Yıldıray OĞUR
Türkiye’nin imzalamasından 10 yıl sonra İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin üzerinden bir hafta geçti.
Türkiye’nin adını verdiği bu sözleşmeden çekilmesi, sosyal medyada yazıldığı gibi “eve misafir çağırıp, salonda onlar otururken yatmaya gitmeye” benziyor.
Paris İklim Anlaşması’ndan Fransa’nın çekilmesine benzetenler de var.
Ama bu benzetme bile eksik kalıyor.
Çünkü küresel ısınmaya karşı bir sözleşme hazırlama fikri Fransızların çok parfüm kullanması üzerine başlamadı.
İstanbul Sözleşmesi fikrinin doğmasının bizzat sebebi ise Türkiye’de bir kadının başına gelenlerdi.
Diyarbakırlı Nahide Opuz’un, 36 kez şikayetçi olduğu, kendisini bıçaklayan, üzerine araba süren ve en son da bu cehennemden kızını kurtarmak isteyen annesini öldüren eşini hukuken durduramayan Türkiye devletini 2009’da AİHM’de mahkum ettirmesi, sözleşme fikrinin doğmasına neden oldu.
Çünkü ilk kez AİHM tarihinde bir devlet kadına karşı şiddeti engelleyemediği için mahkum edilmişti.
Sözleşmenin maalesef bu kötü sicille ‘ilham’ kaynağı olan Türkiye, sözleşmenin yazılmasında da önemli bir rol oynadı.
Sözleşmeyi hazırlayan yedi kişilik kurulun en aktif üyesi Türkiye Dışişleri’nin konseye önerdiği Prof. Feride Acar’dı. Sözleşme hazırlanırken ve onaylanırken Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu’ydu. Konseyin Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu başkanı CHP milletvekili Gülsün Bilgehan’dı. Sözleşme 2011’de Türkiye’nin Avrupa Konseyi dönem başkanlığına yine Türkiyeli siyasetçilerin girişimiyle yetiştirildi. Avrupa Konseyi’ndeki Türk Parlamenter heyetinin başkanı şimdi Washington büyükelçisi olan Murat Mercan ve konseydeki AK Partili milletvekilleri bunun için ısrarla bastırmışlardı. Nihayet sözleşme Mayıs 2011’de İstanbul’daki Avrupa Konseyi Dışişleri Bakanları zirvesine yetiştirildi ve imzaya açıldı. Bu yüzden adı İstanbul Sözleşmesi oldu. Toplantıda sözleşmeyi ilk imzalayan da Türkiye adına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ydu. İmzaladıktan 7 ay sonra sözleşmeyi meclisinden geçiren ilk ülke de Türkiye oldu. Başbakan’ın Türkiye’nin öncü rolüne atıf yapan gerekçe yazısıyla Meclis’e gönderdiği sözleşme, oy birliğiyle Meclis’te alkışlarla kabul edildi.
Türkiye’nin buradaki öncü rolünü anlamak için şu bilgileri hatırlamak yeterli.
2011’de Türkiye’den sonra sözleşmeyi imzalayan İspanya, Fransa, Danimarka üç yıl, Finlandiya dört yıl, Almanya ve Norveç ancak 6 yıl sonra meclislerinde onaylattılar.
Medeni Kanunu aldığımız İsviçre bile sözleşmeyi ancak Türkiye’den iki yıl sonra imzalayıp, altı yıl sonra meclisinden geçirdi.
Türkiye’nin öncü rolü burada da bitmedi. Sözleşmeye uygun ilk yasayı çıkaran (6284) ülke de Türkiye oldu. Hatta Türkiye diğer ülkelere sözleşmeyle ilgili eğitimler bile verdi.
O günlerde Başbakan Erdoğan, İstanbul Sözleşmesi’ne öncülük etmekle övünen açıklamalar yapmış, tweetler atmış hatta 2011 seçim kampanyasında bu sözleşme kullanılmış, seçim beyannamesinde yer almıştı.
2013’de AK Parti iktidarının başarılarının anlatıldığı Sessiz Devrim kitabında da İstanbul Sözleşmesi övücü cümlelerle geçmişti.
