Yıldıray OĞUR
Hafta sonu Türkiye’de rüzgar mevsim normallerinin üzerinde Batı’dan esti.
Cumhurbaşkanı, iki gün içinde parti kongrelerinde yaptığı konuşmalarda iddialı cümleler kurdu:
“Kendimizi başka yerlerde değil Avrupa’da görüyor ve geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı tasavvur ediyoruz.”
“Sadece Osmanlının Avrupa’da 600 yıllık geçmişi vardır. Bugün de kendimizi Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz. Bizi başka arayışlara mecbur bırakmadıkça tercihimizi hep Batı’dan yana kullandık.”
Batı’dan esen rüzgarın meteorolojik bir açıklaması yok.
10-11 Aralık tarihlerindeki AB zirvesinde Türkiye mevzusunu masadan kaldırmak isteyen Ankara biraz fazla hızlı dönüyor sadece, bu onun rüzgarı…
Tabii üç yıl önceki Cumhurbaşkanlığı sistemi referandumu kampanyası sırasında ‘Evet’leri coşturmak için vaat edilen AB adaylığını bitirme referandumu yapılsaydı ya da daha geçen yaz Cumhurbaşkanı’nın söylediği gibi “AB’nin sonu gelseydi” bugün kendimizi ve geleceğimizi Avrupa’da görmek de mümkün olmazdı!
Cumhurbaşkanı’nın “Yerimiz Avrupa” sözlerini manşetlerine taşıyan medyaya bakılırsa, “Ver mehteri” havası en azından bir süreliğine yerini “Ver, 9. Senfoni” ye bırakabilir.
Demek ki aksini söyleyen herkesi Batı’nın içimizdeki uzantıları gören bazılarının zannettiği gibi iktidar 100 yıllık Batı prangasından Türkiye’yi kurtarmaya çalışmıyormuş, her türlü anti-demokratik uygulamayı, hukuksuzluğu meşrulaştırabilen bir istiklal mücadelesi vermiyormuşuz, bekamızı Batı tehdit etmiyormuş, Avrupa da çökmüyormuş.
Yoksa Cumhurbaşkanı neden Türkiye’nin yeri ve geleceğini Avrupa’da görüyoruz, tercihimizi hep Batı’dan yana kullandık desin ki…
Gündüz vakti havai fişek gösterisi de olsa insan kendisini 2020’de değil, 2004’de zannedebilir…
Yaşı yetenler hatırlayacaktır.
17 Aralık 2004’de Brüksel’deki AB zirvesinden uzun müzakereler, masadan kalkma tehditleri sonucu alınan AB resmi adaylığı sonrası Ankara’ya dönen Başbakan Erdoğan’ı Esenboğa havalimanında ellerinde “Avrupa ve Türkiye’nin mimarı”, “Avrupa fatihi” pankartları olan büyük bir kalabalık karşılamıştı.
Havaalanından Kızılay Meydanı’na dev bir konvoyla hareket eden Başbakan’ı, derecelerin -7’yi gösterdiği Kızılay’da ellerinde AB ve Türkiye bayrakları ve balonları olan 20 bin insan coşkuyla alkışlamıştı.
Üzerinde “AB hayırlı olsun” yazan AB ve Türkiye bayraklı havai fişek panosu yakılmış, üstüne gündüz vakti havaya havai fişek bile atılmıştı.
Meydanda bugünlerde tekrar hatırlanan Ayten Alpman’ın meşhur şarkısı çalmıştı: “Bir başkadır benim memleketim…”
Ankara’daki bu coşkulu Avrupa kutlamasını o sırada Büyükşehir Belediye Başkanı olan Melih Gökçek’in organize ettiğine bugün kim inanır?
Hatta bazı AK Partili bakanlar kutlamalar için “Melih biraz abartmış” bile demişlerdi.
Ama o günler için bunlar abartılı hareketler değildi.
Rüzgarlar gerçekten de demokrasiden, sivilleşmeden, Avrupa Birliği’nden yana esiyordu.
Türkiye dünyanın yükselen yıldızı ve demokrasisiydi.
Şimdi, her gün Türkiye aleyhine bir karara imza atan Avrupa Parlamentosu’ndaki Türkiye’nin adaylığı oylaması sırasında, parlamenterler ellerinde üzerinde çeşitli dillerde “Evet” yazan Türkiye ve AB bayraklı pankartlar kaldırmışlardı.
Batı medyası coşkuyla Türkiye’nin yanındaydı, heyecanlı manşetlerle Erdoğan ve Türkiye’nin başarısı övülüyordu.
Sadece Avrupa’nın değil, Arap dünyasının gözü de Brüksel’deki zirvedeydi. Zirveyi izlemek üzere Arap ülkelerinden akredite olmuş gazeteci sayısı 270’di. Suriye devlet televizyonundan, BAE ve Suudi Arabistan kanallarına kadar herkes Türkiye’ye ve böylece İslam dünyasına Avrupa’nın kapılarını açan Erdoğan’la röportaj yapmak istiyordu. Ankara’daki kutlamaları Al Jazeera canlı yayınlamıştı.
