Kadri GÜRSEL
CHP’nin 28 Eylül Cumartesi günü İstanbul’da düzenlediği ‘Uluslararası Suriye Konferansı’nın ‘motto’su ‘Suriye’de barışa açılan kapı’ idi…
Konferansın ‘mantra’sı da ‘Rejimle ilişki kurmalıyız’ oldu. Konferans, konusu olan Suriye sorununa zihnini odaklamak için hemen her oturumda bu sözcük öbeğini tekrarlamayı seçti. ‘Rejimle ilişki kurmak’, Türkiye’yi kendi yarattığı ‘Suriye’ adlı gayya kuyusundan çıkarmanın en kısa yolu olarak takdim edildi. Barışın kapısı Suriye rejimi ile temas kurularak açılacaktı. Ana mesaj buydu.
Ana muhalefetin bu bahisteki bir numaralı gündem maddesi ‘Ankara’nın rejim ile ilişkiye geçmesi’ ise, ‘Uluslararası Suriye Konferansı’, atılmakta geç kalınmış bir adım değildir. Tam tersine zamanlıdır. Muhalefetin, başta Suriye olmak üzere Türkiye’nin mevcut iktidar tarafından yaratılmış ve büyütülmüş bütün sorunları için alınacak acil çözüm tedbirleri hakkında düşünmesinin vakti gerçekten de gelmiştir.
Tabii düşününce, ‘rejimle ilişki kurmak’ şeklindeki sözcük öbeğinin, ‘Suriye meditasyonu’nun mantrası olmaktan fazlasını ifade etmesi gerekiyor.
‘Rejimle ilişki kurmak’tan ne kastedildiğinin içi de altı da doldurulmalı, gerekli düşünce egzersizleri yapılmalı.
İlk adım olarak aşağıdaki gibi bazı sorulara cevap aramak lazım:
Esad’la ne konuşulacak?
Esad’la ne için konuşulacak?
Esad’la kim konuşacak?
Esad’la ne zaman konuşulacak?
Bu dört soruya geçerli ve karşılığı olan cevaplar bulmak önemli.
Esad’la nerede ve nasıl konuşulacağının ise önemi yok.
Birinci sorudan başlayalım…
Esad’la, en taze ve acil mesele olarak, Suriye Arap Ordusu birliklerinin 22 Ağustos’ta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) İdlib mıntıkasının güney ucundaki Morek’te bulunan ‘9 Numaralı Gözlem İstasyonu’nun dış dünya ile kara bağlantısını kesmesi mi konuşulmalıdır? Bu konuda Ankara olay tarihinden beri haber karartması uyguluyor. Suriye Arap Ordusu’nun çevrelemesinden birkaç gün sonra Rus birliklerinin ‘fiili garantör’ olarak TSK’nın Morek üssü çevresinde mevzilendiklerini öğrenmiştik. O günden beri ‘9 Numaralı Gözlem İstasyonu’ hakkında sosyal medya kanallarından üzücü bir haber almamış olmamız iyiye işarettir. Demek oluyor ki bölgede ‘patron’ Rusya’dır ve bu fiili durumun çözümü için gerçek muhatap da Ruslardır.
Bu değilse, Ankara Esad’la ‘İdlib meselesi’ni mi konuşmalıdır?
İdlib meselesi, Astana formatı çerçevesinde bir Rus-Türk konusudur, ikili ve bölgesel ilişkilerin denkleminde yer alır. Ayrıca İdlib’deki savaşın seyrinin ne olacağına Moskova, Ankara ile ilişkilerinin durumunu gözeterek karar veriyor. Başka türlüsü de bu şartlarda mümkün olmaz.
Şam’la İdlib meselesi elbette ki konuşulabilir, neticede orası Suriye toprağı. Ama bu mesele Şam’la çözülemez.
İdlib değilse, Ankara Esad’la ‘Suriyeli sığınmacılar’ sorununu mu konuşmalı?
Öyleyse, sorun ikiye ayrılıyor: Türkiye’ye sığınmış olan dört milyon Suriyeli ve daha sığınacak olan en az bir milyon Suriyeli.
Türkiye’deki Suriyeliler, özgürlüklerinden vazgeçtik, hangi güvenlik, barınma ve çalışma garantisi altında dönecekler? Bu imkansız. Tartus ve Lazkiye haricinde çoğu tamamen, azı da kısmen yanmış yıkılmış bir ülkenin Türkiye’deki milyonlarca vatandaşını geri alacak kapasitesi yok.
Yakın gelecekte İdlib’den gelmeleri mukadder görünen Suriyeliler hususunda muhatap ise Rusya’dır. Fırat’ın batısında sadece Rusya, Şam’ın ülkeyi yeniden birleştirme hakkını kullanmasını geciktirebilir.
Bu olmuyorsa, Esad’la Fırat’ın doğusu, YPG-PKK mı konuşulacak?
Biliyoruz ki Şam, Fırat’ın doğusunda hükümran değildir. Fırat’ın doğusu Rusya-ABD güç dengesinde yer alır. Bu hususta Ankara’nın muhatabı ise şimdilik ABD.
Buradan ikinci soruya geçiyoruz: Esad’la ne için konuşulacak?
Ankara, Şam ile bir şey için konuşacaksa bu şey ‘barış’ olmalıdır. Amma velakin Ankara’daki idare, Suriye’deki rejimi devirmek için sürdürdüğü anlamsız savaşı kaybetmiştir. Diğer taraftan, yenildiler diye Ankara’dakileri Şam’dakilerle oturup bunun şartlarını müzakere etmeye zorlayacak bir durum da görünürde yok. Şam’daki rejim de pek muzaffer sayılmaz. Suriye tarumar olmuş, yanmış yıkılmış, nüfusunun üçte biri ülkeyi terk etmiş, ekonomisi çökmüş, ordusunun gücü fevkalade azalmıştır. Vassal devlettir. Rusya’nın vesayeti altındadır. Bu Suriye, Türkiye’ye herhangi bir tazminat şartı dikte edemez ve bu maksatla patronu Rusya’nın desteğini alamaz. Dolaysıyla Şam henüz ‘barış’ın reel muhatabı değildir. Suriye karşısında Türkiye’nin lehine olan muazzam asimetri, Ankara’yı Şam’la barışı konuşmaya şimdilik mecbur kılmıyor.
Ayrıca, savaşın galibi ve mağlubu belli olsa da yine bu devasa asimetri, çatışmanın halen devam etmesine neden olmaktadır.
Öyle görünüyor ki Ankara ve Şam, denklemi, ‘tazminat talebinden vazgeçilmesi karşılığında toprak bütünlüğünün tesisi’ olan bir barışı, ancak herhangi bir gelecekte konuşabileceklerdir.
Üçüncü sorumuz da ‘Esad’la kim konuşacak?’ idi.
Hatırlayınız, Türkiye’nin Suriye faciasının baş mimarlarından Ahmet Davutoğlu Aralık 2012’de, “Esad kalacak olursa elini sıkmaktansa istifa ederim” demişti. O zaman Davutoğlu, Esad’ın er vakitte gideceğinden emindi. Neticede Esad’ı gönderip yerine İslamcı ihvanını oturtamadı ama kendi ihvanı tarafından 2016’da bir saray darbesiyle devrildi. Suriye’de rejim değişikliği politikasının öteki siyasi sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan ise halen Cumhurbaşkanı. Ve bu durum da doğası gereği Türkiye’nin Suriye sorununun çözümüne yardımcı olmuyor.
Malumunuz devletler arasındaki ilişkilerde normalleşmenin ön şartı anormalliğe yol açan aktörlerin değişimidir. Türkiye’de ise değişim ihtimali normal şartlar altında 2023’teki seçimlerden önce görünmüyor. İlaveten, bu yazıda zikrettiğimiz nedenlerden dolayı Ankara’daki mevcut idare, kendisini Şam’dakilerle konuşma baskısı altında hissetmiyor.
Kendileri konuşmak istemedikleri gibi Şam’dakileri de konuşturmak istemiyorlar.
Misal, CHP’nin Uluslararası Suriye Kongresi’ne Şam’dan konuşmacı olarak davet ettiği üç kişiye Ankara, bunların ‘ülkemiz aleyhindeki beyanları’nı gerekçe göstererek vize vermedi.
‘Esad’la ne zaman konuşulacağı’ da dördüncü ve son sorumuzdu. Bu sorunun zımni cevabı yukarıda verilmiş oldu zaten. Lakin sormuş bulunduk, o halde açık bir cevap verelim: Konuşmanın erdemine inananlar, “Konuşmak konuşmamaktan evladır”diyenler, bugünkü şartlar değişmediği müddetçe, kuvvetle muhtemeldir ki Türkiye’de bir iktidar değişikliğini bekleyecekler ya da bu değişikliğin bizzat aktörü olacaklar.
Ezcümle, “Esad’la ne zaman konuşulacak?” sorusunun cevabı ‘Muhalefet iktidar olduğu zaman’dır.
Ana muhalefet CHP’nin yüksek isabetle düzenlediği ‘Uluslararası Suriye Konferansı’nda verdiği ana mesaj doğrultusunda pozisyon alınmasının önündeki engel, bizatihi iktidarın kendisidir.
Demek oluyor ki muhalefet iktidar olmaya hazırlanırken Suriye ile konuşmaya da hazırlanmalı. İşte, “Rejimle ilişki kurmalıyız”şeklindeki veciz ifadenin bir ‘mantra’ olarak kalmayıp beslenmesi ve güçlendirilmesi bu nedenle önemli.
Yazarlar
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları







































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.03.2020
5.03.2020
26.02.2020
20.02.2020
17.02.2020
4.02.2020
19.01.2020
9.01.2020
6.01.2020
3.01.2020