Sezin ÖNEY
Herşey değişip de bu kadar aynı mı kalmak zorunda?
Bu hafta, Başbakan Erdoğan’ın “PKK’ya yardım eden Alman vakıflarından” dem vurması, birden 2007’deki muhtıra fırtınasından bir yıl önce dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın, dünyanın ve Türkiye’nin önde gelen bazı düşünce kuruluşlarını, ordunun kuyusunu kazan çalışmalar yapmakla suçlamasını anımsattı.
O dönemde, dünyayı ele geçirmek için “renkli devrimler” yapmakla suçlanan renkli kişilik George Soros da, “milli takıntımız” haline gelmişti.
Madem bir zamanlar Türkiye’de bunlar yaşandı, şimdi herhangi bir düşünce kuruluşu, vakıf, sivil toplum örgütü hakkında güçlü bir siyasetçi açıklama yaparken kılı kırk yarmamalı mı? ŞÖYLE DAHA İYİ:
Madem bir zamanlar Türkiye’de bunlar yaşandı, şimdi, olup bitenlerden ders çıkarabilen güçlü bir siyasetçinin, herhangi bir düşünce kuruluşu, vakıf, sivil toplum örgütü hakkında suçlayıcı açıklamalar yaparken kılı kırk yarması gerekmez mi?
Türkiye’nin hiçbir komplo teorisine ihtiyacı yok aslında; zaten kendi kendine komplo teorisi halinde ülkemiz.
Ne tür bir ironidir ki, “yabancı vakıflar, sivil toplum örgütleri, fon kuruluşlarına” karşı büyük hassasiyetin patenti, İsrail’de muhafazakârlara ait. Aslında son dönemde, İsrail’de siyasette muhafazakâr olmayan kim kaldı diye de sorgulamak lazım. Zaten, İsrail’in Filistin ile barışa ilerlemesini savunan, İsrail’in savaş günahlarını gözler önüne seren insan hakları örgütleri başta olmak üzere, ülke genelinde “ulusal ideolojik çizgiden” saptığına inanılan tüm sivil toplum kuruluşların mercek altında.
Ülkenin parlamentosu Knesset, bu yılbaşından beri, ülke dışından sivil topluma gelen para kaynaklarının araştırılması için bünyesinde bir komisyon kurulmasını dahi kararlaştırdı. Hatta, bu komisyonun kurulmasının ardında yatan sebeplerden biri Soros’un, “İsrail’in komşularıyla ve kendisiyle barışık, insan haklarına saygılı” bir ülke haline gelmesini savunan New Israel Fund’a (Yeni İsrail Fonu) destek vermesiydi. İddialara göre Soros, Nethanyahu’nun şahin Likud hükümetini devirmeye çalışıyordu.
2009’da da, Kremlin’de, devletin resmî bir organı olan “Sivil Toplum Örgütlerinin Gelişimini Destekleme ve İnsan Hakları Komitesi”nin toplantısında konuşan Rusya Başbakanı Vladimir Putin, bazı sivil toplum örgütlerine “özel birtakım siyasi faaliyetler için” ülke dışından fonlar aktarıldığını söylemişti. Putin, hangi örgütleri kastettiğini açıkça dile getirmedi.
Ancak, “siyasi herhangi bir faaliyetin” ülke dışından gelen kaynaklarla desteklenmesinin “kabul edilemez” olduğunu söyledi.
2004’ten beri Rusya’da, ülke dışından kaynak kullanan, ülke dışında işbirlikleri bulunan sivil toplum örgütlerinin işi zor. Putin, o zaman halka hitaben yaptığı konuşmada, sivil toplum kuruluşlarını “ne idüğü belirsiz gruplara ve ticari çıkarlara” hizmet etmekle suçlamıştı.
Eskiden yapılan siyasi hataların tekrarlanması, yoğurdun bir türlü üflenerek yenmemesi sadece AKP’ye özgü bir hata değil. Bir türlü kendini gerçekten temize çekemiyor Türkiye’de siyaset...
Adnan Menderes’in idamının 17 eylüldeki yıldönümünün “gelenekselleşen” biçimde bir “anı günü” haline gelmesi, 27 Mayıs’ın tartışılması, bu karanlık dönemle de hesaplaşılması için de bir fırsat oluşturuyor.
Bazılarımızın zaten bildiği, diğerlerimiz için de artık kolayca erişilebilir bir bilgi haline geliyor; Adnan Menderes’in telefonları da sürekli dinleniyormuş meğerse...
Keza, Menderes’in özel hayatının darbecilerin kurduğu “Özel Yetkili Mahkeme”de didik didik edilmesi, “yargının bağımsızlığı” kavramının ayaklar altına alınması, bu denli trajik sonuçları olmasa, bir yargı parodisi olarak nitelenebilecek grotesklikte detayların yaşanması sadece o günün eleştirisi olarak kalmamalı.
Bütün bunların yaşandığı bir ülkede, örneğin yargının bağımsızlığı konusunda veya telefon dinlemeleri deyince, oturup kalkıp kırk defa düşünüyor olmamız gerekmiyor mu gerçekten?
Ancak, tıpkı 27 Mayıs’ta, ondan önce, ondan sonra hep olageldiği gibi herşey siyasi cepheleşme malzemesi haline gelip “ayağa düştüğünden”, gerçek politik çözümler bulabilmek zor, çünkü gerçek bir tartışma ortamı yok.
Bütün bu kuru gürültü arasında, Türkiye’nin hak ve özgürlükler eksenli, gerçekten “sivil” bir anayasa yapabilmesini bekleyebilir miyiz?
Zaman azalıyor; Filistin devletinin kurulması, Suriye’de rejimin değişmesi gibi gelişmelerle tarih birden hızlanacak.
Türkiye, bu döneme “büyük oyuncu” olarak, hatta bir “imparatorluk” azametiyle girdiğini düşünebilir.
Ancak, ilk kararı “savaş” olan bir meclis nasıl toplumsal, ulusal, bölgesel barışın yolunu açan bir anayasa yapabilir?
New York University Law Review adlı akademik derginin son sayısında yer alan bir makalede, ABD Anayasası’nın irtifa kaybeden prestijinden bahsediliyordu. Saint Louis Washington Üniversitesi’nden David Law ve Virginia Üniversitesi’nden Mila Versteeg’in ortak çalışması, dünya genelinde yeni anayasa çalışmalarında son 60 yılda hangi ülkelerin anayasalarının örnek alındığını incelenmiş ve ABD’nin eskisi gibi bu konuda “referans ülke” olarak görülmediğini ortaya koymuştu. Bunun sebebi de, ABD’de yargı zihniyetinin insan hakları değerlerinden uzaklaşması olarak gösteriliyordu.
ABD Anayasası, kelime kelime aynı ama artık ruhu yavaş yavaş yok oluyor; ülke tercihini hem kendi içinde hem de “düşman” biçtikleriyle savaştan yana kullandığından beri...
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPahalılık turisti de vurdu... 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKKM kalktı, müjde! 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDiyanet iğneyi çuvaldızı kendisine batırırsa… 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBir hâkim Caprio'muz niye yok? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİddia: Ziraat’te ‘Gizem B. skandalı’! “Günooo kızlar… Paralar sizin için yükleniyor” 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUAklını başına, vicdanı kalbine toplasan ya! 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024