Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU
Ali BAYRAMOĞLU
Karar Tüm Yazıları
Balyoz: Bir devrin ve neslin sonu...
26.09.2012
2905

 Başta Balyoz olmak üzere, ülkedeki sıcak tüm tartışmalar ve gelişmelerin bir başlangıç noktası var. 2002 yılı, kendisinden önceki ve sonraki dönemler arasına ciddi mesafeler koymuş bir tarihtir.

AK Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte, kim ne derse desin, Türkiye adım adım 1990'lı yılların yaşam biçimi temelli kutuplaşma ortamından ve askeri vesayet düzeninin şekillendirici etkilerinden uzaklaşmaya başlamıştır.

Elbette yeni dengeler, dinamikler ve bedellerle...

Yeni dönem bir yandan Kopenhag Kriterleri etrafında yasal yapının değişmesiyle seyrederken, diğer taraftan bu değişim sırasında ortaya çıkan sert krizlere ve güç ilişkilerine tanık olmuştur. Devlet içi yeniden yapılanma, askeri olandan arınma hamleleri, yeni ve eski yönetici seçkinleri karşı karşıya getirirken bu çerçevede özellikle 2005'ten itibaren Türkiye ciddi bir iç 'çatışma' sürecine girmiştir.

10 yıla yayılan bu dönemde siyasi hayatın ana gövdesini özetleyen gelişmeler ortadadır:

Cumhuriyet Mitingleri, Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası, 27 Nisan askeri muhtırası, 367 krizi, Temmuz 2007 seçimleri, onu takip eden AK Parti'ye yönelik kapatma davası, ordudan gelen formel enformel çıkışlar, buna karşılık eski aktörlere ve vesayet düzeninin tasfiye edilmesine yönelik politik ve hukuki temizlik süreçleri...

Bugün bu gelişmelerin kritik bir noktasındayız.

Yargıtay safhası sonrası Balyoz davasıyla sivilleşme sürecinin 'yaptırım mekanizması'nı ifade eden en keskin virajlarından birisi alınmış olacak...

Nasıl?

Yaşadığımız 'değişim şekli' önemli...

Türkiye'de 2002'yle başlayan değişim sürecinin herhangi bir 'siyasi kopuş' olmadan, yeni bir 'kurucu iktidar' oluşmadan 'süreklilik içinde çatışma hali' üzerinden meydana gelmesi, değişimin hedefi olan pek çok kurumu aynı zamanda bu değişimin taşıyıcısı kıldı.

Değişim, değiştirilmek istenen aktör, yapı ve zihniyetle temas içinde yürüdü. Ordu ve asker doğal olarak bunların hemen her zaman başında geldi. Eski rejimin hakim kurumları ve aktörlerinin bu ikili vasfı, diğer bir ifadeyle 'hem av hem avcı' olma hali uzun bir süre devlet içinde, topluma da yansıyan bir şekilde, ciddi siyasallaşmalara, kutuplaşmalara, ideolojik gerginliklere yol açtı.

Hilmi Özkök'ün Genelkurmay performansı, Büyükanıt'ın çatışmacı politikaları, Koşaner'in zorunlu istifası bu tablonun, aynı anda 'özne ve nesne olma hali'nin çeşitli anları ve göstergeleri olmuştur.

Bugün bu 'değişim şekli'ne oranla yeni bir sayfa açılıyor...

Özellikle Balyoz ve Ergenekon davalarının ordu bünyesindeki sonuçları, YAŞ'ta yapılan tasfiyeler, bir gelenek ve ordu anlayışının açık biçimde cezalandırılması başka bir aşamaya işaret ediyor.

Şöyle söyleyelim:

Önce üniversite, ardından yargı, şimdi ordu, eski rejimin aktörleri direnç cihazlarına sahip olmadıkları ve siyasal direnci kurumsal olarak terk ettikleri oranda, 'nesne-özne denklemi üzerine kurulu denge' ortadan kalkmıştır.

Balyoz davası, 24 muvazzaf generali, çok kısa bir süre önce emekli sevkedilmiş 40 generali, 2002 sonrası Genelkurmay 2. Başkanlığı, kuvvet ve ordu komutanlığı yapmış 6 simge ismi, değişim sürecine kalkışma suçundan mahkum ederek, bir döneme ve bir nesile simgesel olarak son vermiştir.

Yargıtay safhasında yapılacak tashihler ne olursa olsun, temel ve simgesel siyasi mahkumiyet hali ortadan kalkmayacaktır.

Bu safha önemlidir.

Türkiye'nin vesayetçi aktörleri bir gün şu ya da bu şekilde bu tür bir 'final'le karşı karşıya kalacaklardı.

Israrla söylüyoruz 'finaller' aynı zamanda yeni 'başlangıçlar' demektir.

Esas olan bu başlangıçların, hukuka, adalete uygun olmasıdır.

Yeni binanın sağlam temeller üzerine kurulması gerekiyor.

Bu konuda Balyoz davası Yargıtay aşamasıyla, basında tartışmalarıyla kurucu anlamda önemli bir rol oynayacaktır.

Umalım bu rol doğru istikamette olsun...

'Sureti yeni meşrebi eski' aktörlere ve arayışlara dikkat kesilmek gerek..

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar