A.Turan ALKAN
Diyarbakır eski Emniyet Müdürü Recep Güven, geçen hafta Zaman Gazetesi’nden Doğan Ertuğrul’a verdiği etraflı röportajında, nâhak yere uğradığı adaletsizliklerden ötürü kendini ifade etmek imkânı buldu.
Bu röportajda Sayın Güven’in sıkça kullandığı bir tâbir çok dikkatimi çekti ve üzerinde durmak gerektiğini düşündüm.
Bu tabir “devlet terbiyesi”ydi.
Emekliye ayrılarak çok sevdiği görevinden uzaklaştırılan Recep Güven’in bu kavramı, metin içinde nasıl ve hangi anlamda kullandığını görmek için birkaç alıntı yapmam gerekiyor evvelâ. Recep Güven, röportajının muhtelif yerlerinde şöyle diyor:
-Bazı işadamları ve gözaltına aldığımız kişiler ‘Bizden rüşvet aldığınıza dair şikâyetçi olmamızı istediler.’ dedi. Bu polislik değil, devlet terbiyesiyle de bağdaşmaz.
-Sicilim yüzdür. Devletin mekanizması dışında hiçbir mekanizmaya devletin işleyişini anlatmadım. Çünkü ben polis kolejinden itibaren devlet terbiyesi ile büyüdüm.
-Polisin organize suç şebekeleriyle, illegal işlerle uğraşan insanlarla, üstelik başka polislere karşı, işbirliği yaptığı bir süreç yaşanıyor. Bu polislik değil. Bu devlet terbiyesiyle de bağdaşmaz.
-Polis kolejinde, Polis Akademisi’nde devlet terbiyesi öğretilir. Bu insanlar şunun bunun emrinde hareket etmez. Kanunları eğip bükmez.
-…Ama bu süreç çok uzun sürmez. Bizim devlet geleneğimiz bunu kaldırmaz. Bu kadar kurumsal dejenerasyonu, kurumlarla oynanmasını devlet geleneğimiz kabul etmez.
KULAĞA HOŞ VE DOLGUN GELEN BİR KAVRAM…
Recep Güven, alıntılardan anlaşılması gerektiği üzere ‘devlet terbiyesi’ni, devlet kavramına manevî, hatta mistik hikmetli bir şahsiyet atfederek kullanıyor. İtiraf etmeliyim ki bu kavramı aynı mânâda bundan evvelce bir hayli kullanmış biriyim fakat artık sadece kulağa hoş ve dolgun geldiği için bu kavramı tekrarlamak yerine içini açıp bakmanın lüzumuna inanmaya başladım.
Devlet terbiyesi nedir?
Devleti bürokratlar işletir; bürokratların zamanla kendi aralarında yazılı olmayan bazı kurallar geliştirmiş olmaları son derece tabiidir çünkü bu topraklarda yaklaşık on asırdan beridir egemen bürokratik mekanizmalar kurduk, işlettik ve işletiyoruz. Öyleyse bu terbiye türü, bir nevi yazılı olmayan bir serî davranış kalıbı olarak bürokratlar arasında riayet edilmesi âdetten olan kurallar mıdır?
Meselâ ‘devlet sırrı’nı saklamak devlet terbiyesinin gereği midir veya âmirlerin emrini yorumlamaksızın yerine getirmek veya gerektiği durumlarda memurlar arasında dayanışma göstermek midir? Eğer murad edilen bu ise belirtebiliriz ki bütün bunlar, yazılı kanunlar veya yönetmeliklerle düzenlenmesi mümkün ve esasen düzenlenmiş konulardır. Ayrıca terbiye ve edeb kuralları geliştirmek gerekmez.
DEVLET, BÜYÜK HARFLE YAZILIR!
Devlet terbiyesinin bunlardan ötede ve onlardan daha aşkın bir mâhiyeti gizlediği anlaşılıyor. Sayın Güven’i ilzam ve itham etmeden kendi yorumumu şöyle ifade edebilirim: Buna göre (Büyük harfle başlamak üzere) Devlet sadece bürokratlardan ve siyaset adamlarından değil tek tek insanlardan ve hatta toplumdan daha ötede, yukarıda bir yerde durmaktadır ve bir kavrayışa göre “milletin organize olmuş şekli”ni temsil eden Devlet, tek tek fâni insanlardan daha önemli ve daha yüksekte aziz ve mübârek tutulması gereken bir kurumdur.
İşte benim bu yoruma itirazım var.
