Yasin AKTAY
2017 Avrupa Birliği için oldukça zor bir yıl olarak kayıtlara geçti. İngiltere’nin Birlik’ten ayrılma kararı alması, Birliğin küçük ülkelerinin uluslararası örgüte hem ekonomik hem siyasal açıdan daha fazla yük getirmeye başlamasının yarattığı tartışmalar, yükselen ırkçılık ve sağ partilerin daha etkin bir pozisyona gelmeleri, buna paralel biçimde yükselişe geçen ulus-devlet taleplerinin artışı. Bunlar son birkaç yıldır AB açısından gündemi meşgul eden konulardı ancak 2017 bu tartışmaların çok daha sert ve görünür biçimde yapıldığı bir şekilde yaşandı.
Tüm bunlar AB için bir siyasal ve ekonomik bunalımın yanı sıra kimlik bunalımına da işaret etmekte. Kendi bünyesinde İkinci Büyük Savaş sonrasında bastırmayı bir ölçüde başardığı faşist ideolojilerin güncellenmiş sürümlerinin sistem içerisinde gözükmesine Avrupalı siyasetçiler ilk başta basit oy hesaplarıyla hoşgörüyle yaklaşırken zaman içerisinde sistemin bu tehlikeli yaklaşımların kontrolüne girmeye başladığını görüp irkildiler.
İlginç bir şekilde kimlik bunalımının derinleştiği bu süreçte nefret söyleminin öğesi olarak Türkiye ve Türkiye’nin lideri Recep Tayyip Erdoğan belirdi. “Erdoğan’a saldırmanın dayanılmaz hafifliği”nin cezbesine kapılan liderler kısa vadeli çıkarlarına Avrupa kimliğini feda ettiklerini 2017 içerisinde farketmeye başladılar ancak iş işten geçmiş gibi gözüküyor.
İlk başta sistemi kontrol etmenin aracı olan aşırı sağ-ırkçı söylem ve yabancı düşmanlığı süreç içerisinde marjinalleşmeyi tetikleyerek parçalı bir siyasal yapı meydana getirmiş bulunuyor. En yakın ve ibret verici örneği Almanya. Seçimlerin üzerinden üç aydan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen koalisyon görüşmeleri bir neticeye varamadı ve Almanya 2018’e hükümetsiz giriyor.
Hıristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU), Hür Demokrat Parti ve Yeşiller arasında süren ve partilerin renklerinin bütünleşik hali Jamaika bayrağına benzediği için Jamaika koalisyonu olarak da adlandırılan ve başlangıçta katılımcılık edebiyatı üzerinden âlâyı vâlâ ile selamlanan koalisyon görüşmelerinin başarısızlıkla neticelenmesi popülist siyasetle birlikte değerini yitiren merkez siyasetin Avrupa için ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlatmış oldu. Zira koalisyon görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının nedenlerinden birisi olarak aşırı sağ popülist parti Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) %12,6 oy alarak tarihinde ilk kez Meclis’te temsil edilmeye başlaması gösteriliyor.
Merkel’in hem seçim başarısızlığının hem de koalisyon görüşmelerindeki başarısızlığının arkasında yatan neden olarak ise mülteci politikasındaki başarısızlık gösteriliyor. 2005’ten beri Şansölye koltuğunda oturan Merkel’in bir yıl içerisinde üç kez başarısızlığa uğramış olması onun için de son düdüğün çalmaya yakın olduğunu gösteriyor.
Almanya’da siyaseten oluşan bu zaafiyetin kendisi açısından kritik bir dönemece giren AB’deki süreçleri etkilememesi imkansız. Hatırlanacağı üzere Kasım ayı içerisinde 23 AB üyesi ülke Avrupa’nın kendi ordusunu oluşturması için bir karara varmış ve ortak bir bildiri yayınlamışlardı. AB’nin kendi otonom gücüne sahip olması gerektiği Soğuk Savaşın sona ermesinin ardından sürekli tartışılan bir mesele. 1990’ların sonunda bu hedefe çok yaklaşmış olan Avrupalılar Transatlantik ortakları ABD’nin “AB NATO’nun altını oyuyor” ithamıyla karşı karşıya kalmışlar ve otonom bir askerî güç arayışından vazgeçmişlerdi.
AB Komisyonu Başkanı Tusk’ın “Avrupa için varoluşsal bir tehdit” olarak nitelediği Trump’ın seçim kampanyası boyunca Avrupa’nın NATO harcamalarına katılmıyor olmasından bahsetmesinin Avrupa’da yarattığı tedirginliğin otonom Avrupa’yı savnunan siyasetçiler tarafından bir fırsata dönüştürülmek istendiği üzerinde daha önce durmuştum.
Kasım 2017’de alınan karar bu yönde atılan bir adım ancak bu karar AB’nin tarihsel olarak belki de en zayıf olduğu dönemde alındığı için “düşük doğum” olmaya aday. AB, Transatlantik bağlarından kurtulabilecek mi? 2018’de buna ilişkin Avrupalıların girişimlerini izleyeceğimiz muhakkak. Ancak sadece Almanya’da 35 bine yakın Amerikan askerinin bulunuyor olması dikkate alındığında bunu ne derece başarabilecekleri konusundaki merakın artmaması mümkün değil.
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019