Mustafa Karaalioğlu
Yine bir konuyu ve onun üzerinden yapılması gereken tartışmayı yanlış yerden başlattık veya yanlış yerden başlatılan tartışmaya dahil olduk gidiyoruz. Kanal İstanbul gibi büyük, sarsıcı ve muhtemel sonuçları itibariyle telafisi imkansız haller yaratacak bir proje böyle konuşulmaz, böyle değerlendirilmez, böyle planlanmaz.
Başa dönelim, tartışma nasıl başladı ona bakalım. Projenin sahibi ve savunucu olan Cumhurbaşkanı Erdoğan mı konuyu yeniden gündeme getirdi? Ya da İstanbul için bir vizyon arayışı vardı da uzmanlar mı Kanal İstanbul’u bulup çıkardı? Yahut da boğazdan gemi geçiren ülkeler mi durup dururken şikayetçi oldular?
Hiçbirisi… İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu “Kanala karşıyım” dedi ve sonra hem tartışma alevlendi hem hükümet projeyi birden gündeme getirdi hem de ÇED raporu birkaç günde ortaya çıkıverdi. Böylesine büyük, önemli, gerekli ve vazgeçilmez projenin yeniden gündeme gelme hikayesi bundan ibarettir. Çok muhtemel ki İmamoğlu konuyu açmasa zaten bin dertle uğraşan hükümet ve Erdoğan en azından bir süre daha bu bahisle alakadar olmayacaktı.
***
Gelgelelim tartışmanın Montrö Sözleşmesi, rant, çevre, Boğaz güvenliği gibi başlıklarla tartışılma şehvetine… Konu açılınca gayet tabii ki bu noktalardan eleştiri yapmak, eksikleri, fazlaları hatırlatmak, riskleri dile getirmek kaçınılmazdır. Ancak asıl soruyu sormadan buraya geçmek yanlıştır.
Soru şu… Biz niye kanal yapıyoruz? Durup dururken haritayı değiştirecek, sonu belirsiz çevre problemleri doğuracak ve miktarı belirsiz bir kaynağı tüketecek bir girişim neden?
Hükümetin ve Erdoğan’ın bir numaralı teorisi İstanbul boğazından gemi geçiş güvenliğini sağlamak. Peki, böyle bir sorunumuz mu var? Yani, boğazdan geçen gemilerin nadiren yaptıkları kazaları ortadan kaldırmak için Türkiye’nin sahip olmadığı bir büyük kaynağı harcayacak kadar acil bir güvenlik problemiyle mi karşı karşıyayız? Böyle bir şey yok. Kaldı ki kanal yapıldığında oradan geçen gemilerin de sağa sola çarpmayacağının garantisi yok. Ve ayrıca, bir kanal yaptık diye ellerinde Montrö Sözleşmesi olan ülkelerin gemilerini oradan geçirmeyi kabul edeceklerine dair bilgi hiç yok.
Derdimiz boğazdaki yalılar ise kanal yapacağımıza her geçen gemiye kılavuz şartı getiririz olur biter. Masraf oluyor diye bundan kaçınan gemilerin kılavuz ücretlerini cebimizden ödesek yine kârlıyız! Onlar konteyner taşıyacak, ticaret yapacak diye koskoca bir şehri heba etmekten ve altından kalkamayacağımız bir borca girmekten iyidir. Ayrıca, kimse bizden boğazdan güvenli geçiş için böyle bir iyilik beklemiyor.
Şunu da unutmayalım ki İstanbul kanaldan önce halen dönüşmeyi bekleyen yüzbinlerce konut stokuna sahip bir deprem şehridir. Tarihi yarımadayı içine alan ve iki yakanın sahillerini içeren koskoca bir bölgeyi dönüştürmek zorundayız. Bunu tavsiye eden onlarca bilimsel rapor sümenaltında duruyor. Hepsinin gösterdiği şey; eğer dönüşüm olmazsa bizi bir felaketin beklediğidir. İnşaatsa inşaat, rantsa rant. Depreme dayanıklı bir İstanbul’un emlak rantı suni kanaldan kat kat daha fazla olacaktır. Bundan daha çılgın proje mi olur? Yüzbinlerce insanın hayatı boğazdaki birkaç yalının balkonundan daha önemli olduğuna göre öncelik bellidir. Parayı bu acil ve öncelikli sahaya harcamak varken, şehrin kalbini her an kapıyı çalacak depremin insafına teslim etmek doğru değildir.
Bir de hani kıt kaynaklarımızın artık inşaata değil de ileri teknolojiye ve ihracat sağlayacak sektörlere harcayacaktık… Hani artık akıllanmıştık! Hani artık betona değil geleceğin sektörlerine yatırım yapacaktık!...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
1.05.2025
14.04.2025
7.04.2025
31.03.2025
10.03.2025
9.02.2025
13.01.2025