Nermin ALPAY

Nermin ALPAY
Nermin ALPAY
Tüm Yazıları
TOPTAN RET ETME KÜLTÜRÜ ( KÜLTÜRSÜZLÜĞÜ)
26.10.2010
2658

Bu yazımda; bazen güncel hayatımızın içinde, bazen geçmişle ilgili hesaplaşmalarımızda köprüleri atarak var olma tercihlerimizden bahsedeceğim.

Hani “ kırk yıl sırtınızda taşıyıp, birgün indirdiğiniz için tüm yaptıklarınızı silen” insan tiplemeleri vardır ya, onlardan bahsedeceğim… Herkesin kusursuz insan

modeline soyunup, başkalarının kusurları üzerine politika yapmasının toplumda

nasıl travmalar yarattığını anlatmaya çalışacağım… 

Elimizdeki taşları gizleyerek, gücün karşısında yalakalık yapmak, kültürümüzün bir parçası haline gelmişse; Üzerimize sülük gibi yapışan bu rol modellerle, gençliğe nasıl bir kültürel miras bırakabileceğimizi sorgulamak istiyorum:

Tarihte bir dönem değerlendirilirken, o günün koşullarını dikkate almak gerekir. Cumhuriyetimiz ve demokrasi anlayışımız hala oturmadığı için o döneme tarafsız bakamıyoruz. Kimileri liderleri putlaştırıp, döneme eleştirel bakışları küfür gibi algılarsa, her fanatik duruşun karşısında, onun tam zıttı bir fanatik düşünce oluşması ve putlaştırmaya tepki olarak, küçük düşürmek için her yolu denemesi şaşırtıcı değildir. Örneğin, Atatürk’ün mal varlığını kalem, kalem sayarak, daha da zengin görünsün diye fidanları da ekleyerek “amma çok malı varmış haaa!” sorusunu zihinlere kazımalısın ki, o dönemde toprak sahibi olmanın çok kolay olduğu hatırlanmasın.( Dedem, bana Gebze civarında yaşamaları için devletin bedava toprak dağıttığından ama Akçakoca’yı terk etmek istemediği için gitmediğinden bahsetmişti.) Yani kimsenin almak istemediği bataklıktan Atatürk Orman Çiftliği’ni yaratan insana haksız bir mal edinmiş muamelesini yaparsın...  Gazetemiz yönetiminden, hazır başlamışken, Atatürk’ten sonra iktidara gelen tüm liderlerin mal varlıkları hakkında da yazmasını bekliyorum.

Tabii ki Cumhuriyetin ilanından sonra bir dizi hatalar yapılmıştır.

Darağaçları kurulmuş, meydanlarda insanlar sallandırılmıştır. Köyler boşaltılmış, savaşta yan yana olduğumuz Kürtlere “kazık” atılmıştır. Belden aşağıya vurmaya çalışmak, politika değildir. Eğer özel hayata gireceksek; ( ki sadece yetimin hakkı yenmişse, hırsızlık söz konusuysa yapılmalıdır.) Yalova’da gördüğüm ve Atatürk’ten bize kalan “Yürüyen Ev” mucizesinden bahsedelim; Bizlerin henüz anlamaya başladığı çevre bilincine sahip olduğunu ve eve doğru uzayan ağacın dallarını kesmektense evin temelini kaydırmasını anlatalım.

Hataları görmezden gelmek kadar, toptan ret etmekte bir çocukluk hastalığıdır.