Brüksel’deki zirveyi Türkiye’den bugün biraraya gelmeleri yada Erdoğan’la sohbet etmeleri imkansız çok kalabalık bir köşe yazarı ve gazeteci grubu izlemişti.
Ankara’ya dönmeden önceki gün Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül, o kalabalık gazeteci grubuyla bir araya gelip, sohbet etmişti.
Erdoğan onlara “Avrupalılar sessiz devrim yaptınız bizi şaşırttınız diyorlar. Müzakerelerde de süratli gideriz. Yeter ki yol açılsın” demiş, desteği için CHP’ye de teşekkür etmişti.
O basın toplantısını izleyen köşe yazarları ertesi gün gazetelerine heyecanlı yazılar yazdılar.
Ama 10 yıl sonra o heyecandan geriye hiç bir şey kalmadı.
O gün yazılarına “İslam dünyası için umut ışığı”, “Haydi Kolay gelsin Türkiye”, “Bravo Erdoğan”, “Merhaba, Avrupa biz geldik” başlıklarını atan gazetecilerden pek çoğu 10 yıl sonra iktidara eleştirel pozisyonları yüzünden ana akım gazetelerden kovuldu, bir kısmı bugün yurtdışında yaşıyor, bir kısmı internet mecralarında gazeteciliğe devam etmeye çalışıyor, bazıları hapse girdi.
Ama hapse düşmek, sürgüne gitmek ve işinden olmaktan daha büyük acılar da var.
O günlerde “Türkiye Avrupa’ya aittir” kapağıyla çıkan, “Türkiye’ye hayır demenin imkansızlığı”, “Erdoğan’ın arkasında durmanın önemi” başyazılarıyla Türkiye’nin AB macerasına hararetle destek veren The Economist’in Türkiye muhabiri Amberin Zaman’ın geçen hafta yaşadığı türden insanı çaresiz bırakan acılar…
Amberin Zaman’ın uzun süredir hastalıklarla mücadele eden annesi Vasfiye Kalmuk, önceki gün hayatını kaybetti. Ama Zaman, 80’lerini aşmış annesinin son günlerinde yanında olamadı ve ona veda edemedi.
Çünkü yaptığı bazı haberler, röportajlar ve attığı tweetler yüzünden hakkında açılmış soruşturmalar vardı.
Uzun süre Türkiye’ye gelip gelemeyeceğini anlamaya çalıştı, herkese sordu, soruşturmaların sebebini anlamaya çalıştı ama bir soruşturmada hakkında yakalama kararı da olduğunu öğrendi.
Kimse ona Türkiye’ye dönersen en fazla ifadeni verir tutuksuz yargılanırsın garantisi veremediği için Türkiye’ye annesine veda etmek için dönemedi.
Amberin Zaman, 1950’lerin başına Pakistan elçiliğinin basın ataşesi olarak İstanbul’a gelmiş Sorbonnelu diplomat Arşadüz Zaman ve onun Türkiye’deyken Türkçe öğretmeni olarak tanışıp evlendiği, Notre Dame de Sion mezunu Tatar-Türkmen Vasfiye Kalmuk’un iki kızından biri.
Genç diplomat Arşadüz Zaman, sadece bir Türk kadınla evlenmemiş, Türkiye’de geçirdiği yıllarda aralarında Yahya Kemal, Halide Edip, Rauf Orbay, Ahmet Emin Yalman, Abdi İpekçi, Bülent Ecevit’in aralarında olduğu geniş bir çevre edinmişti. Evinde verdiği davetlere İstanbul’un entelektüel ve basın hayatından isimler katılıyordu.
İstanbul’dan sonra Pakistan basın ataşesi olarak Paris, New York, Tokyo ve Bonn’da da görev yapmış, 1971’de Pakistan’a karşı bağımsızlık savaşı verilirken Bengalli Arşadüz Zaman, Mücibur Rahman’la birlikte hareket etmiş ve Bangladeş’in kuruluşunda yer almış, daha sonra Bangladeş’in çeşitli ülkelerde büyükelçilik görevini yürütmüştü.
80’lerin başında Cidde’de İslam Birliği Konferansı’nın genel sekreter yardımcılığı görevine getirilen Zaman, Irak-İran savaşı sırasında ateşkes girişimlerinin arabuluculardan biriydi. Yunus Emre’yi ilk Bengalce’ye çeviren isimdi. Andre Malraux’u Fransızca’dan Bengalceye çeviren ilk isim olarak Fransızlardan Legion d’Honneur nişanı almıştı. 2008’de vefatına kadar yazları İstanbul’da geçirmiş, Atatürk hayranı Bangladeşli şair Kazi Nazrül İslam’ın şiirlerini Türkçe’ye çevirmişti.
