Yıldıray OĞUR
Başlıktaki soru çözüm sürecinin 1 Ekim’den bu yana karşı karşıya olduğu en ciddi sınavdaki tek soru.
Sorunun muhatabı tabii ki PKK.
Fiziken sınırlarımızın yanı başında ama siyaseten bize uzak bir savaş gibi izlediğimiz İsrail-İran savaşı (ya da daha adil bir ad vermek gerekirse, İsrail’in İran’a ağır saldırısı ve İran’ın can havliyle verebildiği cevaplar) aslında bizi tam da bu yüzden çok yakından ilgilendiriyor.
Çünkü yeni bir 2015 sendromuyla karşı karşıyayız.
2015’de ilk çözüm süreci Suriye iç savaşı yüzünden bitmişti. Türkiye PKKyı silahsızlandırmaya çalışırken, silahın değeri bölgede artmış, PKK’ya Türkiye’nin teklif ettiği çözüm paketi, PKK’ya İran’ın (ve Suriye’nin) teklif ettiği Rojava devletçiğinin yanında cazibesini kaybetmişti.
İkinci çözüm süreci de yine bölgesel bir savaşla sınanıyor.
Bu kez PKK’ya teklifin ne olduğunu bilmiyoruz.
Ama teklifin kimden geldiği açık; İran’dan değil İsrail’den…
Aslında görünürde bir krizi yok.
PKK yani Kandil, İran-İsrail savaşıyla ilgili yaptığı açıklamada tarafını bildirmeyen bir güzellik kraliçesi gibi barış mesajları verdi, Öcalan’ın çağrısına atıflar yaptı:
“Savaşın sorunlara çare olmadığı artık herkes tarafından anlaşılmalı ve savaş politikaları terk edilmelidir. Biz önder Apo'nun ortaya koyduğu demokratik siyaset ve demokratik müzakere yönetimiyle sorunların çözülmesi gerektiğine inanıyoruz. Herkesi bu anlayışla ve bu zeminde hareket etmeye ve savaşla değil, demokratik siyaset, diyalog ve müzakere yöntemiyle sorunları çözmeye çağırıyoruz.”
Bu, ilk başta tarafsız görünse de Kandil’dekilerin coğrafi olarak bulundukları konum düşünüldüğünde cesur bir açıklama sayılabilir.
Çünkü PKK’nın Kandil’deki kampı İran’ın sınırlarının hemen dibinde. Hatta hemen karşılarında İran’ın karakolları var.
PKK’nın İran kolu PJAK, 2011’de İran’a karşı savaşını bitirdiğini açıklamıştı. Yani Türkiye’ye karşı yapmadığını PKK, 14 yıl önce yakaladığı Kürt aktivistleri idam eden İran’a yapmıştı.
Peki ne karşılığında?
O sırada iç savaşın patlak verdiği Suriye’deki adı konmamış işbirliği karşılığında.
2011’den sonra PKK’nın 2003’de Suriye’de kurulan partisi PYD’nin lideri Salih Müslim, PKK’da komutanlık yapan Suriyeli Mazlum Kobani Suriye’ye geri döndü, 2012’de Suriye’de YPG kuruldu.
YPG’nin ilk işi Esad karşıtı Suriye muhalefeti içindeki Kürtlere saldırıp, baskı kurmak oldu.
Kürtler muhalefetten uzaklaştırıldı, tarafsız bir üçüncü yolcu çizgiye çekildi, bunun karşılığı olarak da 2013’den sonra İran ve Esad Kürt şehirlerinden çekilip, “Rojava”nın kontrolü YPG’ye bırakıldı.
Böylece PKK, 1978’den sonra ilk defa bir şehir hakimiyeti elde etti.
Bu büyük kazanımla heyecanlanan PKK, çözüm sürecinde ayak sürttü, Suriye iç savaşında Türkiye’nin karşı karşı geldiği İran ile hem Suriye’de hem de Irak’ta koordineli olarak çalışmaya başladı, İran’ın desteğini aldı ve bu çizgide siyaset yürüttü.
Ta ki 7 Ekim’e kadar.
İran’ın bölgedeki etkinliği bitip, Suriye’de yenilince bu işbirliği dayanağını kaybetti.
2024’ün ortalarında bir anda PJAK yeniden ortaya çıktı, kongresini yaptı, İran’a karşı mesajlar verdi. Sonra da birkaç kez Öcalan’ın PKK’ya silah bırakma kararının kendilerini bağlamadığını açıkladılar.
