Murat Sevinç
Her ülkede böyle midir, yoksa Türkiye ortalamasının ayrıksı niteliklerinden biri mi bilemiyorum, ancak özellikle son zamanlarda iyice ortalığa dökülen ‘komplo teorisi severlik’ herhalde herkesin dikkatini çekiyordur.
Bir kitabevine gidin ve bu tarz yayınların olduğu raflara yönelin. Adını hiç duymadığınız ancak bilmem kaçıncı kitabını çıkarmış, her kitabı defalarca basılmış ‘müstakil araştırmacılar’ ile karşılaşıyorsunuz. Ya gazeteci sıfatıyla yazıyorlar ya da bir yerlerden emekliler.
Neden, emekli olduklarında gidip orman ve deniz seyretmek, kalan hayatın tadını çıkarıp doğaya karışmak yerine bir şeyler yazmak istediklerini tam anlamıyla kavramakta zorlansam da, tahmin etmek mümkün. Özellikle son zamanlarda daha ziyade ‘kalabalık’ sözcüğüyle adlandırmayı tercih ettiğim ‘Türkiye toplumunu’ aydınlatmayı görev edinmişler. Ola ki bazı şeyler yanlış anlaşılır, ‘büyük fotoğraf’ gözden kaçar kaygısıyla mütemadiyen ‘uyarmak’ istiyorlar kitleleri.
Tabii artık kitap yazmak tek başına anlamlı/yeterli olmadığı için, bir de sosyal medya faaliyeti yürütüyorlar. Tanıdıklarımdan sık sık ‘büyük fotoğraf’ mesajları geliyor. O mesajlarda, adını daha önce duymadığım birileri, sayısız isim arasında örüntüler kurarak Türkiye’nin başına gelenleri açıklıyorlar ve söz konusu metinlerin yayılmasını talep ediyorlar, okuyandan.
Örneğin bir mesajda (ve çeşitli medya organlarında!), ‘liberal ihanet çeteleri’ tespit ediliyor ki en sık başvurulan jargonlardan biri bu. Herkesin tanıdığı ve adı liberale çıkmış bir kaç isim çevresinde dolaşıp onların yurt dışı ve içi bağlantılarını anlatıyor ve bu yolla Türkiye’nin altının ‘nasıl oyulduğunu’ teşhir ediyorlar. Ancak o isimler birbirini tanısa dahi, nasıl ve neye ihanet ettiklerini anlamıyorsunuz okuduğunuzdan. Nitekim yazanın da okuyanın da böyle bir kaygısı yok. Önemli olan Türkiye kalabalığının bir kısmı tarafından tu kaka edilmiş insanları bir arada anmak.
Ya da bir diğeri, Papa ile uluslararası sermeye arasında kurduğu bağla, din sosu ekleyerek yapıyor çözümlemesini. Malum, din eksik kalırsa milliyetçiliğin tadı çıkmaz! Tabii, Papa’nın derdi de Türkiye’nin altını oymak. Neden? Derdi neymiş adamın? Orası belli değil. Bunu nasıl yapacak? O da yok.
Beriki daha da fantastik işler peşinde, olup biteni bilmem ne ‘şövalyelerinin’ faaliyetleriyle açıklıyor. Yine yarı gizli örgütlenmeler bunlar ve dertleri Türkiye’nin yok olmasını sağlamakmış. Oysa hepimiz farkındayız ki bizatihi kendi vatandaşımız bunu çok daha büyük bir maharetle yapabilir, yani öyle ıvır zıvır şövalyelere ihtiyaç yok!
ABD ile yaşanan kriz, misal. Evanjelistlerin komplosu! Tüm Müslüman ülkeleri yok etmek istiyorlarmış ve işe Türkiye’den başlamışlar. Kim bu Evanjelistler? Bizimle nasıl bir dertleri var? Neden? Evanjelistler denilen milyonlarca insanın başka işi gücü yok mudur? Türkiye’yi harita üzerinde gösterecek kaç Evanjelist yaşıyordur ABD’de?
