Merve Şebnem Oruç
Geçen yıl İngiltere Başbakanı David Cameron, lideri olduğu Muhafazakar Parti'nin genel seçimi kazanması durumunda, Birleşik Krallık'ın AB üyeliğini referanduma götüreceğine söz vermişti. Muhafazakar kesimde yükselen AB karşıtlığı nedeniyle bu vaatte bulunan Cameron bu sözünü tuttu. İngiltere 23 Haziran'da referanduma gidiyor.
Seçimden kısa süre sonra AB ile göç, egemenlik, ekonomi ve rekabet temel başlıkları üzerine müzakere başlatarak Brüksel'le mutabık kalan Cameron, İngiltere'nin referandumda AB'de kalmaya karar vermesi durumunda bu anlaşmanın yürürlüğe gireceğini taahhüt etmişti. Buna göre, İngiltere'nin 28 üye AB ülkesi ile 'özel bir ilişkisi olacak'. Zaten bugüne kadarki AB üyeliği de özel olan İngiltere'nin, AB'de kalması durumunda bu anlaşmayla ülkeye yönelen mülteci sayısının ve Brüksel'in Londra üzerindeki etkisinin azalacağı iddia ediliyor. Peki referandumda İngiltere AB'den çıkma kararı alırsa ne olacak? Takvim nasıl işleyecek? Brexit olarak adlandırılan AB'den çıkışın sosyal, ekonomik ve politik sonuçları ne olacak? İşte burası kapalı kutu. Zira AB'ye çok defa giriş yaşansa da, referandum sonucunu bu yönde olursa, çıkış ilk kez olacak.
Esas önemli konu ise, İngiltere'nin AB'den çıkışının AB'nin geleceğini nasıl etkileyeceği. Açıkçası İngiltere'nin AB'den ayrılması durumunda yaşanacak bir domino etkisi kaçınılmaz görünüyor. Salt referandum kararının kendisi bile, Avrupa ülkelerinde AB ile entegrasyona karşı olan çevrelerde tetikleyici bir etki yapmış durumda. Anketler de, Avrupa ülkelerinde AB üyeliğinden memnun olanların sayısının her geçen gün azaldığını gösteriyor. Örneğin Washington merkezli Pew Research Center'ın 7 Haziran'da yayınladığı ankete göre, Fransa'da AB üyeliğine olumlu gözle bakanların oranı geçen yıla göre %17 düşerek %38'e gerilemiş; İspanya'da %16 gerileyerek %47'ye, Almanya'da %8 gerileyerek %50'ye, İngiltere'de %7 gerileyerek %44'e düşmüş. Yunanistan'da ise AB üyeliğine olumlu bakanların oranı %27'yle dip yapmış durumda.
Kıta Avrupası'ndaki AB karşıtlarıyla, İngiltere'de AB'den çıkmak isteyenlerin temel argümanları benzer. AB karşıtları, ekonomik, ticari, siyasi vb. açılardan, Brüksel'in aşırı etkili olduğunu, oysa ülkelerinin kendi yasaları ve yönetmelikleri üzerinde daha fazla kontrole sahip olmaları gerektiğini söylüyor. Yani mesele egemenlik. Bu konuda kısmen haklılar; zira, örneğin 2009 küresel krizinin Türkiye'yi teğet geçmesi esnekliğin sağladığı kolaylıklara ve hızlı eylem ve önlem almaya alan sağlarken, pek çok Avrupa ülkesinin bugün hala etkisinden kurtulamadığı darboğazın nedenlerinden biri AB regülasyonlarının sıkılığı ve katılığıydı. Ancak iflasın eşiğine gelen ve kemer sıkma politikalarından en çok etkilenen Yunanistan'ın AB'den ayrılmasının tartışıldığı dönemde bile, AB'ye karşı kuşkuculuk bu kadar yüksek değildi.
