Ümit Akçay
Fark ettiğiniz gibi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz kararı ya da asgari ücret gibi güncel gelişmeleri tartışmalara henüz gelemedim. Güncele dönme konusunda okuyucudan biraz daha süre isteyip, muhalefetin seçim yenilgisi üzerine yaptığım tartışmayı biraz daha açarak sürdürmek istiyorum. Bu yazıda, kullandığım kavramsal araçları hatırlatarak giriş yaptığım geçen haftaki ‘otoriter konsolidasyon’ tartışmasına devam edeceğim. Bu haftaki yazımın odağında otoriter konsolidasyon girişiminin aşamaları var. Özellikle de bir dönüm noktası olan 2019 yılı.
2018’DE SEÇİMLERİN ERKENE ALINMASI
Bildiğiniz gibi 24 Haziran 2018 seçimlerinden AKP ve MHP seçim ittifakı galip çıkmıştı. Dahası, bu seçim sonrasında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne (CHS) geçiş tamamlandı ve yeni rejimin inşası süreci başladı. Ancak 2018 seçimleri aslında normalde 2019’da yapılacak olan seçimlerin bir yıl erkene alınmasıyla gerçekleşmişti.
2017’de Kredi Garanti Fonu desteğiyle başlayan büyük bir kredi genişlemesi dalgası, AKP’ye 2017 referandumunu ve 2018 seçimlerini kazanmada yardımcı olmuştu. Kısa bir hatırlatma: Şimdilerde ‘rasyonele dönüşü’ savunan Mehmet Şimşek, 2017’deki bu kredi genişlemesi sırasında ekonominin ‘patronuydu’. Ancak Şimşek, 2018’in Şubat ayında yaptığı değerlendirmeyle ekonomik sorunların yaklaştığını yüksek sesle dile getirmeye başladığında, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ‘Türkiye'nin 3 Kasım 2019'a kadar dayanması kolay değildir’ diyerek yaptığı erken seçim çağrısı gelmişti. Bu çağrı üzerine, 2019’da yapılması planlanmış olan seçimler, bir yıl önceye alındı. Bu, 2015’te kurulan ve 2016 sonrasında olgunlaşan yeni milliyetçi-muhafazakar ittifakının 2017 referandumundaki başarısının ardından gelen ikinci önemli stratejik adımdı.
2018’DE GELEN DÖVİZ KRİZİ
2019’u kritik bir dönüm noktası haline getiren gelişme, 2018’deki döviz krizi ve sonrasında gelen ekonomik daralmadır. 2018’in Ağustos ayında, Türkiye’de yaşayan ABD vatandaşı rahip Andrew Brunson’un ABD’ye iade edilmesi hakkında ABD Başkanı Trump’ın sosyal medya paylaşımlarıyla gerginleşen Türkiye-ABD ilişkileri, TL’nin hızla değer kaybetmesiyle sonuçlandığında, Türkiye bir ödemeler dengesi krizinin eşiğine gelmişti.
Esasında 2018, küresel ekonomik konjonktür açısından da ilginç bir dönemdir. ABD Merkez Bankası Fed’in 2013’te ilan ettiği ve 2015 sonrasında başladığı faiz artışı döngüsünün zirvesi 2018’de görülmüştür. ABD’deki faiz artışları, küresel finansal döngülerin daralma aşamasına geçildiğini simgeler. Bu anlamda aralarında Türkiye’nin de olduğu Küresel Güney ülkelerine yönelen sermaye akımlarının yavaşlaması, hatta çıkışların yaşanması beklenir. 2018’de Arjantin ve Türkiye’deki döviz krizlerinin ardında, bu uluslararası dinamik önemli bir rol oynamıştır.
TCMB, Eylül ayında döviz krizine karşı sert bir faiz artışıyla yanıt verdiğinde, dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da Yeni Ekonomi Programı’nı (YEP) açıklayarak, krizden çıkış için kemer sıkma gerekliliğini vurgulamıştır. Bu gereklilik, esasında farklı sermaye fraksiyonlarının üzerinde uzlaştıkları bir taleptir. Bu talebin ortaklaşa olarak seslendirilmesi, 2018 Ağustos’unun sıcak günlerinde ekonomi yönetiminin seçeneklerini iyice daraltmıştır.
Sonuçta, ekonomi yönetiminin döviz krizine karşı TL’deki değersizleşmeyi durdurmak için giriştiği faiz artışı, kredi çöküşünü, firma iflaslarının artışını, ekonomik krizi (iki çeyrek üst üste ekonominin daralmasını) ve resmi işsizlik rakamlarının yüzde 14’ün üzerine çıkmasını beraberinde getirmiştir. Bilindiği gibi bu ortamda yapılan 2019 yerel seçimlerinde AKP, İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirleri kaybetmiştir.
2019: KRİTİK DÖNÜM NOKTASI
2019’daki yerel seçimler, 2018’de ilan edilen YEP’in tam olarak uygulanmasını engellemiştir. O dönem ‘IMF’siz IMF programı’ olarak adlandırılan YEP’in uygulanması, hatta kemer sıkma tedbirlerinin hayata geçirilmesi için özellikle TÜSİAD’ın baskısı artmış, ekonomi yönetimi ise kemer sıkma tedbirlerini 2019’daki yerel seçimlerin sonrasına ertelemiştir. 10 Nisan 2019’da Albayrak tarafından açıklanan ‘Yapısal Dönüşüm Adımları’ programı, başlık olarak sermayenin uzun yıllardır talep ettiği ‘yapısal reformları’ ima etse de, bundan kısa süre sonra açıklanan İVME finansman paketi, kısmi ithal ikameci uygulamaların devreye sokulduğunu göstermiştir. Bir başka ifadeyle, TÜSİAD’ın kemer sıkma talepleri ertelenmiştir. 2019 baharında AKP ile TÜSİAD arasındaki gerilim, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan arasındaki açık tartışmaya dönüşmüştür. Tartışmanın odağında ‘acı reçetenin’ ertelenmesi ya da ‘kemer sıkma’ sancısı yatmaktadır.
AKP yönetimi, 2019 yerel seçim yenilgisinden aldığı siyasi dersle kemer sıkma programını uygulamayı mümkün olduğunca ertelemeyi bir öncelik olarak belirlerken, TÜSİAD’ın ekonomi basınındaki temsilcileri, taleplerinin uygulanmaması durumunda bir IMF programının zorunluluk haline gelebileceğini ileri sürmüştür. Bu bağlamda, TÜSİAD programını uygulamanın kendi sınıfsal tabanına ve siyasi desteğine zarar vereceği düşüncesi, AKP’yi alternatif yollar aramaya sevk etmiştir.
2019’da, ekonomik daralmanın, yerel seçimlerdeki kayıpların ve sermayenin artan baskısının yarattığı siyasi atmosfer, özellikle ana—akım muhalefet çevrelerinde AKP iktidarının sonunun geldiği ve yeni bir erken seçimin yaklaştığı fikrini yaygınlaştırmıştır.
CHS’ye geçişin üzerinden henüz bir yıl geçmişken Erdoğan yönetiminin karşılaştığı bu sorunlar yumağı, iki kritik gelişme sayesinde aşılabilmiştir. Bunlardan ilki, bir IMF programı uygulamamaktır. Gerçekten de geçmişteki örneklere bakıldığında, döviz krizi ile karşılaşan ülkelerin bir IMF programı eşliğinde kemer sıkma politikalarına yönelmesi, standart bir uygulama haline gelmiştir. 2019’da bu tip bir programın uygulanması durumunda, zaten 2018’deki faiz artışları sonrasında gelen kredi daralması ve artan işsizliğin yarattığı ekonomik krizin daha da derinleşmesi beklenebilirdi. Bir başka ifadeyle bir IMF programının uygulanması, zaten yüksek olan işsizliğin patladığı ve durgunluğun yaygınlaştığı bir ortamı doğurarak, yeni rejim için gerçekten bir son olabilirdi. Dolayısıyla bu dönemde bir IMF programını uygulamamış olmak, yeni rejimin kurumsallaşması, yani otoriter konsolidasyon girişimi için bir diğer kritik adım olmuştur.
Peki, nasıl oldu da ekonomide yaşanan bu kriz bir IMF programı uygulanmadan aşılabildi? Bu sorunun yanıtı, küresel ekonomik konjonktürdeki değişimde saklı. 2019’daki ekonomik krizden çıkış, esas olarak TCMB’nin politika faizini toplamda yüzde 12 kadar düşürmesiyle mümkün olmuştur. Normalde, Fed 2018’de zirvesini gördüğümüz faiz artışlarına 2019’da da devam etseydi ve miktarsal daraltma adımlarını sürdürseydi, TCMB’nin bu denli büyük bir faiz indirimine gitmesi mümkün olmayacaktı. Ancak Fed’in yaptığı bu ‘U-dönüşü’, AKP yönetimi için kritik bir hareket alanı açtı ve bu sayede yeni rejim inşasının ilk yılında yaşanan en büyük meydan okuma, yeni bir kredi genişlemesi dalgasıyla aşılabildi.
Haftaya, son birkaç önemli hususu ekleyerek bu tartışmayı tamamlamayı umuyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.03.2025
27.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025
31.01.2025
23.01.2025
16.01.2025
9.01.2025
2.01.2025