Ya şu meşhur Rahip? Bir Allah’ın kulu merak ediyor mu, Rahip’in hangi gerekçeyle, hangi iddianameyle tutuklu olduğunu? Ne gezer! Adam ajan…
Uzatmayayım… Şu aralar fantastik hikayeler gözle görülür bir biçimde çoğalıyor. Parsayı toplayan hikâyeciler, hayatlarından memnun! Türkiye’deki delilik hali, hemen herkesi esir alıyor. Oysa ABD dolarını dua ederek düşüreceğini iddia etmekle, her gelişmeyi komplolarla açıklamak arasındaki fark, zannedildiğinden çok daha az…
Başlıkta, yalnızca ‘bir kesim laik yurttaşın’ yer alması ‘yönlendirici’ bulunabilir. Komplo teorileri çok farklı kesimler açısından cazip kuşkusuz. Ancak, şeyhinin atletini koklayıp cennete gideceğini düşünenlerin konuya yaklaşımıyla, pek ilgilenmiyorum doğrusu.
Beni asıl ilgilendiren, laik olduğu iddiasındaki kesimin tavrı. Çünkü söz konusu ‘komplo teorisi severlik’ hiç de ‘laik’ bir zihniyetin ürünü değil!
Daha önce defalarca yazılanı, tekrar tekrar hatırlatmanın zararı yok: Yeryüzünde laik/seküler olmayan bir demokrasi yok. Bir kez daha: Yok!
Demokratik sistemlerin ortak bir niteliklerinden biri, laiklik/sekülerlik. Batı demokrasilerinde laiklik ilkesine dair farklı uygulamalar var elbette. Ancak hepsinde bazı ortaklıklar da görüyoruz. Burada ‘inanç özgürlüğüne’ girmeyeceğim, çünkü yazının asıl konusu bu değil. İsteyen istediği inanca sahip olabilir, isterse kurşun kaleme ibadet edebilir ve o insan dışında hiç kimseyi ilgilendirmez. ‘Diğerlerini’ ilgilendiren, toplumsal sorunların hangi yöntemle/araçlarla ele alınıp çözüme kavuşturulduğu.
Sorunların çözümü için ‘aklın gereklerine’ dayananların mı, yoksa ‘inanç sistemlerinin’ ilkelerine başvuranların mı ‘çoğunlukta’ olduğu önemli. Her toplumda her ikisi de bulunur doğal olarak. Mars’a robot gönderen ABD’de, dünyanın dönmediğine inanan tarikat mensupları var. Mesele, hangisi çoğunlukta! Demokratik sistemlerde çoğunluk, ilki olmalı. Aksi takdirde bir ‘demokrasiden’ söz etme ihtimali yok.
İşte laiklik/sekülerlik, çoğunluğun, akla dayanarak çözüm üretme eğiliminin siyasal düzeydeki sonucu. Bunun, insanların dindar olup olmamasıyla ilgisi yok. Dindarlığın içeriği ve ‘yeryüzü’işlerine ne ölçüde müdahale ettiğiyle ilgisi var. Yurttaş ibadet edebilir, sorunlarının üstesinden gelebilmek ya da kendi bileceği gerekçelerle dua edebilir. Hatta bir yurttaş; sel baskınlarını, yol çökmelerini, maden kazalarını dua ile engelleyeceğini düşünebilir. Kendi bileceği iş.
Laik ve demokratik rejim açısından kritik olan, bu yönde düşünenlerin ‘çoğunlukta’ olup olmadığı ve o çoğunluğun, yönetimin ilkelerini aynı yönde belirleme talepleri. O andan itibaren artık demokrasiden ve laik/seküler idareden söz edilemez.
Dolayısıyla laiklik ilkesinin başat özelliklerinden biri, yönetimde, toplumsal sorunların çözümünde ‘akılcılığın’ hâkim olması. O‘aklın’ nasıl, hangi koşullarda oluşan ‘akıl’ olduğu, başka mesele. Bu nedenle, bazen ‘akıl’ yerine, ‘yeryüzü kuralları’ ifadesini kullanmak daha yerinde olabilir.
Sorunların çözümü için, öncelikle o sorunların ‘tespit’ edilmesi gerekir. Demek ki ‘tespitin’ de yine ‘aklın’ ürünü olması gerekiyor.
