Yıldıray OĞUR
Son günlerde muhalefet cephesinde ilginç bir 1 Mayıs tartışması var. Saraçhane’deki eylemler sırasında bir grup sürekli Bozdağan Kemeri’ndeki polis barikatını zorlayarak Taksim’e yürümek istemiş, pek çok olay da o noktada ortaya çıkmıştı.
Protestolardan bir Gezi Parkı protestosu çıkarmak için yapılan Taksim ısrarlarını, Özgür Özel, “Bazı arkadaşlar diyorlar ki 'Başkan bizi Taksim'e götür. O da olacak o da olacak” diyerek yatıştırmıştı.
Ama anlaşılan 1 Mayıs’ta Taksim sözünü tutmayacak. DİSK, KESK gibi sendikalar Kadıköy’deki eylem kararı aldılar. CHP de onlara uyacağını açıkladı. Muhtemelen, sendikalar böylece CHP’nin elini rahatlatmış oldular.
TİP de Kadıköy’de olacağını açıkladı.
Daha küçük ve radikal sol gruplar dışında Taksim çağrısı yapan kalmamış gözüküyor.
Ama 19 Mart sonrası başlayan eylemleri sokakta sürdürmek isteyen gruplar, partileri ve sendikaları korkaklıkla suçluyor.
En son Silivri’de Özel’in önüne çıkan bir genç “"Başkanım bütün halk sizin Taksim'e çağrı yapmanızı bekliyor. 22 yıldır bekliyoruz. Gençlik sizi bekliyor, üniversiteler sizi bekliyor” diyince Özel, “Taksim'e çağrıyı yaparsa sendikalar yapabilir. Ben sendika değilim abicim" diyerek cevap verdi.
CHP 19 Mart sonrası sokak eylemlerini profesyonel bir şekilde bitirdi.
İzinli mitinglerle tepkisini göstermeyi tercih ediyor.
Bunun sebebi ilk baştaki enerjinin sönümlenmesi, devletin sert karşılığıyla halkın ve gençlerin eylemlerden çekilmesi gibi sebepleri olabilir.
Ama yine dikkat çekici biçimde CHP ve Özel uzun süredir boykottan da bahsetmiyor.
Sokak eylemleri ve boykotları sönümlendirmenin bir tercih olduğu anlaşılıyor.
Bu tercihin sebebi de tabii gelen anketler.
Aslında anketler CHP için kötü değil.
Mart ve Nisan anketlerine göre CHP, AK Parti’nin biraz önünde birinci parti şu anda.
Ama bu anketlerde daha ilginç bir sonuç var.
CHP oylarını artırırken, AK Parti zayıflamıyor. Hatta AK Parti de bir miktar oyunu artırıyor görünüyor.
Mart ve Nisan anketlerine göre iki partinin toplam oy oranı yüzde 70’lere dayanmış durumda.
Kararsızların oranı hızla düşüyor. Yine İYİ Parti, Zafer, Yeniden Refah ve TİP’in oyları da bu iki partiye doğru eriyor.
Yüzde 7 barajının üzerinde kalabilen sadece MHP ve DEM görünüyor.
Yani aslında kutuplaşmayla CHP muhalefetin amiral gemisi, sesi haline gelirken, karşısındaki blok da AK Parti’de toparlanıyor.
CHP’nin iktidar baskısı ve mağduriyetle oyunu artırması normal.
İlginç olan AK Parti’nin gösterdiği direnç.
Ekonomideki sıkıntılara rağmen hala o direnci sağlayan da sokaklardaki iktidar devirmeciliğinin yarattığı tedirginlik ile boykotun bir kültür savaşına dönmesi oldu.
Boykot sadece medya kuruluşlarını değil, AK Partili hatta sadece muhafazakar isimlere ait markalara doğru yayılınca hedefin sadece iktidar değil, yine bir kimlik olduğu hissettirildi.
Sokaklardaki devirmecilik zaten geleneksel olarak iktidarı koruma güdülerini tetikledi.
Bunlar da eve dönüşlere neden oldu.