İran’ın İsrail baskısıyla bölgeden çekildiği ve henüz çözüm sürecinin belirsiz olduğu günlerde Kandil’den de İsrail’e akıl veren, tavsiyelerde bulunan açıklamalar geldi.
Mesela PKK’nın lider kadrosundan Mustafa Karasu, bir röportajında “Şu açıktır ki; İsrail de sürekli dış destek ve askeri gücüne dayanarak bir bölge politikası yürütemez. Bu açıdan İsrail’in de politika değiştirmek zorunda kalacağı açıktır. Zaten İbrahimi Anlaşma ile bu yönlü bir adım atılmıştı. İsrail, varlığını ancak bir bölgesel anlaşma ve bölge halklarıyla demokratik ilişki çerçevesinde güvenceye alabilir” dedi.
İsrail’den de Kürtlere el uzatan, Suriye’de Kürtlerin hamiliğine oynayan sinyaller geldi.
İşte Türkiye’nin çözüm süreci tam bu sırada masaya kondu.
Eğer Türkiye, çözüm süreci açılımını yapmasaydı, bölgedeki güç dengesi değişirken PKK’nın iki seçeneği olacaktı.
Ya İran’la hareket edip eski ittifakını korumak ya da İsrail ile yaklaşıp, İran karşıtı cepheye katılmak.
Bu iki cephenin de Türkiye karşıtı olacağını söylemeye herhalde gerek yok.
İran ya da İsrail cephesinde PKK’ya düşen bu iki büyük güç arasındaki savaşta proxy bir örgüt olarak fırsatları kollamaktı.
İşte tam bu sırada Türkiye, PKK’ya, özetle; bir ülkenin proxy örgütü olarak savaşmak yerine Türkiye’de legal alanda siyaset yapmayı teklif etti.
Suriye’de ve bölgede denklemin Türkiye lehine olduğu sırada önce Öcalan’ın ardından PKK’nın aklı buna yattı, önce çağrı sonra fesih kararı geldi.
Ama şimdi şartlar yeniden değişti.
İsrail saldırganlığı karşısında sallanan bir İran var. Güçsüz görünüyor. Dün beş gün içindeki ikinci Genelkurmay Başkanı da vuruldu.
Netanyahu, rejim değişikliği çağrılarına başladı.
İran’daki daha geleneksel silahlı Kürt örgütleri olan Barzani’ye yakın IKDP ve PAK, daha açıkça bu cephede yer alma heveslerini belli ettiler.
PJAK ise daha utangaç ifadelerle İran’a karşı savaşmaya hazır olduğunu sinyalini verdi.
PKK, İran’ın hemen sınırındaki en büyük silahlı güç. Bu açıdan İsrail’in eğer bir rejim değişikliği planı varsa işine en yarayacak, savaşı en iyi bilen örgüt.
İsrail ve ABD’deki lobisi, İran rejimini bir 2003 Irak Baas rejimi gibi devirebileceklerini düşünüyor.
O zaman Kürtlere de, 2003’den sonra Irak’taki Kürtler gibi otonomi fırsatları doğabilir.
Peki, İran bir Irak mı? Bu kadar kolay yıkılıp, bölünebilir mi?
İranlılar, ülkelerindeki rejimi İsrail bombalarıyla yıkmak isterler mi?
İranlı muhalif grupların bu konuda sessiz olduğu görülüyor. Sadece hiçbir itibarı olmayan Şah’ın oğlu konuşuyor.
Çünkü İran’da iktidara İsrail bombalarıyla gelmenin maliyetini kimse yüklenmek istemiyor.
Ayrıca bu bölünmüş Irak’taki gibi kolay olmayacak, bunu yapmaya kalkanlar karşılarında Şii ve Pers milliyetçisi bir direniş bulacak, bu muhtemelen yıllar sürecek bir iç savaşa neden olacaktır.
Ama anlaşılan bölgede savaş çıkmışken silah bırakmak PKK için iki hafta öncesine göre cazibesini kaybeden bir fikre dönmüş gibi görünüyor.
Tarih boyunca bu krizler ve fırsatlarla varolmuş bir örgüt bu krizden de umutlanmış olabilir.
Hatta İran’dan yeni bir Rojava koparmanın umuduna kapılmış olabilirler.
