Fehmi KORU
Mahalle arasında el arabasını iterek dolaşan seyyar satıcı bir nefeste “Eskici geldi, eski eşyalarınızı, eski buzdolaplarınızı, eski çamaşır makinelerinizi, çanak çömleğinizi, demir borularınızı alırım” diye avaz avaz bağırıyormuş… Onun arkasına kendi el arabasıyla takılan Balkanlar’dan yeni göç etmiş bir genç de, titrek bir sesle, “Ben da, ben da” demekteymiş…
Şu sıralarda, içeriden ve dışarıdan çeşitli önemli isimlerin “Ben de aşı olacağım” dediklerini duydukça bu eski öykü aklıma geliyor.
Hürriyet bugün o önemli isimleri birbiri ardına sıralamış: Joe Biden, Dr. Anthony Fauci, Barack Obama, George W. Bush, Bill Clinton, Fahrettin Koca, Kemal Kılıçdaroğlu, Tayyip Erdoğan…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şahsen benim de aşı olma konusunda herhangi bir sıkıntım söz konusu değil” demiş… Birkaç yıl önce, grip aşısına itiraz etmişti Cumhurbaşkanı Erdoğan ve satın alınan milyonlarca aşı o yüzden çöpe atılmıştı.
Ardı ardına sıralanan açıklamaları okuyunca içimden “Ben da, ben da” dediğimi fark ettim.
Sağlık bakanı Koca, bir gün önce de, yine Hürriyet’ten, Türkiye’nin tercihinin Çin aşısı olduğunu duyurdu.
“Neden Çin aşısı?” sorusuna da bilimsellik kokan bir cevap verdi bakan…
“İnaktif yöntemle üretilen aşılar daha güvenilirdir. Tarihte bilinen en iyi yöntem budur. Bunun uzun vadeli sonuçlarını biliyoruz. Virüsün genetik yoluyla geliştirilen mRNA aşıları, kısa vadede iyi sonuç verdi. Ama orta ve uzun vadede nasıl bir etkisi olacağını bilmiyoruz.”
Ben yine de tam tatmin olmuş değilim.
Almanya’da iki Türk
Hayır, “Çin malıysa çabuk bozulur” klişesi sebebiyle değil; salgına karşı aşı çalışmalarıyla ilgili ilk haberlerle birlikte herkesin varlıklarını öğrendiği iki Türk bilim insanının Almanya’daki şirketlerinde ürettikleri ve bütün dünyanın satın almak için sıraya girdiği aşı varken, neden çok uzaklara gidildiğini anlamakta zorlandığım için…
Uğur Şahin ile eşi Özlem Türeci’nin adları dünyanın dört bir tarafında biliniyor. Uğur Bey ailesiyle birlikte çok küçük yaşında Almanya’ya gitmiş, orada büyümüş, İsviçre’de okumuş; eşi Özlem Hanım ise zaten orada doğmuş ve eğitimini de Almanya’da almış…
Dünya basını, bu iki bilim insanından, Marie Curie (ö. 1934) ve Pierre Curie (ö. 1906) çiftinden bu yana gelmiş en ünlü evli bilim çifti olarak söz ediyor.
BioNTech adlı firmaları, Pfizer ve Fosun ilaç şirketlerinden maddi destek alarak korona virüsüne karşı en etkili aşıyı üretmiş durumda. Aşının insanlara zarar vermediğini kesinleştirmek için son testler yapılıyor. Bu ayın ortalarına doğru toplu üretim başlayacak.
Adlarının duyulduğu ilk günlerde, yine yabancı bir gazetecinin kendilerine yönettiği “Türkiye aşınızdan ilk yararlanacak ülkeler arasında mı?” sorusuna, “Elbette, istenirse kendi insanımıza da aşımızın verilmesini isteriz” cevabını verdikleri biliniyor.
