Sezin ÖNEY
Türkiye’nin İsrail çıkışı, oluşmakta olan yeni dünya düzeninde, “oyun kurucu” rolünü üstelendiğinin bir göstergesi mi?
Kuşkusuz ki, bu sorunun yanıtı “Evet”.
Türkiye, günahları ve sevaplarıyla yeni bir bölgesel “Amerika”. Bunu duymak, Irak Savaşı öncesinin dünyasında belki Türkiye’de geniş bir kitlenin hoşuna giderdi, gururunu okşardı. Şimdi, Amerika’nın hızla irtifa kaybeden şan, şöhret ve etkisinden ötürü hiç de “sempatik” gelmeyebilir.
“Doğu-Batı” olarak tasavvur edilen eksende, yüzlerce yılda oturan algılar ve dengeler yavaş yavaş biçim değiştiriyor. Yön değiştiren okyanus dibi akıntıları, toprak kaymaları, yerin dibindeki depremsi çatırdamaları andıran sosyolojik, politik, kültürel değişimler, bu eksende “kaymaya” yol açıyor.
Bu değişim sürecinde, Türkiye’nin kendisinin hep dert ve eziyet kaynağı olarak gördüğü “Doğu-Batı” arasındaki sıkışmışlık, ruh ikizliği bir ayak bağı değil, avantaj haline gelmeye başlıyor.
Türkiye yapımı mallar, Türkiye’nin hayal gücünün ürünü diziler, filmler, kitaplar, sanatsal tasarımlar; tüm bunlarla, Türkiye Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar, Rusya ve Orta Asya’da kültürel ve ekonomik bir hegemonya olmasa da, enigmatik bir çekim alanı yaratıyor.
Dahası Türkiye, devlet yapısı, mesela güvenlik güçleri bakımında da bir model. Bir zamanlar, sadece Türk Silahlı Kuvvetleri, İsrail’le işbirliği gibi sınırlar ötesi ilişkiler kurarken, şimdi bu ilişkiler kopuyor, yeni dengelerin yeni ilişkileri kuruluyor. Örneğin Polis Akademisi, Ortadoğu coğrafyası başta olmak üzere eğitimler veriyor. Bu da aslında, çok da ironik bir durum teşkil ediyor.
Geçtiğimiz günlerde, Avrupa Birliği Delegasyonu’nun bir basın bülteni, yeni başlayan bir AB projesiyle, Türkiye’de polisin orantısız güç kullanımını engellenmeye çalışılacağını duyuruyordu. 6 eylülde başlayan, iki milyon avro bütçeli bu proje çerçevesinde, Türkiye’den emniyet görevlileri, AB ülkelerindeki muadilleriyle “eşleştirilerek” ortak çalışacak, AB’deki insan hakları standartları korunurken bir yandan da güvenliğin sağlanabilmesi konusundaki hassas dengeler üzerine bilgi ve deneyim kazanacaklardı.
Elbette, iyi hoş ama bir kere Türkiye’de istismara varan derecede iç ve dış politika malzemesi olarak kullanılan bir haklı gerçek var; şu an AB ülkelerinin kendi içindeki insan hakları standartları acil müdahaleye ihtiyaç duyacak derecede sorunlu.
Geçen hafta, Çek Cumhuriyeti’nde, Kuzey Bohemya’da üç kentte, Romanlara karşı gösteriler düzenlendi. Her üç kent de, yaklaşık 15 bin nüfuslu ufak şehirler. Ama üzerinde “Hitler geri dön, Romanları yok edelim” yazılı t-shirtler giyenlerin de olduğu, Roman mahallelerinin üzerine yürünmesinin polisçe güçlükle engellendiği bu gösterilerde, adeta hem emniyet güçlerinin, hem de soruna çözüm bulması gereken politikacıların elleri kolları bağlı.
Bu gösterileri yapanlar, ya neo-Naziler değil de, Müslüman göçmenler olsaydı? O zaman, nasıl müdahaleler gerçekleşir veya önlemler alınırdı?
Bu soru, bizim kendi açıklarımızla aynaya bakıp yüzleşmemizi gerektirecek gerçeğe getiriyor...
AB’den alacağı teorik dersler bir yana, kendisi Tunus gibi demokratikleşme istemiyle tabandan fay kırılmaları yaşayan ülkelerin yeniden yapılandırılan emniyet güçlerine “insan hakları” ve daha birçok konuda ders veren Türkiye polisi, çok zor bir sınavın kilit noktasında görevlendiriliyor.
Kürt sorununa müdahalenin yani...
Yıllardır, iç parçalayan, özellikle de medya tarafından, sanki gencecik bir insanın ölümü yeterince trajik değilmiş gibi adeta hunharca bir trajedilemeyle sunulan “şehit” haberlerinin varlığı toplumsal bir gelenek haline geldi.
Şimdi de, cephede ölen en fazla 20’li yaşlarda, zorunlu olarak askerlik yapan, çoğu da “gariban” sayılabilecek yoksulluk, yoksunlukta insanların ölümlerine, Türkiye’nin yeni, modernleşen bürokrat, devlet görevlisi veya genel manada yükselen “orta sınıfı” sayılabilecekler eklenmeye başladı.
Türkiye’nin çok belkemiğini temsil eden insanlardan bahsediyoruz; polis ve öğretmen bir çift olan Cem Kerman ve Dilay Turan Kerman gibi.
Toplumsal olarak zaten, askerî vesayet döneminden kalan propaganda yüklemeleri nedeniyle sosyolojik ayrımlara odaklı nefret bulutları doluyuz. Ne toplum ne de devlet, geçmiş günahların, insan hakları ihlallerinin hesaplarını daha tam da vermemiş...
Toplumun önemli bir kısmı için, PKK demek Kürt demek, Kürt demek PKK demek...
Hâl böyleyken, toplumsal sinir uçlarına yeni bir öfke akımını tam güç voltlamak ne kadar mantıklı?
Ve dönüp de bir aynaya bakmak, kusurlu yönlerin de görülmesi, kendini eleştirmeyi bilmekle gücün faniliğinin, izafiliğinin ayırdına varmayı birleştiren bir “Doğu-Batı” sentezi “tasavvufi”, insan hakları eksenli bir politik felsefe geliştirmesi daha iyi bir “çözüm” değil mi? Yoksa bugünün çözümlerinin kazdığı yeni asit kuyularına düşülmeyecek mi?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024