Atilla Aytemur
Yaklaşık 29 yıl önce, 22 Şubat 1990’da Teğmen Murat Şeref Baba, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a bir telgraf göndererek “Alışamadım” demiş ve olay duyulduğunda ortalık hayli karışmıştı.
O telgrafta Teğmen Baba, 12 Eylül 1980 askeri darbesi şartlarında seçimle gelen, öncekilerden hayli farklı olan ve kendisini yadırgayanları “Alışırlar” diyerek umursamayan sivil Cumhurbaşkanı Özal’ı politik uygulamaları, temsil ettiği değerler ve tavrı nedeniyle eleştirmişti.
Şimdi de toplum olarak, biraz farklı olmakla beraber yine bir “alışamama” dönemi yaşıyoruz galiba.
Bugün muhalif partiler ve yurttaşlar eleştirilerini yaparken cumhurun başı ile yürütmenin başındaki cumhurbaşkanını ayırmakta güçlükler yaşıyor, uygun üslup bulmak ve dengelemekte zorlanıyorlar. Buna karşılık iktidar partisinin genel başkanı ve cumhurun başı olarak cumhurbaşkanı ile partisinin de bu eleştirilere hangi konumdan cevap verecekleri çoğu kez birbirine karışıyor.
Yeni rejimin ürettiği bir sorunla karşı karşıyayız.
Toplum, bireyler ve siyasetin aktörleri arasındaki bu durumdan kaynaklanan görüş, eleştiri ve tartışmaları savcılara ve mahkemelere havale ederek çözüm aramak ise hem baskıcı ve boğucu bir hava oluşturuyor, hem de orta ve uzun vâdede durumu daha da kötüleştiriyor.
Siyasetin günlük akışını normalleştirmek için siyasal konumların sınırlarını netleştirmek, dilde uygun üslubu bulmak ve yeni rejimi daha toleranslı bir noktaya taşımak, acil bir toplumsal ve siyasal ihtiyaç olarak beliriyor.
Bu defa tek taraflı değil
Kurumlara ve kişilere yönelik eleştirilerde kullanılan siyasal dil eskiden de saygı sınırını aşıp hakarete, tehdite varabiliyordu. Yani sicilimiz pek parlak değildi.
Demokratik meşruiyeti, çoğulculuğu, düşünce ve basın özgürlüğünü, eleştirel iklimin korunmasının önemini çoğu zaman önemsemez, pek dikkate almazdık. Siyasal eleştirilerin ve polemiklerin dili sert ve acımasızdı.
Fakat yürütmenin başında bulunan kişi aynı zamanda cumhurun başkanı değildi. Yani, konumlar netti.
Şimdi iki ayrı adres tek kişide toplanınca işler karışmaya başladı.
Tamam, model normal sürecini izleyerek yürürlüğe girdi -- ama zihinlerde tam olarak yerleşmediği görülüyor. Kavga ve tartışmanın iki tarafı da aslında mevcut duruma “alışamadık” havasındalar.
Kim ne istiyor, ne bekliyor?
Şimdi iktidar istiyor ki, cumhurbaşkanı eskisi gibi pek eleştirilmesin, görünüşte de olsa herkesten aynı saygıyı görsün, yürütmenin de başı olduğu pek dikkate alınmasın. Rejim değişmiş olsa da, çok etkili ve yetkili yürütmeci bir başkan modeli gelmiş olsa da, cumhurbaşkanı eskisi gibi eleştiri dışı kalsın...
Muhalefet ise diyor ki, rejim değişti. Artık eski konumuna sahip bir cumhurbaşkanı yok. Kamplaşmış bir siyasal iklimde, bir ittifakın adayı olarak küçük bir oy farkıyla seçimi kazanıp yürütmeyi oluşturmuş bir cumhurbaşkanı var. Ona ve faaliyetlerine dönük eleştirilerde, eski model cumhurbaşkanına gösterilen tavrı aramak yanlıştır. Şimdi uygulanan siyasetin bir numaralı sorumlusu odur. Muhalefet partilerinin ve gelişmelerden rahatsız olan yurttaşların eleştirilerini bastırmak ve sürekli olarak konuyu savcılık ve mahkemelere taşımak demokrasiyle bağdaşmaz.
Hem cumhurbaşkanı ve iktidar cenahı, hem de muhalif partiler ve yönetim karşıtı yurttaşlar yeni duruma adapte olamayıp ayar tutturamayınca, mevcut sorunlarımız azmış gibi, onlara bir de bu konu eklenmiş oldu.
Dananın kuyruğunun koptuğu yer tam da burası.
Neden?
Ülkemizde siyaset çok uzun zamandır kimlikler üzerinden şekilleniyor. Değerleri esas alan çoğulcu bir demokrasiyi bir türlü yerleştiremedik. Bunun vesayet dahil birçok sebebi var. Partilerimizin programları, gelecek tasavvurları ve elbette uygulamaları da nedenler arasında sıralanabilir.
Hukukun üstünlüğünü, çoğulcu demokrasiyi, meşruiyete koşulsuz saygıyı ve sahiplenmeyi, yasama yürütme ve yargı arasında denge ve denetleme ilişkisinin sorunsuz işlemesini; insan hakları ve özgürlüklerin eksiksiz tesis edildiği bir düzeni bu topraklar hiçbir zaman göremedi.
Siyasette olağanüstü değişiklikler yapmaya girişenlerin, bunun için gerekli şart olan toplumsal mutabakatı sağlamak yolunda samimi bir çaba içine girdiklerine de neredeyse hiç şahit olmadık.
Örneğin, parlamenter sistemi değiştirirken AK Parti ile MHP’nin anlaşması sonuç almak için yeterli görüldü. Muhalefet de sonuna kadar esastan karşı olma tavrını sürdürdü.
Rejimi değiştirirken toplumsal mutabakat aranmayınca…
Tarihi mirası ve sosyolojik özellikleriyle zaten kutuplaşmaya elverişli olan toplumumuzda, bu çapta bir değişikliğin, sert milliyetçi ve İslami gelenekçi bir iktidar koalisyonu tarafından bir nevi dayatılmasının işi bu noktaya getireceği daha baştan belliydi.
Kendini “yerli ve milli” olarak konumlandıran iktidar koalisyonunun ileri sürdüğü gerekçelerin hiçbiri muhalif yelpazenin bileşenleri tarafından kabul görmedi. Gelişmeler, “tek adam rejimine gidişin yolları döşeniyor” diye değerlendirildi.
Muhalefetin bu duruşunun iktidar ve ortağı tarafından, “Türkiye’nin başına gelen her türlü musibetin sorumlusu bu zihniyettir, bunlar dış mihrakların ve terör odaklarının destekçisi, işbirlikçisi veya taşeronudur” şeklinde nitelenmesi de iplerin tamamen kopmasına neden oldu.
Karşılıklı olarak “alışamadık” hali bu ortamda iyice gelişti; yayılma ve derinleşme temayülü gösteriyor.
Sanıyorum böylesi bir durumun makul ve sürdürülebilir olmadığı ortada. Çünkü muhalefet yeni rejimi ve onun kurumlarını eski rejimin değerleri etrafında ele alıp bir davranış hattı tutturuyor; iktidar yeni rejimin kurumlarının kabulünü ve asgari saygıyı görmesini istiyor.
Bu gidişle daha kaç Metin Akpınar ve Müjdat Gezen olayı ve dâvâsı göreceğiz, bilemiyorum.
Toplumsal hafıza ne diyor?
Rejimin parlamenter, cumhurbaşkanının tarafsız olduğu dönemlerde yurttaşlar cumhurbaşkanı makamını ve o koltukta oturan kişiyi ülkenin, milletin ve devletin birliğinin temsilcisi olarak görmüş ve kabul etmişlerdi. Zaten o rejimin anayasasında da cumhurbaşkanının konumu böyle tanımlanıyor, göreve başlarken edeceği yeminde bu vasıflar dikkatlice vurgulanıyordu.
Doğal olarak bu çerçeve ve anlayış siyasal algı, alışkanlık ve adaplarımıza, kültürel yaşamımıza ve gündelik davranışlarımıza böyle nüfuz etti ve yerleşti. O makamda oturan kişiye de yurttaşların çoğunluğu hep bu zaviyeden bakarak yaklaştı. Kimi cumhurbaşkanları ve bazı yurttaş grupları farklı davransa bile genel tablo böyleydi. O makam ve kişi daima yukarıda bir yerlere oturtuldu; toplumsal uzlaşma, adalet ve çözümün tecelli edeceği son merci gibi görüldü. Vakti zamanında padişah ve halifeye de aslında böyle bakıldığını az çok biliyoruz.
Çıkış yolu
Siyaset dilinin hakareti, aşağılamayı olağanlaştıran, meşruiyeti önemsiz ve değersiz gösteren, şiddeti ve terörü öven, olağanlaştıran anlayıştan arınması gerekir. Düşünce ve medya özgürlüğünü yürütmeye ayak bağı gibi gören anlayış terk edilmelidir.
Başkanlık rejimi, ancak erkler arasında hakiki bir denge ve denetim sisteminin ve geniş bir eleştirel özgürlük ortamının var olduğu koşullarda kendinden bekleneni verebilir. Muhalefet partileri ve muhalif yurttaşlar eleştiri sınırlarını zorlayan sözler söyleyebilirler. Bunları göğüslemenin makul yolları bulunabilir. Ama muktedir konumunda bulunanların her eleştiride savcıların kapısını çalması uygun bir yol olarak görülemez.
İktidarlardan daha serinkanlı, geniş yürekli ve hoşgörülü bir davranış beklenir. Aksi, hapishaneleri doldurmaktır ki, o yolla itibar sağlamış bir iktidar insanlığın hafızasında yoktur.
Bu tür sorunları geride bırakmamız ve herkesin birbirine alışması dileğiyle, yeni yılınızı kutluyorum.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları






















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022