İşte Türkiye böyle bir sözleşmeden bir hafta önce bir gece yarısı hiçbir açıklama yapılmadan Resmi Gazete’de çıkan bir Cumhurbaşkanı kararıyla çıktı.
Neden çıkıldığıyla ilgili doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından şu ana kadar hiçbir şey duymadık.
AK Parti Kongresi’nde yaptığı konuşmada duyabilirdik. Çünkü yazılı metinde 8 paragraflık bir kısım sözleşme üzerineydi ama konuşmanın o paragraflarını da ilginç bir şekilde atladı ve okumadı.
Nihayet dün artık rutinleşen Cuma namazı çıkışı açıklamasında bir gazetecinin sorusu üzerine şöyle dedi:
"Meclis'in alacağı bir karar filan değildir. Biz bu kararımızı aldık. Olay bu kadar basittir. Bu bizimle alakalı değil, yine Meclisle alakalıdır diye herhangi bir şey söz konusu değil. Biz kararımızı verdik. Gireriz ve girdiğimiz gibi de çıkarız. Bunun kimse de ne önünü ne arkasını karıştırmasın. Çıkma kararını verdik, kendilerine de durumu bildirdik ve bu işte böylece bitmiştir."
“Gireriz ve girdiğimiz gibi de çıkarız,” olay bu kadar basit.
Bu açıklama üzerine söylenecek çok şey var ama o söylenecekler Türkiye’deki demokrasi, cumhurbaşkanlığı sistemi tartışmalarına girer.
Sözleşme içinde kalalım.
Bir haftadır elimizde bu kararın neden alındığıyla ilgili en somut açıklama Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından yapılanı.
Açıklamanın Biden’dan AB liderlerine kadar Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi üzerine gelen dış tepkilere karşı hazırlandığını dilinden, üslubundan anlamak mümkün.
Zaten İngilizcesinden Türkçe’ye çevrilmiş gibi duruyor.
Çekilmenin nedeni şu paragrafta açıklanmış:
“Başlangıçta kadın haklarının güçlendirilmesini teşvik etmeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi, Türkiye’nin toplumsal ve ailevi değerleriyle bağdaşmayan eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle edilmiştir. Türkiye’nin sözleşmeden çekilme kararı alması da bu nedene dayanmaktadır."
Aslında sözleşme aleyhine hiç bir şey denmiyor. Hatta sözleşmenin “Başlangıçta kadın haklarının güçlendirilmesini teşvik etmeyi amaçladığı” bile söyleniyor.
Ama imzalarken güzel ve masum olan sözleşmeye sonra ne olmuş: “Eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle edilmiş.”
Yani özetle ‘sözleşme aslında iyiydi de birileri manipüle etti’ diyor.
Sözleşmenin 81 maddesi 2011’den beri değişmediğine göre bu içerikle ilgili bir manipülasyon olmasa gerek.
Açıklamanın İngilizcesinde “manipüle etti” yerine daha sert bir ifade seçilmiş: “Hijack.” Yani birileri gasp etmiş, alıp kaçırmış.
Bu açıklamadan şunu anlıyoruz: Bir devlet bir sözleşmenin hazırlanmasına ön ayak olmuş, adını vermiş, ilk imzacısı olmuş, meclisinden oy birliğiyle geçirmiş, Başbakan sözleşmeye öncülük yapmakla övünmüş, seçim bildirgelerine konmuş, sözleşmeyi hayata geçirmek için özel kanun çıkarılmış, yıllarca savunulmuş, sonra 10 yıl sonra fark edilmiş ki sözleşmeyi birileri alıp kaçmış.
Devlet de bu manipülasyonla mücadele etmek, imzasının arkasına durmak, sözleşmenin manipüle edilmesini engellemek gibi daha basit tedbirler almak yerine sözleşmeyi alıp çöpe atmış.
Koskoca bir devlet, kendi adını taşıyan, meclisinde onayladığı sözleşmenin adını vermediği bir kesim tarafından gasp edilmesini engelleyememiş yani!
Bir nevi Truva atı gibi sözleşmenin içinden maddeler çıkıp son kalemiz olan ailemizi ifsad etmişler!
Peki bu çok etkili oldukları anlaşılan, devleti dize getiren ‘kesim’, sözleşmeyi nasıl manipüle etmiş, ne yaparak gasp etmiş?