Muhalefet öfkesini sadece otoriter uygulamaları yüzünden iktidara değil, bir nefret söylemine dönüşmüş “siyasal İslamcılar” parantezine alınan büyük kitleye yöneltmeye devam ettiği sürece de bu denklem değişmeyecek.
14 Mayıs 2023’de olmadığı gibi yine mesele sadece ekonomi olmayacak, tutuklamalar, baskılar da içeriğinden bağımsız ikincil meseleler haline gelecek.
Çünkü siyaset yine iktidarın kim olacağına dair bir mücadeleden çok hangi grubun ayakta kalacağıyla ilgili bir varoluşsal savaşa dönecek.
Seçimler yine nüfus sayımı olacak.
Bu denklemi tabii önümüzdeki günlerde PKK’nin kendini fesih kararı sonrası oluşacak atmosfer de etkileyecek
CHP’nin olan bitene tavrı Kürt ve milliyetçi seçmenlerinin kararını etkileyecek. Artık Suriyeliler meselesinin de ateşinin söndüğü düşünülürse Zafer ve İYİ Parti’nin varlığı bundan sonra tamamen çözüm sürecinin akıbetine ve özellikle CHP’nin buna tavrına bağlı olacak.
Yine ortaya çıkacak ve milliyetçi hisleri tahrik edecek görüntüler, MHP ya da AK Parti cephelerinde erimelere neden olabilir. AK Parti kendi Kürt seçmenlerinin bir kısmını geri kazanabilir.
7 Haziran’daki gibi barış ortamı ve normalleşmeyle DEM, Kürtler için yeniden cazibe merkezi haline gelebilir. Bu dimamikle muhalefet bloğundan tamamen kopup, üçüncü yol çizgisini güçlendirebilirler.
Yani önümüzdeki ayın anketleri de önemli olacak.
Ama şimdilik görünen kutuplaşmanın CHP ve AK Parti’ye yaradığı ama onları iktidar yapmaya yetmediği…
Çünkü iki parti de kutuplaşarak kolay yoldan güçleniyor ama daha fazla emek isteyen kapsamayı beceremiyor.
Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’nun açılımlarını tersine çevirmese de daha formatlı olduğu için ilk tepkileri “Siz İskilipli Atıf Hocanin devamısınız” gibi arkaik dikotomiler olabiliyor.
İmamoğlu, geldiği yer itibarıyla bu hassasiyetler daha fazla farkındaydı. Ama tek başına İmamoğlu’nun kapsayıcılığı da yetmiyor.
Genel olarak uzun süredir iktidardan uzak olan ve yaşananlarla öfkeleri büyüyen muhalifler kapsayıcılıktan, helalleşmeden, gücü paylaşmaktan hoşlanmıyorlar.
Artan öfkelerinin hedefinde sadece siyasi iktidar değil, geniş bir sosyolojik kitle var. Taviz vermeden, ittifak kurmadan iktidara kendi fikirleriyle gelmek istiyorlar.
AK Parti ise kendi kurucularının bile çoğuyla kavgalı, yıllardır tasfiyecilik hastalığının pençesinde. Uzun süredir kullanmadığı için kapsama yetenekleri çok körelmiş durumda. Sadakat kriteriyle kurulmuş medyasının tek motoru nefret.
Ama işte bu kutuplaşmanın getirisi belli.
İktidar çok seçim kazandırmış kutuplaşma bu kez çalışmayabilir. Bu ekonomik tabloda kutuplaşmanın müşterisi 2023’deki gibi her zaman yüzde 50’nin üzerine çıkamayabilir.
Muhalefetin ise mevcut cepheyi bir tutması yetmiyor, genişletmesi de şart. Tasfiyecilik lüksü hiç yok.
Çünkü iktidar olmak için hala kutuplaşmaya değil, kapsamaya ihtiyaç var.
O da Twitter havasına kapılıp sürekli sokaklarda polisle karşı karşıya gelerek de, Ankara havasına kapılıp sırtını savcıların operasyonlarına yaslayarak da olmuyor.
Yazarlar
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
22.09.2025
20.09.2025
17.09.2025
10.09.2025
8.09.2025
6.09.2025
3.09.2025
2.09.2025
30.08.2025