Hâl böyleyken örneğin, ‘Ekonomik sorunların nedeni içki içilmesi ve yeteri kadar dua edilmemesi’ diyen biriyle; ‘Sorunlarımızın kaynağının Evanjelistlerin planları’ olduğunu düşünen biri, çok farklı görünen ama aslında hiç de farklı olmayan yolun yolcuları…
Ayrıca her ikisi de otoriterliğe hizmet ediyor. Şöyle sorulursa, daha açıklayıcı olabilir: ‘Kargaşanın nedeni Evanjeliklerin komplolarıymış’ varsayımı, Türkiye’de en çok kimi/kimleri memnun eder?
Laiklik, hiç kuşkusuz müdahalesiz yaşam tarzının, inanç özgürlüğünün de güvencesi. Ancak laiklik ilkesi her neyin güvencesiyse, onları, akla dayanan, kaynağı yeryüzünde olan çözümler üretmeyi önkoşul kabul ettiği için koruyabilir. Haliyle laik/seküler düşünce, yalnızca telefon üzerinde tepinerek ABD’ye zarar vereceğini düşünenlere değil; ‘Evanjelikler ile Katolikler (o telefonların bir çıktısı olan) sosyal medyayı, Türkiye’yi içten ele geçirmek ve toplumsal dokumuzu bozmak için kullanıyor’buyuranlara da gerekli.
Tarih boyunca, başka ülkelerle ilişkilerinde olmadık işler yapmaya niyetlenen ve yapan devletler, kişi ve gruplar, örgütlenmeler oldu tabii. Bundan sonra da olacak. Herhalde şu anda ABD ya da Avrupa’da birileri, dünyanın geri kalanını ele geçirmeyi düşlüyordur. Kimi Hristiyanlar, ‘Sabah yola çıksak akşam İstanbul’daki kilisede ibadetimizi yaparız’ diyordur. Böyle şuursuzlar, başkasının toprağında, huzurunda gözü olan ruh hastaları her yerde, her ülkede var. Başka dinlerin, mezheplerin, etnik grupların mensuplarından nefret eden ve tüm kötülüklerin kaynağı olduğunu düşünen ırkçı faşistler, her coğrafyada üreyebilir.
Ancak devletler arasındaki ilişkileri ve toplumsal gelişmeleri anlamak ve açıklamak için tuhaf fanteziler dışında, mebzul miktarda kavram mevcut. Uluslararası ilişkiler, devlet menfaatleri, reel politik, siyasal ve kültürel hegemonya, ekonomik tercih ve gereklilikler, sınıf mücadelesi, emperyalizm, kapitalizm vesaire… Onlarca kavram, sayısız açıklama biçimi var.
Bir ülkede olup biteni anlamlandırmak için, tarihe, siyasete, toplumsal gelişmelere, ekonomiye dair okumalar yapmak, sınıflar arası ilişkileri kavramak gerekiyor. Kavramak ise ancak emek harcamakla mümkün.
Oysa komplo teorileri, her şeyi olağanüstü basitleştiriyor ve yurttaşın önüne, başı sonu belirsiz, bağlamsız bilgi kırıntıları koyuyor. İnanılmaz bir zihinsel konfor. Ve o ölçüde tehlikeli. Kuşkusuz bir o kadar cazip. Çok sayıda alıcısı olmasının nedeni bu.
Dünyayı ve ülkeyi takip etmeden, en karmaşık görüneni dahi ‘bir dakikada’ anlama imkanı sunuyor. Yeme de yanında yat!
Ekonomi neden kötü?
Birikim modeli krizi, bugüne dek yapılan hatalar, kapitalizm, kapitalist sistemlerin artık yolun sonuna gelmesi, otoriterliğin yükselişi, temsili demokrasilerin çıkmaza girmesi…
Hayır. Görmüyorsunuz. Anlamıyorsunuz. Evanjelikler, Trump ile anlaştı, canımıza okuyacaklar. Eyvallah!
Peki iki gözüm kardeşim, diyelim Türkiye’de, 16 Nisan’da bu anormal sisteme ‘Evet’ oyu veren nalbur Ahmet, Evanjelik mi? Ülkenin tüm malvarlıkları satılırken susup seyreden yurttaş kitlesi (yani, sizler!) Katolik mi? Papa mı Kürt sorununun çözülmesini engelliyor? Çorlu’daki tren kazasının, madenlerde yüzlerce insanın ölmesinin sorumlusu zıttırık şövalyeleri mi?
