Ümit KIVANÇ
Sorular o kadar çok ki:
Uzman Çavuş Mustafa Uygun nasıl öldü? Hatay/Yayladağ’da bir askeri boğazını keserek öldürenler kimlerdir? Nasıl olmuş olay?
Hatay Valisi’nin söylediği lafa bakın: “İnsan kaçakçıları geçerken asker bunlara müdahale ediyor, çalılık alanda bir boğuşma oluyor. Boğuşma neticesinde boynu kesilerek yaralanan askerimiz şehit oluyor. Şu anda adli süreç devam ediyor.” Evet, eder, o adlî süreç hep tam şu anda devam eder. Boğuşma neticesinde boynu kesilmiş! O da öyle olur, boğuşurken birden boynu kesilir insanın.
Genelkurmay’ın dediğiyse şu: “...çıkan çatışmada kahraman bir silah arkadaşımız olay yerinde şehit olmuştur.” Evet, biliyoruz ki, silah arkadaşımız şehit olduysa kahramandır. Peki nasıl şehit oldu? “Çıkan çatışmada”! Hı hı, tabiî... Çatışmada boğuşuyorlardı, derken birden boynu kesildi.
AKP dönemiyle askeriye döneminin farkı: eskiden devletin bütün kurumları aynı yalanı söyleyebilirdi, kurumsallık sarsılınca böyle oldu. İşte, her durumda yalnız bir kişi konuşsa…
Bodrumda katledilen Kürtleri soramadık bile. Sizi savaşa sokarız, dediler. Eskişehir’de henüz kimliğini tesbit edemediğimiz bir canlı türü, “bodrumda aşk” falan diye pankart hazırlayıp Eskişehirspor tribünlerinin önüne yerleştirdi. Upuzun bir utanç ve rezillik heykeli. Ve anlayabildiğim kadarıyla, devlet politikasının da özü.
Acaba onu hazırlayıp oraya koyanlar, bunu yaparken aldıkları zevkten hareketle tanımlanabilirler mi? Tanımlanabilirler. Benzerlerini çok gördük. Tanıyoruz. Özellikle Kürtler isim isim sayabilirler.
Öldürülen askere dönelim:
Başka şartlarda bir asker öldüğünde dağı taşı saran feryatlar nerede? Neden Yayladağ’daki uzman çavuş şehit oluyor çıkan çatışmada ve boğuşurken birden boynu kesiliyor da bütün bunlar sessiz sedasız oluyor?
Nasıl oluyor, esas önemlisi o elbette, ama bu da var: Kendisinin burnunun kanamayacağını bildiği kanlı muharebelere yoksul çocuklarını sürmek için yüzsüzce bir iştiha, alçakça bir ihtiras duyan bütün o zevat niye suskun? Bodrum katliamlarından şehevî bir zevk alan, ölen askeri polisi umursadığı için değil, Kürt nefretiyle kendinden geçtiği için şehit haberlerini ağlayarak, haykırarak, içindeki ezme, öldürme arzusunu dağda taşta yankılandırarak dışavuran o şahsiyetsiz şahsiyetler neden infial içerisinde değil?
Cevabı biliyoruz. Yarısı, askeri öldürenlerin senin adamın olmasında. Öbür yarısı, içeride vurduğun çocukların yetmemesinde, bir de tank-top ateşiyle Suriye’deki Kürt çocuklarını öldürmende.
Askerinin boğazını kesene fazla laf edersen onunla beraber Kürtlerin tepesine binme planı aksar. Hayatı bu kadar basitleştirdiğiniz için belki de teşekkür etmeliydik. Ama aynı zamanda çirkinleştirdiğiniz için edemiyoruz.
Azaz Türkiye’ye mi ait? Başbakan Ahmet Davutoğlu, resmen başka bir ülkenin topraklarına tank-top ateşi açan bir devletin yürütme organının başındaki insan sıfatıyla, ‘o şuradan çekilsin, bu buraya gitsin’ komutları veriyor. Kim dinleyecek, o ayrı; hangi hakla?
