Sezin ÖNEY
Siyaset, bildiğimiz hâliyle sona erdi.
Daha doğrusu, adına “siyaset” dediğimiz tiyatronun son kullanma tarihi doldu.
Bugünlerde, Gezi’den Türkiye’ye yayılan gösteriler, bir demokrasi krizinin sonucu.
Bir yanda, siyaset kurumunun öngörüsüzlüğünün, dargörüşlülüğünün, tıkanmışlığının, buyurgan ve hiyerarşi inşa eden söylemimin, kavgasıyla gündem işgal eden pervasızlığının; öte yandan, ana akım medyanın artık kronikleşmiş bencil, kendi çıkarını önceleştiren, evrensel meslek etiğine aykırı tarzının yarattığı ağır yükü, buhranı artık bu halk kaldıramıyor.
Ne geleneksel siyaset, ne ana akım medya; bu hâlleriyle, bu topluma yakışıyor.
Gezi olayları, Park’taki ağaçlardan başlayıp, neredeyse tüm ülkeyi sarıveren bir isyana dönüştü; ve bu isyan hem siyasete hem de medyaya.
İnsan hakları ayaklanması
Gezi Parkı’nda ilk gece baskını yapıldığında, ilk biber gazı “kasırgası” başladığında, “Gezi vicdandır” diye yazmıştım.
Ahmet İnsel, güzel bir nitelemeyle, olan bitene “Haysiyet ayaklanması” dedi.
Tesadüf, tam ben bunları yazarken, uzun zamandan sonra ilk kez, adındaki “haber kanalı”nitelemesine uygun olarak iki gündür “haber vermeye” başlayan bir kanalda, yazar İhsan Eliaçık konuşuyor; “Gezi ortamını”, “saygı” olarak niteleyebileceğini söylüyor.
Vicdan, haysiyet, saygı, bir de buna “adalet”i eklersek, insan haklarının temel ilkelerinden bazıları biraraya gelmiş oluyor.
Nasıl, “haber” kavramı, televizyon kanallarının sadece logolarında ve bazı programlarının isminde kalmışsa... “Adalet” de, “Adalet ve Kalkınma Partisi”nin sadece adında kalmış durumda. Ancak,“adalet”, çok somut bir talebi halkın.
KONDA’nın 2012’de yaptığı bir araştırmada, Anayasa’nın temel ilkeleri arasında daha çok vurgulanmasını istediği ilkeler sorulduğunda, halkın yüzde 65’i, “haksızlığa karşı adalet”, ve yüzde 50,4’ü de “her tür farklılık arasında eşitlik” demişti.
Öte yandan, bu araştırma çerçevesinde görüşülen kişilerin yüzde 68,9’u “kalkınma için doğadan hiçbir biçimde fedakârlık yapılamaz” düşüncesindeydi.
Buna karşılık, eğer Gezi Direnişi patlak vermeseydi, tam da alay eder gibi, 5 Haziran Çevre Günü’nde, “Tabiat Kanunu Yasa Tasarısı”, Meclis’ten geçiverecekti.
Bu tasarı, değil ormanları, “üstün kamu yararı” görülmesi hâlinde, tüm yeşil alanları imara açmayı öngörüyor. “Üstün kamu yararı”, “kalkınma” varsayılırsa, gelsin rezidanslar, alışveriş merkezleri... Üstelik de, bu kararı verecek olan, tek başına, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı.
Önce Susurluk Skandalı ardından da Marmara Depremi, bildiğimiz hâliyle bir dönemi, bir siyaseti bitirmişti; Gezi Olayları da, bir “insan hakları ayaklanması” olarak bir dönemi bitiriyor. Yasaların böyle hoyratça, danışmadan, konuşmadan çıkarıldığı dönemin sonunu hazırlıyor.
Ancak Gezi, sonun sadece başlangıcı.
“Gezi Ruhu”, insan hakları, insanca yaşama ve yaşatılma talebi.
Peki, “Gezi Depremi”nden sonra ne olacak?
Hem Susurluk hem de Marmara Depremi’nden sonra olduğu gibi; çok şey ve hiçbir şey.
Bu olaylardan sonra da, “yeni bir Türkiye, yeni bir dönemden” bahsedildi.
Evet, bahsettiğimiz yeni Türkiye, artık birçok demokrasi sınavının verildiği, darbe tehdidinin olmadığı bir ülke. Bunun da sebebi, demokrasi talebini her seferinde daha güçlü dile getiren halk.
Siyasi partiler değil.
Orantısız zekâ kullanımı
Devlet eliyle hunharca şiddet kullanımı, şu âna kadar üç cana mal oldu, beş bine yakın kişi yaralandı.
Bir yandan can kaybına ağıt, öte yandansa, bir doğum heyecanı sürüyor. Şimdilik bir “halk şenliği”var; devletin şiddetten azad ettiği yerlerde.
Medya ve siyaset de, bir ölçüde nedamet getirdi, günah çıkarmaya başladı.
Ancak, gerçek barış ve toplumsal huzur artık bugünkü medya ve siyaset yapısıyla mümkün olamaz. Başbakan Erdoğan ve “ona gerçekleri söylemesi için” yalvar yakar olduğumuz danışmanları, bu sistemin sadece sebebi değil, aynı zamanda sonucu. Sadece şu son günlerde, Başbakan’a yapılan ricalar, yazılan mektuplar bile bulunduğumuz noktanın acılığını gözler önüne seriyor.
Nerede, dünya demokrasilerinin, hükümetlerin, “insanların, insanlar için, insanlardan yana”olması prensibi?
Biz, hâlâ, kaderimizle ilgili karar alanlara, sanki insanüstü varlıklarmış gibi yakarmak zorunda kalıyoruz.
Nasıl Marmara Depremi, bugün bildiğimiz anlamda sivil toplumun ortaya çıkışının tohumlarını ektiyse, “Gezi Depremi” de, geleceğin siyaseti ve medyasının tohumlarını toprağa attı.
Bir Twitter yorumcusu, Mehmet İren, şöyle yazmış; “Bittiğinde, bir taraf ne kadar kalın kafalı ve ayarsızsa diğerinin o kadar zeki ve eğlenceli olduğunu hatırlayalım”. Evet, orantısız zekâ kullanımını gerçekleştirenin de “halkımız”, diğer adıyla, “çapulcular” olduğunu tarih yazacak.
Gülmeyi çok özlemişiz.
Demokrasi, uzun mesafe koşusu; daha yol çok, ama bir daha kahkahayı faili meçhul bırakıp, kayıpların arasına katmayalım.
http://www.taraf.com.tr/sezin-oney/makale-siyasetin-marmara-depremi.htm
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024