Doğruya doğru, AB'nin bu noktaya bu kadar hızlı bir şekilde sürüklenmesinin ardında yatan esas sebep, geçtiğimiz yıl başlayan mülteci akımıydı. Örneğin İngiltere'de AB karşıtlarının tezlerinden biri ülkenin göç dalgalarına karşı kendi sınırlarını daha sıkı kontrol etmesi gerektiği. Türkiye ve AB arasındaki mülteci anlaşması öncesinde sıkça duyduğumuz “AB çöküşün eşiğinde” ifadelerinin retorikten ibaret olmadığını görmemiz sadece bir yılımızı aldı. Yükselen yabancı düşmanlığı, mülteci karşıtlığı ve İslamofobinin temel savunusu her ne kadar 'Avrupalı değerleri korumak' üzerinden yapılsa da, aslında, faşizanlığın yükselişi birliğin çatırdamasına neden oluyor ve AB'nin sonunu hazırlıyor.
Bu da akla, Doğu ülkelerinde 'gölge CIA' olarak tanınan ABD'li düşünce kuruluşu Stratfor'un geçen yıl yayınladığı önümüzdeki 10 yılın öngörü raporunu getiriyor. Ne diyordu Stratfor felaket çanlarını çalarken: AB 10 yıl içinde dağılacak, Türkiye ise bu süre zarfında yükselişini sürdürecek.
Birkaç yıl öncesine kadar yükselişini sürdüren AB, böylesi bir testten daha önce geçmemişti. Bugün Brexit taraftarlarının ve diğer üye ülkelerdeki AB karşıtlarının gerekçesi aslında AB'nin ortak düşmana karşı bile ortak bir politikası olmaması ve ülke çıkarlarının birbiriyle çatışması. AB'nin parçalanmaya başlaması, Avrupa ülkelerinin ekonomilerinin zayıflamasını ve bunun sonucunda ülkeler arası rekabetin artmasına neden olur. Bazıları Doğu'ya yönelerek bugün AB'nin istemediği ülkelerle işbirliğini artırırken, şüphesiz Türkiye bundan en büyük avantajı sağlayan ülke olur.
İşte bu nedenle, genel seçimleri kazanmak için referandumdan çıkma sözü veren Cameron bile, AB ile yürüttüğü müzakerelerden istediğini kopardığını ve İngiltere'nin AB'de kalması gerektiğini savunuyor. Ancak İngiltere'de göçmen karşıtlığıyla bilinen UKIP'in yanı sıra Cameron'ın partisi Muhafazakar Parti'de bazı milletvekilleri, hatta kabinedeki beş bakan AB'nin dayatmacı tutumuna karşı. Anketlere göre, İngilizlerin %44'ü AB'de kalmak, %40'ı ise ayrılmak isterken, siyasileri düşündüren henüz kararını vermemiş %15'lik kısım. Bu nedenle, ABD ve Almanya, Fransa, İsveç gibi AB ülkelerinden de İngiltere'nin AB'de kalması yönündeki kampanyalara destek artıyor. George Soros yatırımlarını altına çevirirken İngiltere'ye ikazlarda bulunuyor. Obama dahi, İngiliz vatandaşlarını AB'den ayrılmama konusunda uyararak “Brexit sonrasında ticari anlaşmaları yenilemek 10 yıl alabilir,” diyerek gözdağı veriyor.
Bugün, Batı'yı yükselten dünya düzeninin kontrolünü kaybetmek istemeyenlerin en büyük endişelerinden biri, AB'nin parçalanması. Ancak çöküş başladı bir kere; dünyanın 'ötekileri'ne yönelik istismarcı, küçümser ve buyurgan tavrı sürdükçe, bugün tuğlalar koyup barajı onarmaya çalışsalar bile, bu böyle devam etmeyecek. O yüzden Brexit taraftarları istedikleri kadar 'Türkiye AB'ye giriyor, o zaman ayrılalım' desin; buna öfkelenmektense keyifle izlemek bana çok daha cazip geliyor. Hatta içimden bir ses, “Kaçın, biz geliyoruz” diye bağırarak eğlenceyi artırmak istiyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018