Vahap COŞKUN
Doğal afetler -bilhassa tesir ettiği alanın genişliği ve yarattığı tahribatın büyüklüğü nedeniyle büyük depremler- ve sonrasında yaşananlar, toplumsal ve siyasal hayatın üzerinde iki taraflı bir etkide bulunurlar.
Bir tarafta, büyük bir dayanışma ve yardımlaşma duygusunun harekete geçtiği görülür. Deprem sınır ve kimlik tanımaz; onun yarattığı yıkım herkesi yaralar. Ülke içinden ve ülke dışından vicdan sahibi herkes deprem bölgesine akın eder; elindekini avucundakini depremzedelerin hizmetine sunar. Belki bir süreliğine yaşanır ama fiziki fay hatlarının yüzeye vuran sertliği, sosyal fay hatlarının yumuşamasını sağlar.
Lakin diğer tarafta durum farklıdır; orada milliyetçiliğin ve yabancı düşmanlığının sivriltilmesine tanık olunur. Deprem, büyüklüğü nispetinde çok yönlü çökmelere sebep olur. Koşulların ağırlaşmasıyla birlikte komplo tacirlerinin ve bir grubu günah keçisi kılma gayretinde olanların üzerinde siyaset yaptıkları zemini güçlendirir.
İnsanlık ortak paydası
Türkiye, 6 Şubat depremlerinden sonra bu iki hali de yaşadı.
Madalyonun bir tarafında insanın içini ısıtan görüntüler vardı. İlk sarsıntılardan itibaren bütün Türkiye, deprem bölgesine koştu. Her yerden, her yaştan, her sınıftan ve her kesimden insanlar hiçbir farklılık gözetmeksizin ulaşabildiklerine ellerini uzattılar. Güçlerinin yettiği oranda memleketi yakan bu ateşin üzerine su döktüler.
Keza dünya da Türkiye’yi yalnız bırakmadı, yası beraber tuttu. Maçlardan sanat etkinliklerine kadar bütün büyük çaplı organizasyonlarda kurbanlar anıldı. Öyle dostlar alışverişte görsün kabilinden değil samimiyetle ve içtenlikle yapıldı bu anmalar. Spor ve sanat camiasından ünlü isimler hem derin acıyı paylaştılar hem de yardım faaliyetlerine katkıda bulundular.
Yerkürenin her yerinden arama-kurtarma ekipleri soluğu depremin vurduğu şehirlerde aldı. Gecelerini gündüzlerine kattılar, canla başla çalıştılar. Kimi enkazın altında duyduğu bir sesi hayata bağlamak için varını yoğun ortaya koydu. Kimi bir yaralıya şifa olmak, hasta bir yavrunun elini tutmak için kendini paraladı. Kimi de hayatta kalanların acil ihtiyaçlarını karşılamak için koşturdu.
Dilin, dinin, mezhebin, etnisitenin paranteze alındığı ve “insanlık” ortak paydasının öne çıktığı bu anlarda, gerek ülke içi ve gerek ülke dışı tansiyon düştü. İlişkiler yumuşadı, ideolojiler arka planlara düştü, sıkılı yumruklar tokalaşan ellere dönüştü. Daha kısa bir süre öncesine kadar birbirlerini tehdit edenler, enkazı kaldırmak için birbirlerine omuz verir oldu. Yıllardır açılmayan kapılar açıldı. Adının anılmasından bile imtina edinenlerin uzattığı dost eli, sıcakkanlılıkla sıkıldı.
Hülasa kötü ezberler bir kez daha bozuldu; “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” lafının içinin ne denli boş olduğu görüldü. Mutlak Batı karşıtlığının ipe sapa gelmezliği, gün gibi ortaya çıktı.
Herkes bize düşman değildi ve ellerini ovuşturarak yıkılmamızı bekleyen bir dünya yoktu!