İki Türk’ün Almanya’da elde ettikleri başarı en az bizim basının dikkatinde; neredeyse hemen hiç ilgi yok. Gazetelerde çıkan kendileriyle ilgili bilgiler genellikle yabancı basında tercüme edilenler… Türkçe konuşan ve hepimizin göğsünü kabartacak başarılara imza atan bu iki insana mikrofon uzatıldığını, ekranlara çıkartıldıklarını da görmedim.
Başarıları bayağı büyük. Gelecek yılın Nobel ödülüne şimdiden aday gösteriliyorlar.
Kurdukları BioNTech firmasının bugünkü değeri 25 milyar dolar.
Evet, yanlış okumadınız, tam 25 milyar dolarlık bir şirketin sahipleri Uğur Şahin – Özlem Türeci çifti. İlk kurdukları alanında yine başarılı bir başka firmayı -adı Ganymed– 2006 yılında 1.4 milyar dolara satmışlar. İkili Almanya’nın en zengin 100 insanı arasında yer alıyor.
Mütevazı bir hayat yaşıyorlar. New York Times gazetesinden öğrendiğimiz göre, gece gündüz demeden çalışıyorlar. Tatil bile yapmadan… Kendilerine “Herhalde artık bundan böyle kendi yatınızla tatile çıkarsınız” diyenlere “Ne yatı, bizim otomobilimiz bile yok” cevabını veriyorlar… Uğur Şahin önemli iş toplantılarına bile sırtında çantası olduğu halde bisikletiyle gidiyor. Bir yandan Mainz Üniversitesi’nde ders vermeye de devam ediyor.
Korona virüsü öncesi kanser üzerinde çalışıyor ikili. Bu yılın ocak ayında Çin’in Wuhan kentinde yeni bir virüsün görüldüğüne dair bilimsel bir makale ilgilerini bu alana çekiyor.
Aşıları tam 44 bin gönüllü üzerinde deneniyor. İlk bulgu, aşılarının yüzde 90’ın üzerinde etkili olduğu.
Ve ben bu bilgileri bizim medyadan değil yabancı gazetelerden öğreniyorum.
İsrail’in kararı
Tam bu sırada, dün, Jerusalem Post gazetesinde İsrail’in aşı konusunda tercihini Şahin-Türeci çiftinin ürettikleri aşıdan yana yaptığı haberini okuyorum.
İsrail şimdiden dört milyon doz aşı siparişi vermiş. Aşılar bir-iki hafta içerisinde teslim edilecekmiş. ABD’nin FDA (Gıda ve İlaç Örgütü) tarafından onaylanır onaylanmaz da orada uygulanacakmış…
Virüsün en fazla etkilediği ülkeler arasında İsrail.
Bildiğim kadarıyla, Avrupa ülkelerinin çoğu ve ABD de, Pfyzer damgasını taşıyacak Şahin-Türeci çiftinin aşısının onaylanmasını bekliyor. Anlaşmalarını şimdiden yapmış durumdalar.
Tablo böyleyken Türkiye tercihini Çin’de üretilmekte olan aşıdan yana yaptı.
Ben işte bu yüzden “Neden Şahin-Türeci damgasını taşıyan aşı değil?” diye soruyorum. Bakan Koca’nın ‘daha az güvenilir’ bulduğu genetik yoldan geliştirilen mRNA aşısı olduğu için onların tercih edilmediği açıklaması, bütün dünyaya ters gittiğimiz için, bana makul gelmiyor.
Olağanüstü günler, insanların evlerine hapsedilmek zorunda kalmaları, çocukların ve gençlerin eğitimlerinin engellenmesi, yasaklar yüzünden ekonomik hayatın durma noktasına yaklaşması, üzerimize çöken sağlık açısından sisli hava beni çok rahatsız ediyor.
“Aşı çare, o sayede normale döneceğiz” deniliyorsa bunu müjde sayar, daha önce aşı olacağını açıklamış olanlara bakıp gönül rahatlığıyla “Ben de, ben de” diyebilmek isterim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
16.06.2025
10.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025
18.05.2025