Mümtazer TÜRKÖNE

Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE
Tüm Yazıları
Sırada Türkiye mi var?
17.06.2025
126
Sırada Türkiye var mı? Akıllarda-zihinlerde, B ve C planlarında mutlaka var. Peki bizim planımız ne? “Bu işten menfaatim ne olacak?” sorusuna cevap arayan siyasî aktörlerin peşine takılmak mı?

Bu iddia Öcalan’a ait.

21 Nisan’da, İmralı’da Pervin Buldan ve Özgür Erol ile yaptığı görüşmenin notlarının bir kısmı sosyal medyada yayımlandı (https://x.com/necatzanyar/status/1933218693091373341?s=48). Yalanlama gelmediğine göre, sızdırılan pasajlar 13 sayfa olduğu söylenen görüşme notlarından alınma.

Öcalan, Çözüm Süreci ile bağlantısını kurarak, bölgesel gelişmelerle ilgili bir öngörüde bulunuyor. İsrail’in planının beş aşamalı olduğunu, ilk üç aşama olarak Gazze, Lübnan ve Suriye’nin geçildiğini, sırada İran ve Türkiye’nin olduğunu söylüyor. Eğer kaynak güvenilir ise tam da bu metnin sızdırıldığı tarihte, dördüncü aşama, yani İran operasyonu gerçekleşmiş oldu.

Bu durumda beşinci aşama olarak geride sadece Türkiye kalıyor.

İsrail ve Kürtler

Öcalan tam da bunun üzerine, beş aşamalı planın son aşaması olan Türkiye ile Kürtlerin bağlantısına geçiyor. Ona göre bu stratejinin olmazsa olmazı Kürtler. Şaşırtıcı şekilde SDG’yi, İsrail’in, Kandil’i de İran’ın etkisi altında kalmakla suçluyor. Hatta bugünün tartışmalarının asıl merkezinde olan SDG’yi, İsrail’in Haşdi Şabisi olarak niteliyor.

Hapishane şartlarında Öcalan’ın elinde güçlü bilgi kaynakları olamayacağına göre bu iddialarını harcıalem bilgilere, fazladan kendi örgütü ve adamları hakkında kanaatlerine dayandırdığı anlaşılıyor.

Peki doğru mu?

İsrail devletinin sözcülerinden, Kürtleri hedef alan bazı çağrılar yapıldığını hatırlıyor olmalısınız. Suriye’nin güneyinden uzanan Dürzilere eklenecek Kürt gücü ile açılacak Davud Koridoru’na dair bol bol spekülasyon yapıldı. İçeriğine İsrail dışında bir şeyin konamadığı Büyük Orta Doğu Projesi ise hala yaygın kullanımda.

Spekülasyonların dışında somut gerçekler var.

SDG, ABD’nin himayesinde ve desteğinde 80 bin kişilik bir askerî güce ulaştı. İsrail’in güvenliğini Orta Doğu, hatta küresel politikanın merkezine yerleştiren ABD’nin Suriye Kürtleri ile ilgili bir niyeti ve planı olduğu belli. Böyle bir planın tek hedefi ise Türkiye olur.

Bu durum Türkiye’nin kendi güvenliği ile ilgili endişelerin en hassas ve kırılgan noktası.

Kürtlerle Savaş:

Netenyahu hükümetinin bir Kürt-Türk savaşı çıkarmak için ellerinden geleni artlarına koymayacağı belli. İsrail hükümeti, en kestirmeden böyle bir savaşın tıpkı Suriye iç savaşı gibi İsrail’e cehennemin ortasında gül bahçesi yetiştirme imkânı vereceğini düşünüyor. Fakat gelişmeler, bu isteğe Anglo-Amerikan (biraz da Fransa) ekseninin ve o eksende yer alan Yahudilerin karşı çıktığını gösteriyor.

Çözüm Süreci, baskın gelen Anglo-Amerikan merkezin tetiklediği bir plan. Türklerle Kürtleri savaştırarak İsrail’in güvenliğini sağlamak yerine, Kürtlerle Türkleri barıştırarak aynı sonucu istikrar ve düzen içinde elde etmek şeklinde özetlenecek bu ikilem, bıçak sırtında ilerliyor. Kürt-Türk çatışması daha zayıf bir ihtimal, ancak Orta Doğu’da her şeyin bir günde değişebileceğini hatırdan çıkartmamalıyız.

Türk-Kürt barışı üzerine inşa edilecek Orta Doğu düzeni, Anglo Amerikan ekseni için daha mantıklı ve tutarlı. Şu ana kadar bu tercihin dışına çıkan bir gelişme olmadı.

Ancak arkasında ABD desteği ile İsrail’in önünde uzanan, istediği gibi at koşturacağı bomboş bir alan var. “İkinci bir Holokosta izin vermeyeceğiz” diyor Netenyahu ve 1500 km ötedeki İran hedeflerini bombalıyor. Orta Doğu’da barış hali mi yoksa büyüyen bir yangın mı İsrail’in işine gelir? Bizim geleceğimiz bu sorunun her an değişebilecek cevabı ile şekillenecek.

Siyaset gerçeklerle, diplomasi sadece gerçeklerle yürütülür.

Türkiye’nin güvenliği ve kalıcı çıkarları bu meseleye bağlı.

Sırtımızdaki Yumurta küfeleri:

Çözüm Süreci, bölgesel gelişmelerin önümüze koyduğu “acil” bir meseleydi. Suriye’de iktidar değişimi, 22 Ekim’de Devlet Bahçeli’nin çıkışı sayesinde başlayabildi. Devlet meselenin derinlemesine farkında. Kürtler de meselenin hassasiyetini bütünüyle kavramış görünüyorlar.

Ancak sırtımızda, adım attığımızda birbirine çarpıp kırılacak yumurtalarla dolu bir küfe var. Olduğumuz yere çakılı kaldık, yerimizden kıpırdayamıyoruz.

Bölgedeki Müslüman halkları yöneten iktidarların, ABD himayesinde İsrail’in politikalarına teslim olmalarının sebebi de aynı. Hep tekrarlanıyor: Kasap et derdinde, koyun can derdinde. Bu coğrafyada koyunlara kimse yaşama hakkı tanımaz.

Bölgemizdeki ateş yüzümüzü yalıyor, bazıları da bu ateşte kestiği etleri şişe dizip pişirme derdinde.

1 Ekim’den bu yana tam tam sekiz ay bitmek üzere. Bir hafta veya on günde alınabilecek mesafe hala önümüzde duruyor. Meseleyi PKK’nın silah bırakmasına bağlayanlar büyük bir yanılgı içindeler. İkilem çok canlı: SDG’nin silahları bize (dolayısıyla Şam yönetimine) mi dönecek, yoksa bizim silahlarımızla aynı yöne mi?

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Öcalan’ın İmralı’daki iletişim imkanlarını biraz rahatlatmak dışında hiçbir adım atamadı. Zira atılacak her adım, iktidar oyununun tezgahında kumar masalarına pey olarak sürülmek üzere cepte tutuluyor.

Birçok fırsatı kaçırdık. Başımız belada. Şu bizi yere çakan sırtımızdaki yumurta küfesinden kurtulmamız, çevik ve akıllı hareket etmemiz lâzım.

Sırada Türkiye var mı?

Akıllarda-zihinlerde, B ve C planlarında mutlaka var.

Peki bizim planımız ne?

“Bu işten menfaatim ne olacak?” sorusuna cevap arayan siyasî aktörlerin peşine takılmak mı?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar