Orhan MİROĞLU
Çitlerle, aşılması zor duvarlarla çevrilmiş sıra sıra mahalleler..Her mahallenin ‘modern’ bir kralı var. Halk krala ve onun mutlak bir hak olarak, son şeklini verdiği bilmem kaç yüzyıllık katı ideolojiye sonsuza kadar inanmakla mükellef.
Zaman akıp gidiyor, zamanın ruhu dipten gelen dalgalarla sarsılıyor, ama mahalleli, bu sarsıntıları hiçbir şekilde hissetmiyor.
Eleştiri yok, sorgulama yok.
Yüzyılların muhasebesi yok.
Çitlerin üstüne abanıp karşı mahallede oturan birine birikmiş bir hasretle, selam yollayana bile mahalleden kaçmış firari muamelesi yapıyorlar.
Biri, ‘Ey mahalleli, bundan böyle bu kervan böylece yola devam etmez, edemez, kara bitti su göründü, haberiniz ola! ‘ dese, hainlikle, devşirme olmakla suçluyorlar.
Değişen dünyanın bir dünyalısı, çıkıp gelse bu diyarlara, şaşırıp kalır, sıra sıra ve yan yana dizilmiş mahallelerin sahip oldukları fikirler, gelecekle ilgili tahayyüller arasındaki benzerliğe bakıp şaşkınlıktan deliye dönebilir.
Kimi sosyalist geçinir, kimi milliyetçi, kimi tarihe geç kalmış bir davanın ve telaşın son ‘şoreşgeri’-DEVRİMCİSİ- gibi davranır, ama şiddete esir olmak ve bu esarete başka insanları davet etmekten başka bildiği bir şey, meşru gördüğü bir yol yok.
Kimi kendini sosyalist sanır, üstü kazıldığında ortaya çıkan ise nasyonalizmden başka bir şey değildir. Kürtler’in dağa çıkmasının ve hala da dağlarda kalmaya devam etmesinin yegane müsebbibidir. Şimdi de, bir diyet borcunu tahsil eder gibi, vaktiyle dağa çıkardığı eli silahlı Kürtler’in açtığı şemsiyenin altında varlığını sürdürmekte ve bir ülkenin kaderiyle kanlı bir oyun oynamaktadır.
Kimi milliyetçi olduğunu söyler, ama bu milliyetçiliğin ülke çıkarlarını ön planda tutan bir milliyetçilik olmadığının farkında değildir. Bu ülkenin Sevr ve işgal yıllarında, ve hatta cumhuriyet döneminde bile, son iki yüzyıldır yerlerde sürünen özgüveninin, çiğnenen onurunun yerlerden alınıp yükseklere taşınması; milliyetçiliğe değil, muhafazakar demokrat insanlara nasip oldu diye yıllar yılı öfke duymakta ve bu öfke onu her geçen gün gerçeklikten ve ülkenin gerçek çıkarlarından uzaklaştırmaktadır.
Sonuncusu, omzunda taşıdığı roketatarlarla sağı-solu vuruyor, her nasılsa tutsak ettiği, ve itaate razı ettiği halkın yaşadığı mahallenin duvarlarını diğer mahallelerden ışık bile sızmasın diye tahkim etmekle meşgul. Sanıyor ki bu tahkimat, bu akıl almaz şiddet, zulmün sıradanlaşmasını ifade eden bu cinnet hali, 6 milyar insanın yaşadığı bir dünyada, ve 80 milyon insanın yaşadığı bir ülkede, birkaç on binlik kasabaları birbirinden ayırmaya ve buralarda yaşayan halkı, miadı çoktan dolmuş bir ideolojiye itaat etmeye yetebilir. O, huzurunu bozup evlerinden kaçırttığı kadınların, erkeklerin, çocukların yüzünü görüyor, ama kurtarmakla övündüğü halkı onun yüzünü bile artık göremiyor. Yüzü çünkü, kalın ve siyah maskelerle örtülü..
Tahmin etmiş ve anlamış olmalısınız ki, bu manzara güncel haliyle, bir Türkiye manzarası.
Türkiye roketatarlarla, bomba yüklü araçlarla, mayınlı tuzaklarla vurulurken, analar Kürtçe Türkçe ağıtlar yakarak oğullarını zamansız ve haksız yolculuklara uğurlarken, genç analar henüz birkaç aylık çocuklarını, babalarının konulduğu tabutun üstüne kapaklanarak emzirmeye devam ederken, ülke içinde ve ülke dışında sayısı bile belli olmayan güç merkezleri, Türkiye’yi feshetmekle meşgulken, milliyetçi mahalleden cesur bir ses, bir çığlık duyduk:
‘Türkiye’yi fesih mi edelim?’ dedi bir ses..