Elinizi yalnızca vicdanınıza değil, biraz da aklınıza koyun ne olur!
İzmir’in dağlarında çiçekler açar… Açsın, ne güzel.
Türkiye laiktir laik kalacak… Laik değil, hayal görüyorsunuz ama doğru bir ‘temenni’ elbette. Laik/seküler olmalı.
Bu sloganlar iyi hoş. Buna mukabil biraz zahmete girmekte, gelişmeleri ‘anlamak’ için daha fazla emek harcamakta büyük yarar var. Evanjelikler, Papa, şövalyeler vs. derken, ne İzmir’in dağlarında çiçek kalacak ne laik cumhuriyet…
Laik/seküler düşünme biçimi, bir kesim laik yurttaş için de son derece yaşamsal önemde…
Yazı önerisi: Çiğdem Toker’in, özellikle telefon üzerinde tepinmenin ‘değeri’ üzerine kaleme aldığı bilgilendirici yazıyı buraya bırakıyorum.
Levent Gültekin’e zorunlu bir yanıt: Değerli köşe komşum Levent Gültekin son yazısında, benim ‘ideolojilerle’ ilgili yazımda kendisini hedef aldığımı düşünerek, yanıt vermiş. Teşekkür ederim, ancak yazım, Gültekin’in (ve aynı yönde düşünen çok sayıda insanın) değerlendirmelerine bazı genel itirazlar yöneltiyor olsa da, Levent Gültekin’i değil; asıl olarak olup biteni yalnızca izleyen ve her kritik anda, ‘Şimdi ayrışma zamanı değil, birlik olmalıyız’ diyerek zırvalayan muhalefet partilerini hedef alıyordu. Eğer Gültekin’i eleştirmeye niyetlenseydim, doğrudan ve atıf yaparak eleştirirdim.
Derdimi tam olarak anlatamadım demek ki. Şu aşamada Levent Gültekin’e, ister istemez kişiselleşecek bir yanıt vermek yerine, daha sonra başka bir bağlamda (ideolojisiz anayasa hevesi gibi!), ideoloji konusuna dönmeyi tercih ederim. Yazıdaki düşüncelerimin elbette ısrarcısıyım ve oradaki ‘ideolojik yönelim’, başkalarını yok sayan bir ‘bağnazlığı’ değil, her birimiz açısından ‘kaçınılmaz’ olan bağıntıları anlatıyordu. Ülke açısından ‘kritik’ anlarda (ki bu yaşıma dek hiç kritik olmayan bir an tecrübe etmedim!) ‘ideolojilerimizi bir yana bırakalım’ diyen her kimse, isteyerek ya da istemeyerek, hakim sınıfın çıkarına hizmet ediyordur. Çünkü o ‘yaşamsal/kritik anın’ yolları, o hâkim ideolojinin ‘gerekleriyle’ döşenmiştir.
Değerli Levent Gültekin’in varsaydığı gibi (ki kendisinin bu dileği elbette tümüyle iyi niyet barındırıyor), diyelim ki ben Murat Sevinç ile memleketin büyük sermayedarı, diyelim Sabancı familyası; bir gün ‘Biz ideolojilerimizi bir anlığına görmezden gelip o malum geminin güvertesinde buluşalım’ desek… Olmaz ya… Diyelim oldu… Eğer o güvertede, kendi mensubiyetimi bir an olsun yok sayar ve o familya ile asgari müşterekte buluşabileceğim yanılgısına kapılırsam; beş dakika içinde, çok affedersiniz üzerimdeki son kıyafet parçasını da alır, beni çırılçıplak vaziyette su alan bir filikaya bindirir, denize salar ve arkamdan koro halinde, “Bırakınız gitsinler, bırakınız yüzsünler” diye tempo tutarlar. Yazıda söylemek istediğim buydu. Levent Gültekin’e eleştiri yazısı için tekrar teşekkür ederim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025
20.03.2025
18.02.2025
13.02.2025
10.02.2025