Amberin Zaman, böyle diplomatik bir ortamda doğmuş 1991’den bu yana Türkiye’de pek çok İngiliz ve Amerikan gazetesi ve dergisinin temsilciliğini yapmış çok tecrübeli bir gazeteci.
1991’de Daily Telegraph’ın genç Ankara muhabiri olarak çalışmaya başlamış, daha o günlerde ordu-siyaset ilişkileri, Türkiye’nin Orta Asya siyaseti, Kürt sorunu ile ilgili yaptığı haberler çok konuşulmuştu.
Türkiye’nin tehlikeli gündeminden kaçmadan haberlerini yaptı.
1995’de Daily Telegraph’a Yunanistan’daki kamplarda PKK’lıların eğitildiğini ilk o yazdı, 1998’de Türkiye’den Batı’ya insan ticaretini müşteri kılığına girerek kaleme aldı, 1999’da Türk medyası şeytanlaştırırken Merve Kavakçı’yla Washington Post için röportaj yaptı, çalıştığı Amerikan ve İngiliz gazetelerinde Türkiye’deki başörtüsü yasağını eleştiren çok sayıda makaleye imza attı.
AK Parti iktidarına karşı Batı medyasındaki önyargıların kırılmasında onun haberleri etkili oldu. 2007’deki e-muhtıra krizi sırasında, AK Parti kapatma davası sırasında The Economist’in ordunun siyasete müdahalesine karşı eleştirel kapakları ve başyazıları onun eseriydi. Taraf’ta yazarken, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’la röportaj yapmıştı.
Ama 2013 Gezi olaylarından sonra iktidar da pek çok kişi gibi onun da iktidara bakışı değişti, daha eleştirel bir pozisyon aldı. Habertürk’teki yazılarına son verildi.
2014’de televizyonda “Yüzde 25-30’luk bir kitle hiçbir sorgulama yapmıyor” diyen Kılıçdaroğlu’na, “Müslüman bir ülkeden bunun tersini beklemek garip değil mi?” dediği için Müslümanlara hakaret ettiği gerekçesiyle ertesi gün meydanlarda Erdoğan tarafından “gazeteci kılıklı militan, edepsiz kadın” ilan edildi.
Çözüm süreci bittikten sonra Türkiye’de oluşan yeni atmosfer içinde daha önce pek çok kişinin yaptığı, hatta AA’nın muhabir gönderdiği Kandil’de ve Suriye’de PKK ve YPG’lilerle yaptığı röportajlar, Suriyeli Kürtler üzerine haberleri Türkiye’de göze battı, hakkında hedef gösterildiği haberler yapıldı, haberleri soruşturmalara konu oldu.
Günün sonunda fikirleri ne olursa olsun, sadece yaptığı gazetecilik yüzünden 30 yıldır Türkiye’yi dünyaya anlatan, Batı’da en çok tanınan Türk gazetecilerden biri 2020 yılında annesinin cenazesi için bile Türkiye’ye gelemedi.
Bu manzaraya yurtdışından, Avrupa’dan bakan biri Türkiye’deki hukuk sistemi hakkında ne düşünür, bu ülkede reform veya değişim iradesi görür mü?
Ama iktidar yaptığı bir kaç açıklamayla bunun görüleceğini düşünüyor.
Cumhurbaşkanı’nın geçen hafta söylediği “Ekonomik hayatın tüm paydaşlarıyla da çalışılarak İnsan Hakları Eylem Planı’na son hali verilecek” sözleri ve ardından insan hakları alanında atılacak adımlar olarak sıraladığı “mülkiyet hakkı ve sözleşme serbestisi” gibi “reform” kalemleri, bu reformun pek bizlik bir şey olmadığını göstermişti.
Dün de Ali Paşa’dan, Kamil Paşa’dan beridir görülmemiş bir Avrupaperververlikle savunulan Avrupa hedefiyle aynı anda bugün bırakılsa küçük azınlık dışında kimsenin itiraz etmeyeceği Osman Kavala’nın bile bir yıl önce beraat ettiği iddialarla suçlanmaya devam edildiğini gördük.
Hukuk ve reform çağrısı yapan yılların Arınç’ı fitne ateşini yakan ilan edilirken, ana muhalefet liderini tehdit etmiş mafya liderine alenen sahip çıkan MHP liderine sadece şükranlar sunuldu.
Anlaşılan bu reformlardan kastedilen, misafirler için çıkarılan tabak takımları, çatal bıçak setleri, sadece onlar için hazırlanan özel yemekler gibi bir şey…
İktidar bu reformlar, hukuk falan sizin için değil, siz heyecanlanmayın, elinizi de sürmeyin, bunlar akşam gelecek misafirler için diyor.
Ama artık misafirlerin de karnı bu yemeğe tok olabilir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025