Devletin, insanları ve toplumu ikincil bir yere indirircesine yüceltilmesini doğru bulmuyorum. Devletin, zihinlerde ve pratikte toplumun üstünde ve dışında bir yere yerleştirilmesi, bizim kültürümüzdeki geleneksel ‘Devlet baba’ figürünün kutsanması anlamına gelecektir. Devlet ne babadır, ne de ana. İnsanların düzensizlik, huzursuzluk ve kriz zamanlarında kendilerinden aşkın ve üstün bir otoriteye ihtiyaç duymaları son derece tabiidir fakat bu otoritenin kutsanması değil, bilakis kayıt altına alınması, çerçevelenmesi, topluma ve insana karşı görev ve sorumlulukların belirlenip izlenmesi gerekir. Aksi takdirde nelerin olabileceğini uzun uzun anlatmaya gerek yok; bu pratiği zaten en berbat tezahürleriyle yaşıyor, görüyoruz.
TEMEL MESELEMİZ ÜRETKENLİK VE MESLEKSİZLİK
Bizim gibi üretkenliği sınırlı, meslek sahibi olmak bakımından yeterince uzmanlaşmamış ve bir ‘iş ahlâkı’ kavramı geliştirmekte gecikmiş toplumlarda devlet, toplam ekonominin neredeyse dörtte üçünü elinde bulundurarak adeta bir nevi ‘rızık dağıtıcı” veya geçimlik kaynağı rolünü sahipleniyor. ‘Baba’ figürünün ve geleneğinin arkasındaki basit ve acı gerçek budur. Devlet sadece insanların çoğuna geçimlik temin etmekle kalmıyor, bir üst sınıfa terfi etmek, zenginleşmek isteyenlere de ‘geç’ veya ‘dur’ diyebilen bir otoriteye sahip. Hal böyle olunca devlet, toplumun hayatında merkezi bir yerde duruyor ve çoğumuz için devletle doğrudan veya dolaylı olarak dirsek teması kurmak vazgeçilmezleşiyor. Türkiye, hak kaybına uğrayanların zararlarını hukuka başvurarak kolaylıkla geri alabildiği bir ülke değil; bu yüzden ‘torpil’ veya tanıdıksız devlet kapısına gidip hak arayanlara bizde biraz ‘saf’ nazarıyla bakılır ve bu hüküm ne yazık ki doğrudur.
TERBİYE DEĞİL, SADECE VE SADECE HUKUK!
Yeniden şu devlet terbiyesi konusuna dönelim: Bürokratların birbirine, amirlerine veya astlarına veya devletten hizmet alan kişilere karşı ödev ve davranışlarını gelenekler veya ‘terbiye’ adı altında kodlanmış kurallar değil, herkesi bağlayan, anlaşılır ve açık kanunlar belirler. Kanunların da üstünde anayasa ve o anayasanın ayrıca evrensel hukuk birikimi ile âhenkdar olması da gerekiyor.
Devlet terbiyesi, bir vatandaşın adaletsizliğe uğramasını, diyelim ki bir cürmün gizli tutulmasını veya bir hukuksuzluğun görmezden gelinmesini gerektiriyorsa ne olacaktır? Açıktır ki bu gibi hallerde devlet geleneği veya terbiyesi değil yürürlükteki kanunların ne dediğine bakılır ve bakılmalıdır. Nitekim Sayın Recep Güven’in haklı olarak şikâyet ettiği hususlar açık birer hak ihlâlidir bu gibi konularda ilk ve son sözü daima hukuka bırakmak şarttır.
Devlet terbiyesi kavramının bürokrasi içinde abartılı yorumlanması, halka tepeden bakan, onun için neyin olduğuna karar veren, gerektiğinde ise kapıları kırdırıp memurunu suça teşvik eden Jakobin zihniyetli nobran bürokrat tipinin yaygınlaşması sonucunu doğurdu. Bizim, devleti değil hukuku, öncelikle de şahsın hukukunu önceleyen bir başka bürokrat tipine ihtiyacımız var.
Devlet, hukuk devleti kurallarına uysun kâfi, bu konuda ‘terbiye’ denilen birikim, hukuk devletin ilk önceliği değildir.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Dereler düz bağladı; dibi yarpuz bağladı…
14.07.2016 - Pijama dâvâsı
13.07.2016 - Ördek düdüğü
11.07.2016 - ‘Pozitif milliyetçilik’ nedir; nasıl yapılır?
10.07.2016 - Bir ‘şirket’ hikâyesi
8.02.2016 - Eey İzlanda, sen kimsin ya?
7.02.2016 - Dünyanın bütün mustazafları, birleşin!
6.02.2016 - Sert bir Bayram tebriki yazısı
4.02.2016 - Bir ‘flashmob’ videosundan öğrendiklerim
3.02.2016 - Narkotik ihbar!
2.02.2016
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları















































TUĞÇE
ÇOK KORKUNÇ BİR HABER
TUĞÇE
ÇOK KORKUNÇ BİR HABER