Partisinin liderine, ve dava arkadaşlarına, dönüp dedi ki bu ses , ‘hiçbir şeye razı olmuyorsunuz, Türkiye’yi fesih mi edelim, bu zor koşullarda bir seçim hükümeti bile kuramazsak, roketatarlarla, mayınlar ve bombalarla sarsılan, acıya boğulan bu cennet vatanı, fesih olmaktan nasıl kurtarabiliriz? ‘
Cesur bir çığlık, cesur bir soru bu.
Sayın Bahçeli, bu ülke nüfusunun büyük çoğunluğunun onay vermediği ve rıza göstermediği, işe yaramadığı da, tecrübelerle sabit, o bildik fikirlerinizin dışında, bu güzelim ülke fesih olmaktan kurtulabilsin diye gösterebileceğiniz bir yol, bu soruya bir cevabınız var mı?
Arkadaşlarınız, Sayın Tuğrul Türkeş’i şimdi davaya ihanet etmekle suçluyorlar. Hatta ne demekse, hareketin bir mensubu, Alpaslan Türkeş’in oğluna devşirme bile dedi, diyebildi. Tuğrul Türkeş devşirme Türk’se, ‘asil Türk’ kim peki, Sayın Bahçeli?
Kürt ve Türk mahalleleri, birbirinden bıçakla ayrılmış gibi görünse de aslında birbirinin tıpkısı ve aynısı..
Kürt mahallesinden muhalif sesler yükselir zaman zaman. ‘Bu savaş bitti, hiçbir kutsal dava hayatını kaybeden bir Kürt gencinin hayatı kadar değerli değildir’ der biri. Hainlikle, ‘devşirme Kürt’ olmakla suçlanır. Soya, sopa kafayı takmamak lazım, ama baktığınızda göreceksiniz ki, bu suçlamayı yapanların ne haklı Kürt davasıyla, ne Kürtlükle bir alakaları yoktur. Onlar çitler ve kalın duvarlarla çevrilmiş mahallenin raconuna uygun davranmanın nimetlerinden yararlanmaktan başka bir şey yapmazlar aslında. Nimetlerden de fazlasıyla yararlanırlar. Bu nimetler onlara cömertçe sunulur. Davanın zahmetkeşleri, dışarıda kalırken, onlar belediye başkanı ve mebus olarak, muteber işadamı ve aydınlar olarak boy gösterirler. Ölen ve öldüren ise başkasıdır..
Seçim hükümeti kurulurken, ayrı gibi duran mahallelerin birbirine ne kadar çok benzediğine bir kez daha şahit olduk.
Tuğrul Türkeş’in tavrı ve aldığı saygıdeğer karar, tarihe geçecektir, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Türk milliyetçi hareketi yeni bir mecra buldu kendisine. Bu mecranın AK Parti içlerine akması için hiçbir sebep yok. Her şey kendi mecrasında güzeldir. Sayın Türkeş’in kararı da zaten böyle bir anlam ifade etmiyor. Susarak daha kimbilir kaç dönem, ve MHP’den milletvekili olarak kalabilirdi. Konuşmayı ve soru sormayı göze aldı ve Alpaslan Türkeş’in oğlu olarak, yapması gerekeni yaptı.
Yeni bir yol açtı, o yolun milliyetçi/yurtsever desturu özetle şudur:
Ülke çıkarları söz konusuysa gerisi teferruattır!
Ve gerçek bir milliyetçi, ülkenin göz göre göre fesih olmasına seyirci kalamaz!
Solcu malum gazetenin ırkçılık yapıp, hainlikle suçladığı Alevi iki HDP’li bakanla beraber aynı kabinede görev yapacak Sayın Türkeş. Bu bir koalisyon hükümeti, bir AK Parti hükümeti değil elbette. Ama bir Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olduğu da şüphesizdir. Çitlerle, kalın duvarlarla birbirinden ayrılmış mahallerden gelen siyasetçilerin aynı hükümette yer almaları demokrasi ve ülkemiz adına bir kazanımdır. Buna ihtiyacımız vardı, ortaklaşmaya, giderek büyüyen tehlikeler karşısında birbirimizi hissetmeye ihtiyacımız vardı. Sayın Türkeş bunu bize hissettirdi, ortaya tutarlı bir davranış koydu.
Bu kazanıma Tuğrul Türkeş’in sembol bir isim olarak, sunduğu katkı her zaman minnetle anılacaktır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.04.2016
13.04.2016
11.04.2016
10.04.2016
8.02.2016
6.02.2016
5.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
30.03.2016