Objektif olmayı, olayları duygusal tepkilerimizden çok aklımızla değerlendirmeyi

öğrenemediğimiz sürece, hiçbir bilgi, kültürel edim kalıcı olmaz. Gazetemizde

yer aldığı ve hangi amaçla yazıldığını anlayamadığım “ Atatürk’ün Mal Varlığı” yazısı nedeniyle toptancılık eleştirime Atatürk örneğinden başladım. Oysa toptan ret etme tavrı sadece Atatürk’le sınırlı değil. Yukarıdan aşağıya toplumun her kesiminde, gidenin arkasından ( özellikle rakiplerse) iyi şeylerden bahsetmek

adeti yok olmaya başladığı gibi kötülemek moda olmaya başlamıştır… Bu anlayış kalıcı olmaya başladıkça vefasız, nankör bir toplum olmaya doğru hızla yol alıyoruz.  Başkasının yaptığını eleştirmek, eksikleri görebilmek ne kadar önemliyse, yapılan iyi şeyleri takdir etmek de o kadar önemlidir. Rakiplerimizi dinlemeyi, eleştirmeyi, takdir etmeyi öğrenmek ve farklılıklarımızla bir arada olmak, insan insana kültürel alışveriş için ön koşuldur. 

 

 

AKÇAKOCA YALNIZ BİR İLÇEDİR.

Düzce Vilayet olmasına rağmen, Akçakoca ile geçmişten gelen rekabet anlayışını

hala sürdürmektedir. Akçakoca, Düzce’nin üvey evladıdır. O nedenle, Akçakoca halkı, içerde bir şeyler yapmak isteyen insanlara destek olmalıdır. 

Çalışan, bir şeyler yapmak için zaman harcayan herkes hata yapar. Adam, babasından kalan miras ile geçiniyor, fazladan tek taş koymamış, ömrünü kahve köşelerinde tüketmiş, konuşuyor: “ O mu ? işe yaramaz, falanca işi beceremedi, filanca işi batırdı…”  Tamam o başaramamış ama denemiş, bir şeyler yapmaya çalışmış… Peki sen ne yaptın? Diye sormazlar mı adama?

Akçakoca’nın hoş görüye ihtiyacı var… Bir şeyler yapmaya çalışan insanları anlamaya ihtiyacı var… Birbirini sevmeye, desteklemeye ihtiyacı var…

Yengeçler, sepetten kurtulmaya çalışan arkadaşlarını sepete çektikleri için kurtulamazlar… Bizler yengeç değiliz… Biri iyi bir şey yaptığında takdir edelim…

İlçemizde olan bir malı dışarıdan almayalım… Kalitesiz malı hemşerimize vermeyelim… Bizler Akçakocalı olmanın farkına varmazsak, birbirimizi desteklemezsek, sokaklarımıza sahip çıkmazsak ( tükürmek, çekirdek atmak,

arabadan kola şişesi fırlatmak) ilçemiz kaos içinde bir köy olmaktan kurtulamaz.

Akçakoca’da bir şeyler yapmaya çalışmak yeterince zor zaten, Vilayet tarafından yeterli desteği görmediğimizin farkına varalım artık. Yarım kalmış stadımızı genç, yaşlı hep birlikte düzenleyelim. Bize sahip çıkmayan vilayetimiz mahçup olur belki.

Akçakoca’da yaşayan bizler, Düzce İlimize; Fatih Sultan Mehmet’in ilk tahta çıktığında babasına yazdığı mektuptaki gibi “ Eğer Padişah sensen, gel devletinin başına geç, yok eğer ben isem emrediyorum: devletin başına geç” diye sesleniyoruz:

Vilayet isen, kıyıya bakan tek ilçene destek ol !  

 

Nermin Alpay

Email: [email protected]

 

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • ORHAN AFACAN

    ORHAN AFACAN

    10.09.2012 18:22

    TAŞ ATAN ÇOCUKLAR Sanki oyundasın taş atan çocuk. Cahilmi, cesurmu sonra görürsün Seni kımler böyle oynatan çocuk. Sanmam bu eğlencen çok uzun sürsün... Sökülen kaldırım, ayaklarındır Ölünceye kadar bir götürümsün.. Kundaklanan dükkân yarınlarındır Vicdanında yargılanan cürümsün Elinde molotof, yuzünde maske- Neden bir gizliliğe bürünürsün… Yıllarca sonra, desen bile keşke Vatan ahı ağırdır, sürünürsün. Senin yaşıtlarda taso salgını Yahut bir iple topaç çevirirsin. Oyun san

Yazarlar