Bu 10 yılda somut olarak ne yaşanmış da devlet bu manipülasyon karşısında çaresiz kalmış?
Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi’ne dayanarak eşcinsel evlilikler mi yasallaşmış? Yoksa dış güçler Türkiye’ye eşcinsel haklarını bu sözleşme üzerinden mi dayatmış? Netflix dizilerindeki eşcinsel karakterler bu sözleşmeden mi cesaret alıyor? Bülent Ersoy bu sözleşmeye dayanarak mı Cumhurbaşkanlığı resepsiyonlarında, iftarlarında Cumhurbaşkanı’nın masasında oturuyor?
Halbuki durum tam tersine.
Türkiye’de eşcinsel haklarında bırakın ilerlemeyi gerileme var. Sözleşmeden sekiz yıl önce başlayan onur yürüyüşleri, sözleşmenin imzalanmasından dört yıl sonra artık yapılamaz hale geldi. Gökkuşağı bayrağı sallamak bile suç oldu. Bu yüzden dün onlarca Boğaziçili öğrenci gözaltına alındı.
Ayrıca Türkiye’deki eşcinseller de haklarını İstanbul Sözleşmesi üzerinden savunmuyorlar.
Çünkü sözleşme buna imkan vermiyor.
Tam adı "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi" olan İstanbul Sözleşmesi’nin 12 bölüm, 81 maddesinin ana karakteri kadınlar. Yan rollerde de erkekler var. Sözleşmede başka bir cinsiyete atıf yok.
Bu 81 maddenin sadece tek bir maddesinde "cinsel yönelim" kavramı geçiyor.
Dördüncü maddenin üçüncü bendinde:
“Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir.”
Yani sözleşme hükümleri uygulanırken, bir mağdur, ki bu sözleşmenin mağdurları kadınlar, haklarını korumaya yönelik tedbirlerden yararlanırken, sıralanan pek çok özellik, kimlik veya statüsüyle birlikte "cinsel yönelimi" yüzünden de, yani eşcinsel olması nedeniyle de ayrımcılığa uğratılamaz diyor.
Ama okuyunca vicdan sahibi kimsenin “uğratılmalı” diyemeyeceği bu açık hükmü, eşcinsellere yasal güvence, bu kimliği resmen tanıma olarak anlayan bir tek Türkiye’deki sözleşme karşıtları değil.
Slovakya’da, Hırvatistan’da, Bulgaristan’da, Polonya’da, Macaristan’da ve Ermenistan’da bizim haberlerde “göçmen karşıtı”, “ırkçı”, “aşırı sağcı”, “İslamofobik” diye geçen partiler ve hareketler de bu maddeyi öyle anlayıp sözleşmeye karşı çıkıyor.
Bulgaristan’da yine aşırı sağcılar ve Jivkov’un partisinin devamı olan sosyalist partinin itirazlarıyla sözleşme Meclis’te onaylanmadan önce Bulgar Anayasa Mahkemesi’ne gönderildi. Onlar da böyle anladı ve “onaylamayın” dedi.
Ama bu konuda elimizde Bulgar AYM’si dışında daha güvenilir bir referans var.
Bizzat Avrupa Konseyi’nin hukuki danışma komisyonu Venedik Komisyonu’nun iki yıl önceki raporu.
Ermeni Kilisesi’nin yüksek sesle karşı çıkmasına rağmen sözleşmeyi 2018’de imzalayan Ermenistan hükümeti, sözleşmenin meclisten onaylanmasına karşı artan itirazlar üzerine Avrupa Konseyi’nin hukuki danışma mekanizması olan Venedik Komisyonu’na “gerçekten de bu anlama mı geliyor” diye sordu.
Venedik Komisyonu Ekim 2019’da sözleşmeyle ilgili raporunu açıkladı.
Raporda madde madde şöyle deniyor:
“Sözleşme herhangi bir devlete bazı maddelerde geçen kategorilerdeki kişileri tanıma veya özel bir statü tanıma yükümlülüğü getirmemektedir. Sadece ayrımcılığa tabi tutulmamaları gereken gruplar olarak saymaktadır. Medeni durum, etnik kimlik, renk, dil, inanç vb. gibi. Şiddete karşı herkes korunacaktır.