Ama bütün bunlar kötü bitecek hayaller ve tehlikeli kumarlar da olabilir. İsrail ile böyle bir anda işbirliği yapmak sadece PKK’yı değil, onunla hareket eden Kürtler ile Araplar, Türkler ve Farslar arasında uzun yıllar etkileri geçmeyecek yeni düşmanlıklara neden olur.
Aslında PKK, 70’ler Türkiye sol hareketi içinden ortaya çıkmış, Filistin duyarlılığı, İsrail karşıtlığı köklerinde olan bir örgüt.
Öcalan’ın ilk tutuklanma nedeni, İsrail elçisini öldüren Mahir Çayan’ın Kızıldere’de öldürülmesini protesto eylemine katılmaktı.
1979’da Suriye’ye geçen Öcalan, örgütünü solcu Filistinlilerin Bekaa’daki kamplarında kurup, eğitti.
Fakat PKK, pragmatik de bir örgüt.
İşte bu noktada PKK, bir karar verecek.
Bölgede fırsatları kollayan, arkasına İsrail’i alarak İran’a karşı cepheye giren bir proxy örgüt mü olacak yoksa artık silahları bırakıp doğduğu Türkiye’de siyasi mücadeleye mi geçecek?
Dün üç önemli isimden bu kritik karar anıyla ilgili açıklamalar geldi.
Devlet Bahçeli, “İsrail’in siyasi ve stratejik amacı Anadolu coğrafyasını çevrelemek, terörsüz Türkiye hedefini efendileri hesabına baltalamaktadır” dedi.
Uzun süredir sessizliğini koruyan Demirtaş uzun bir açıklama yaptı. Gerçek bir vatansever gibi konuştu:
“Böyle bir dönemde hiç kimse küçük hesaplar yaparak maceracı, riskli ve sonu felaketle sonuçlanacak hamleleri aklından bile geçirmemelidir. Unutulmamalıdır ki, emperyalizm bir kazananı olmayacak bir viranedir. Bizler Türkiye toplumu olarak bu dönemde bir ve beraber olacağız; olası risklere, saldırılara, provokasyonlara karşı gerektiğinde Edirne’den Hakkari’ye kadar 85 milyonluk bir halk ordusuna dönüşeceğiz; ortak vatanımızı, canımız pahasına savunacağız”
Kendi iç sorunlarımızı da kendi aramızda, karşılıklı güven çerçevesinde ve “kardeşlik ruhuyla” çözeceğiz. Bunun dışındaki her arayış sadece felaket getirir. Bu konuda ezberci, öfkeli, intikamcı ve kindar hiçbir yaklaşıma prim vermeyecek, cesur ve samimi olacağız.
4- Orta Doğu yangınının kısa sürede sönmeyeceğini öngörerek kısa, orta ve uzun vadeli bir iç ve dış ortak politika hattının belirlenmesi ve her siyasi grubun bu hattı gönül rahatlığıyla savunabilmesi için Cumhurbaşkanı’nın davetiyle, TBMM’de tüm siyasi parti genel başkanlarıyla bir çalışma toplantısının en kısa zamanda yapılması yararlı olacaktır.
Belirttiğim noktaların hiçbiri iç politikada nezakete dayalı demokratik muhalefetin ve iktidarın denetlenmesinin, eleştirilmesinin önünde engel değildir.
Birlik ve beraberlik iktidar partisinin değil, Türkiye’nin etrafında olacaktır. Madem soyadımız Türkiye’dir, o halde herkesi soyadımız etrafında birleşmeye ve bunun için sorumluluk almaya davet ediyorum.”
Çözüm sürecinde önemli bir isim olan eski AK Parti Milletvekili Adnan Boynukara da önemli uyarılar içeren bir yazı yazdı:
“İkinci konu, örgütün kimi unsurlarının, var olan uluslararası konjonktürden yararlanma amacıyla kurmaya çalıştıkları yeni işbirliği arayışlarıdır. Özellikle İsrail’in bölgedeki revizyonizmi ve işlediği suçlar, örgütün iştahını artırıyor. Bu ise örgütü tarihsel bir hata yapmaya yönlendirir ve bölge halkları arasında derin düşmanlıklara yol açar. Ortaya çıkabilecek bu tür bir işbirliğinin doğal sonucu ise karar vericilerin süreci yeniden değerlendirme olasılığıdır. Bu durumun ne anlama geleceğini hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla temel mesele, “Çözüm mü yoksa yeni proxy arayışı mı” sorusunun cevabı.”
Evet PKK, bu sorunun cevabını verecek.
Çözüm süreci de bu cevaba göre ilerleyecek.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025