Komplo teorileri ve nefret söylemi
Ancak madalyonun diğer tarafında ise insanın içini ürperten hadiseler vardı. Evet, dünyanın dört bir yanından insanların yardım için çırpındığı bir ortam, tabii olarak, herkesin bize düşman olduğu mitini yıktı. Düşman olan böyle davranmazdı çünkü! Fakat buna rağmen bazıları yine de yabancıyı düşman olarak göstermek için elinden geleni ardına koymadı. Yabancı düşmanlığının kazanı iki şekilde kaynatıldı:
İlki, komplo teorilerine hız verilmesiydi. Akla hayale sığmaz hikâyeler anlatıldı bu çerçevede. Mesela, depremin Türkiye’nin büyümesini ve gelişmesini istemeyen dış güçlerce tetiklendiği söylendi. Deprem ile Türkiye’ye gelmekte olan bir ABD savaş gemisi arasında bağlantı kuruldu. Her ne kadar ömrünü yer hareketlerini anlamaya vakfetmiş bilim ehli bunları “deli saçması” olarak nitelese de, isimlerinin önünde envaı çeşit unvan bulunan uzmanlar (!) çeşitli mecralarda son derece ciddi bir poz takınarak bu teorileri (!) savunmaya devam etti.
İkincisi, ülkedeki yabancıların hedef haline getirilmesiydi. Aslında “yabancılar” derken mültecileri ve sığınmacıları, onlardan da Suriyelileri kastediyoruz. Bazı odaklar için Suriyeliler bir nefret objesi olduğundan, onlar her musibeti bir şekilde Suriyelilerle irtibatlandırıyor. Nitekim depremin hemen ertesinden başlamak üzere Suriyelileri suçlayan çok sayıda haber medyada yer aldı, bilhassa da sosyal medyada.
Neler söylenmedi ki bu bağlamda! Nerdeyse bütün Suriyeliler yağmacıydı. Suriyeliler silahlanmış, çeteler halinde gezmeye, yol kesmeye, ev basmaya başlamışlardı. İnsanların mallarına el koymuşlar, onları yerlerinden yurtlarından kaçırtmışlardı. Yardım kolilerini kendilerine saklamışlar, ihtiyaç sahiplerini aç biilaç bırakmışlardı…
Surda gedik açtırmamak
Bu ve benzeri iddialar, bazı televizyon muhabirleri ve program yapımcıları tarafından da, aslı astarı araştırılmadan kanıtlanmış gerçeklermiş gibi dile getirildi. Öyle ki başta yağma olmak üzere deprem bölgesindeki güvenlik sorunları, OHAL’in meşrulaştırılmasında başvurulan temel argümanlardan biri oldu. Ayrıca buna, depremzedelerin terk ettikleri yerlere mültecilerin yerleşecekleri ve bunun da bölgedeki demografik yapıyı Türklerin aleyhine değiştireceği eklendi, kadim korkular pompalandı.
Türkiye’de zaten göz ardı edilemeyecek bir Suriyeli karşıtlığı var. Tek sermayesi Suriyelilere düşmanlık ve tek vaadi de Suriyelileri kovmak olan siyasetçiler ortalıkta dolanıyor. Yalan yanlış haberlerle halkı Suriyelilerle karşı kaşıya getirmek istiyorlar. Uzun zamandır tek yaptıkları bu.
Kazanda kaynattıkları nefreti Suriyelilerin üzerine boca etmekten başka bir derdi olmayan bu siyasetçilere karşı her daim tetikte olmak, bir insanlık vazifesi. Yapılacak çok şey var bu meyanda. İkisi özellikle önemli:
İlki, toplumda depremden ötürü oluşan kızgınlığı ve öfkeyi Suriyelilerin üzerine sürmeyi amaçlayan bütün eylem ve söylemlere karşı her daim sağduyulu davranmak. İkincisi de Suriyelilere veya başka bir kimliğe yönelen bir nefret söyleminin karşısına tahkim edilmiş bir hak söylemiyle çıkmak; ayrımcı söylemin sınırlarına hapsolmadan, kararlılığı elden bırakmadan ve asla alttan almadan.
Depremin şerrinden bir hayır çıkması, bir başka ifadeyle depremin ayrıştırıcı değil birleştirici bir işlev görmesi için hukukun surunda gedik açılmasına müsaade edilmemeli. Ayrımcılığı, şiddeti ve başka her türlü hukuksuzluğu yasaklayan kurallar kırılgan gruplara gelince esnetilmemeli. Onları koruyan hukukun herkes için en sağlam güvence olduğu göz ardı edilmemeli. Aksi takdirde, o kazandan taşan nefret hepimizi yakar.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025