Sözleşme tanım olarak farklı hukuki sistemlere uygulanabilecek tarzda öngörülmüştür. Örneğin aynı cins evliliği tanıyanlara veya tanımayanlara. Dolayısıyla Sözleşme‘nin bu hukuki tanımları kabul etmeyen devletlerden bunları iç hukuklarına yansıtma gibi bir talebi yoktur.
Bazı devletler Sözleşmenin onayının aynı cins evliliğin meşrulaştırılacağını düşünüyorlar. Örneğin Slovakya’nın onaylamama nedenleri arasında bu da rol oynamıştır. Ancak Sözleşme’de böyle bir husus bulunmamaktadır.
Sözleşme cinsel eğilim ifadesini sadece ayrımcılık yapılmaması gerekli gruplar bağlamında kullanmıştır. Devletlerin iç hukukunda bunun olması veya olmaması Sözleşme’yi ilgilendirmemekte, bir beklentisi de bulunmamaktadır.
Nihayet; onaylama kararı şüphesiz Ermenistan devletine ait bulunmakla birlikte, Venedik Komisyonu Sözleşme‘nin Ermeni Anayasasıyla çeliştiğini düşünmemektedir. Bilakis Sözleşme kadına karşı ve aile içi şiddetin önlenmesi hususunda Anayasa’sıyla ve bu ülkenin imzalamış olduğu diğer anlaşmalarla da uyumludur.”
https://www.venice.coe.int/webforms/documents/?pdf=CDL-AD(2019)018-e
Özetle Venedik Komisyonu, “bu sözleşmeyi imzalamak sizi cinsel yönelimi tanımış yapmaz, bunun için adım atmak üzere sizi bağlamaz, bunlar tamamen sizin kararınızdır” dedi.
Peki, devletin elinde bizzat Avrupa Konseyi’nin Venedik Komisyonu’na ait böyle kapı gibi bir içtihat varken, bu sözleşmeyi kim manipüle etmiş olabilir?
Bir haftadır isim verilmediği için bilmiyoruz.
Bir tek geçen hafta AK Parti MKYK’ya giren Metin Külünk, “Satanistler”in adını verdi. Anadolu’yu yeniden Anatolia yapmaya çalışan Satanistler...
Ama daha iyi bir tahminimiz var.
Bu sözleşmenin diğer maddelerini de manipüle edenler olabilir mi?
Sözleşmenin altında tanımdan ne kastedildiği açıkça yazılmışken “İngilizce “Domestic violence”ı bize ‘aile içi şiddet’ diye tercüme ettirdiler” diyenler, basmakalıp kadın ve erkek rollerine (Kadınlar evde ütü yapar, erkekler siyasetle uğraşır gibi) atıf yapan ‘gender stereotype’i ‘cinsiyetsizlik’ olarak lanse edenler, namus cinayetlerini eleştirmek için yazılmış ‘sözde namus’ sözünden ‘namussuzluk’ çıkaranlar...
https://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/ya-toplumsal-sozlesme-ne-olacak-1578170
Önyargılar, aşırı yorumlar, komplo teorilerinden ibaret itirazlarla sözleşmeyi imzalanmasından yıllar sonra son bir kaç yıldır manipüle edenler malum.
Onların “eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim” olmadığı da açık.
O yüzden devletin “Manipüle ettiler güzelim sözleşmeyi” den daha iyi bir açıklama bulmasında fayda var.
Belki, dört yıl önce “Güçlü Meclis, güçlü Türkiye” vaatlerine kanıp bir referandumla Cumhurbaşkanı’na Montrö Anlaşması’ndan çıkma hakkını bile verdiğinin farkında olmayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı fanilere “Gireriz ve girdiğimiz gibi de çıkarız, olay bu kadar basit”tan daha fazla açıklamayı layık görmüyor olabilirsiniz ama dünyaya İstanbul adını taşıyan sözleşmeden çekilmeyi, yani evde misafirler salonda otururken yatmaya gitmeyi, böyle açıklayamazsınız..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları















































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025