Aydın ENGİN
Termik santrallerin bacalarına filtre takılıp, çevreyi zehirlemeleri AKP tepelerinin kararı ve milletvekillerinin oyları ile bir kaç yıldır erteleniyordu. Çünkü termik santralden okkalı kârlar elde eden güçlü bir "sermayedarlar çetesi" kapalı kapılar ardında filtre zorunluğunu erteletmeyi başarıyorlar; AKP milletvekillerine de bunu Meclis’ten geçirmek kalıyordu.
Bir kaç gün önce yine AKP milletvekillerinin oyları ile yeni bir erteletme suçu işlendi. Ancak, kamuoyu tepkisi bu kez hesaplanandan yüksek oldu ve AKP Reisi yasayı veto edip, Meclis’e geri yolladı. AKP listesinden "milletin vekili" olarak seçilmiş adamlar ve kadınlar tükürdüklerini iştahla yaladılar, başkanlarına teşekkürler ettiler.
Bu siyasal pişkinliğin, siyasal kişilik yoksunluğunun doruğa çıktığı olay daha çok AKP ile -haklı olarak- dalga geçilmesine yol açan bir siyasal magazin gibi ele alındı.
Ve sadece "AKP’ye özgü bir ilkesizlik" olarak ele alındı.
Bu doğru ve haklı bir değerlendirme mi?
Çok taze bir anı: Şu "Barış Pınarı" kılıfının ardına saklanan, bir egemen ülkenin toprağına askeri birlik yollama kararı ile ilgili tezkerenin Meclis'ten geçtiği günlerde, CHP içinde, daha önce diplomatken de adı duyulmuş, saygın, görmüş geçirmiş, görgü kazanmış bir siyasetçi Barış Pınarı Harekâtı'nın kesinlikle yanlış olduğuna inandığını söyledi. "Evet ama Meclis’te siz de evet oyu kullandınız" diye sorulunca "Ama partimin kararıydı ve ben parti disiplinine uydum" diye cevapladı.
Bir oylama var ve siz alınması istenen kararın kesinlikle yanlış olduğunu düşünüyor ama olumlu oy kullanıyorsunuz. Bunun adı da "parti disiplini" oluyor.
* * *
"Parti içi demokrasi" çok sık kullanılan bence aşınmış, yalama olmuş bir kavram.
"Parti içi demokrasi" ile "parti disiplini" adeta ikiz kardeş. Kağıt üstünde akla da uygun. Bir konuda herkes parti organında görüşünü özgürce söyleyecek, tartışacak ve sonunda oylama yapılarak bir karar alınacak ve herkes o karara uygun davranacak.
Sırasıyla gidelim: Parti içi demokrasi. Karara bağlanacak konu parti organında özgürce tartışılacak; kimse görüşlerini söylemekten çekinmeyecek; liderin, başkanın, genel sekreterin, partinin en yüksek organlarında koltuk kapmışların hoşlanmayabileceği görüşler açıklamaktan asla geri durmayacak, meselâ "Böyle konuşursam bir dahaki seçimde başkan, lider, merkez yönetimi beni aday göstermez" filan gibi düşünceleri aklından bile geçirmeyecek…
Çok hoş değil mi?
Diyelim bu gerçek. (Durun, hemen itiraz etmeyin. "Mesela" dedik.)
Diyelim ki bu tartışmalar özgürce yapıldı. Peki, tartışmaların sonunda ikna olmayan, alınması istenen karara aklı yatmayan, önüne konan kanıtları, gerekçeleri yetersiz bulan, ama sondaki oylamada da azınlıkta kalan bir partili ne yapacak?
Soruya "Parti disiplini" diye cevap vereceklerdir; "Karar alındıktan sonra o karara bütün partililer uymak yükümündedir" denecektir.
(Şimdi yazının burasında durun, başınızı bilgisayar ekranından kaldırın ve "Bu durumda ben olsaydım ne yapardım" sonusuna cevap verin. Cevabı bana değil kendinize verin.)
* * *
Siyasi partiler iktidarı aldıklarında ne yapacaklarını, neyi nasıl yapacaklarını ve neden öyle yapacaklarını anlatırlar. Buna parti programı deniyor. Partinin benimsediği ideolojinin (dünya görüşünün) yansıdığı bir metindir.
Her siyasi partinin, milliyetçi partinin, liberal partinin, muhafazakar partinin, sosyal demokrat partinin, sosyalist partinin, komünist partinin programları farklıdır ve farklı olması gerekir.
Peki tüzükleri nasıldır?
Milliyetçi partinin, liberal partinin, muhafazakâr partinin, sosyal demokrat partinin, sosyalist partinin, komünist partinin tüzükleri de birbirinden farklı mıdır?
Şaşıracaksınız ama hemen bütün siyasal partilerin tüzükleri arasında şaşılacak bir benzerlik vardır…
"Parti disiplini" liderin, liderin oluşturduğu ya da lider çevresinde oluşmuş yönetici kadroların güvenli sığınağıdır ve bu tüzükle sağlanır.
İnanmayanlarınız varsa alsınlar partilerin tüzüklerini dikkatle ve ayrıntılara takılmadan, tüzüğün özünde, temel ilkelerinde yoğunlaşarak okusunlar.
Bana hak vereceklerdir.
Başlıkta dedim ya, programlar çeşit çeşittir de tüzükler pek eşittir…
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021