Değerli okurlar, Allah aşkınıza, nüfusu 80 milyona dayanmış koca bir ülkenin başındaki devletin bütün politikasına ve varlığına ve hayatına ve istikbaline sadece mesnetsiz, yersiz, haksız, vicdansız, merhametsiz bir tavır, bir kirli duygu, sapkın bir tutum, belki bir hastalık yön verebilir mi?
Şu anda yapılan edilenin temelinde, yapılanlar edilenler arasında bulabileceğimiz tek tutarlılık, her durumda karşımıza çıkan ana madde, esas özellik Kürt düşmanlığı. Veya Kürt nefreti; artık nasıl uygun görürseniz.
Hiçbir ülkede aklı başında insan oranı şu anda burada göründüğü kadar az olamaz. Evet, bizde bile. Bu aklı başında insanlar ne vakit bunun bir hastalık olduğunu teşhis edebilecek? Farkındayım, pek naif görünüyor.
Ancak bu memleketin şundan daha bariz bir gerçeği yok: Kürtler burada eşit yurttaşlar haline gelirlerse bundan Türkler de, toplam olarak Türkiye de -bakın, insaniyet, çoğulculuk, hoşluk güzellik demiyorum, bunların bünyemize yabancı şeyler olduğunu biliyorum, neme lazım- kazançlı çıkar. Kazançlı dedim, hani duyulmadıysa…
Böyle demekle de yetinmiyor, yine hesap-kitap çağrıştıracak, dolayısıyla her türden muktedirin pek hoşuna gidecek tarzda soruyorum: Şu anda Kürtlerle barışık bir Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki ufak bir kasabanın hangi silahlı grubun eline geçtiğini hayat memat meselesi yapmış olur muydu?
Zamane jargonunun sinir bozucu sorusunun tam da yeri: Bu mudur yani?
Irkçılık, mezhepçilik, genel olarak başka insanların doğuştan sahip oldukları özellikleri hedef alan düşmanlık,düpedüz hastalıktır. İnsana özgü hastalık. Nasıl inekler şarbon falan oluyor, öyle. Milliyetçilik adı altında masumlaştırılmaya çalışılan şey de, ne yazık ki pek çok durumda, ırkçılıktan farklı olamıyor.
Bunların, vatanını milletini sevmekle alâkası yoktur. Çünkü sevmeye değil sevmemeye dayanırlar. Olumlu değil olumsuz duygulardır; kaynakları da sonuçları da yapıcı, geliştirici değil, kemirici, yıkıcı, yok edicidir. Kimse kendi ırkını, milletini çok sevdiği için başkasını katletmez, ondan nefret ettiği, onu ortadan kaldırmakla hayatına anlam katacağını varsaydığı için yapar bunu.
Üstelik katamaz. Amacına da ulaşamaz. Yok ettikçe yalnızlaşırsınız, nefretiniz hücrelerinize yayılıp sizi her yerinizden kemiren alt edilemez bir korkuya dönüşür. Yok ettikçe yok olursunuz. Başkalarını ezerek, yok ederek mutlu olan kimse görülmedi. Şimdi de görülmeyecek. Ama suçlarını, günahlarını kabul edip bunlardan arınabilen, ruhunu temizleyebilenler görüldü. Ne bileyim, hatırlatayım dedim.
Bugünün ve geçmişin muktedirlerine ve hizmetkârlarına, çanak yalayıcılarına söylüyorum, en basiti şunu sorun kendinize: Onyıllardır Kürtleri eziyorsunuz, mutlu musunuz?
Lafı hiç karıştırmak istemiyorum; ortada şu basit soru kalsın: Kürt neden anasını görmesin? Kürt anasını görmezse siz ne kazanacaksınız?
(Bugüne kadar sırf ben bin defa anlattım -muhtemelen daha da anlatacağız-, fıkrayı duymamış olan hâlâ var mıdır, bilmiyorum. Her ihtimale karşı: Türk ile Kürt’e son arzuları sorulur. Kürt, “Anamı göreyim,” der, Türk de şunu: “Kürt anasını görmesin.”)
Bu mudur kendinize yakıştırdığınız?
İnanın hiç abarttığımı düşünmüyorum. Siyasî mesele değil bu; bir hastalık, bir sapıklık var ortada.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024