuklaya tutuklaya öldüre öldüre halkı sindirmeye çalışan hükümet var iş başında bu katliamcı faşist zihniyeti yazılarınızla dezenfarmasyon yaparak çarpıtarak hükümetin yaptıklarını carpıtmakla olayların üstünü örtmekle görevlisiniz, o kadar ustaca yapmaya calışıyorsunuzki güya idris naim i eleştirerek kamuflaj yaparak