Aydın ENGİN
Başlığı yazarken “Boğaziçi Üniversitesi” yazayım, yoksa okurların aklına dünyanın en güzel suyolu, yalılar, her biri ötekiyle güzellikte yarışan koylar, her biri şiirler çağrıştıran Boğaz köyleri gelir demeyi hiç düşünmedim.
Bir yıldır Boğaziçi denince hepimizin aklına önce Boğaziçi Üniversitesi’nde birbirine kenetlenmiş öğretmenler ve öğrencilerin direnişi geliyor, sonra yalılar, koylar, Boğaz köyleri…
Dün o direnişin birinci yıldönümü idi. Öğretmenleri, öğrencileri, mezunlarından oluşan “Boğaziçi Bileşenleri” sosyal medyada dün sabah başlayıp çarşamba gününe kadar sürecek bir “sosyal medya kampanyası” başlattılar ve kampanyaya bizlerden de destek istediler.
Ayrıca “Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık” ve “Irak’ta Savaşa Hayır” kitlesel eylemlerini başlatan Yurttaş Girişimi de bireysel imza kampanyası için bir çağrı yayınladı.
Tıklarsanız çağrının tam metnine, destek verecekseniz nerede ne yapmanız gerektiği bilgisine ulaşırsınız.
Uzun uzun hatırlatmaya gerek yok herhalde. Ülkenin en seçkin birkaç üniversitesinde biri olan Boğaziçi Üniversitesi ile AKP Reisi’nin ve tayfasının bir sorunu vardı ve var.
“81 ile üniversite” diye saçma sapan bir hedef koyup, olmayan öğretim üyeleri, komik icraatları ile gündemden düşmeyen ve gündemi meşgul eden rektörleri ile ve yüksek lise düzeyine bile erişemeyen eğitim kalitesiyle açtıkları çakma üniversiteler ha bire “üniversite diplomalı işsiz gençler ordusu” üretirken mezunları kapışılan üniversitelerden biri olan Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör kılıfı altında kayyım atadılar. Atadıkları kayyım iyiden iyiye fos çıkınca bu kez daha inatçı ve kendini sahiden rektör sanan ikinci birini getirdiler.
Üniversite kapısına zincir vurdular, öğrencilerin üstüne gaz ve copla donatılmış, bir üniversite bahçesinde “terörist avına çıktıklarını sanan” polislerini sardılar.
Ama bir yıl boyunca “Boğaziçi direnişi”ni kıramadılar. Üstelik ne yapsalar kıramayacaklarını fark ettiler ve fark ettikçe daha hoyrat, daha zalim ve daha saldırgan oldular.
Gel gör ki vahşice coplanan, yerlerde süreklenen, gözaltına alınan ve tutuklanan öğrenciler sinmediler, tersine bilendiler.
Keza uzun ve zor bir yılın 245 gününde rektörlük binasına topluca sırtlarını dönerek buluşlu, bilişli bir direniş yöntemi yaratan öğretmenler de geri adım atmadılar.
Hiç abartısız öğretmenleriyle öğrencileriyle mezunları ile Boğaziçi Üniversitesi akademik ahlâkın, direnç gücünün ve bilim yuvası olmanın yüklediği siyasal, yönetsel ve entelektüel sorumluluğun simgesi oldu.
* * *
Şimdi soralım.
Bu değerli ve önemli direnişin Türkiye üniversitelerindeki yankısı, etkisi ne oldu?
Boğaziçi’nde coplanan, tutuklanan ama akademik özgürlüğü inatla savunanlara ülkenin dört yanındaki üniversitelerden nasıl bir dayanışma yükseldi?
ODTÜ’de cılız ve arkası gelmeyen bir itiraz sesi dışında kulağınıza gelen bir destek sesi oldu mu?
Rektörlük binasına sırtlarını dönerek dimdik duran Boğaziçili akademisyenler arasında başka üniversitelerden koşup gelmiş, cübbesini kuşanıp Boğaziçi meslektaşlarıyla birlikte sırtı rektörlük binasına dönük, dimdik durarak direnişe destek vermiş akademisyen tanıyan var mı?
Elleri öpülesi, önünde saygıyla eğilinesi, hocaların hocası asırlık çınar Nermin Abadan Unat’dan da ders alan çıkmadı mı?
Bu ülkede direniş geleneğinin ilk tohumlarına atma onurunu taşıyan İstanbul Üniversitesi’nin öğretim görevlileri, doçentleri, profesörleri Boğaziçi direnişi sizin ilgi alanınızın dışında mı? Boğaziçi Rektörlüğü’ne değil üniversite özerkliği kavramına sırtınızı dönmenizi nasıl açıklıyorsunuz?
Yukarıdaki soru sizlere de yönelik Bilkent, ODTÜ, Ankara, Eskişehir Anadolu Koç, Sabancı, Ege, 9 Eylül, Çukurova üniversitelerinin akademisyenleri ve öğrencileri. Cevabınız nedir?
Sadece İstanbul’daki ünlü üniversitelerden gelen, coplanan, yerlerde sürüklenen arkadaşları ile birlikte direnişe katılan üniversite öğrencilerinin sayısı bir elin parmaklarını geçiyor mu?
Yukarıdaki son beş paragraftaki sorulara “Sen farkında değilsin Aydın Engin. Elbette destek vardı ve var. Mesleğini ciddiye al, iyice araştır sonra eleştir” denmesini, iyice mahcup olmayı ne kadar istediğimi bir bilseniz…
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021