Cihan AKTAŞ

Çirkinleştiren o bakış
4.03.2013
3116

 İranlı devrimci öğrencilerin Tahran’daki ABD Sefareti’ne baskınını konu alan Operasyon: Argofilminin Oscar’la taltifi, İran sinema çevrelerinde farklı yorumlarla karşılandı. İran medyasında yer alan açıklamalara bakılırsa ortak kanaat bu ödülün, geçen yıl Oscar’a lâyık görülen Bir Ayrılık’la İran’ın kazandığı itibarı silmeye dönük olduğu. Film kötü kurgulanmış, gerçekleri yansıtmıyor, abartılı bir oryantalizm var ve tarihî gerçekleri çarpıtıyor.

İranlılar bu karalama tavrını, ABD’nin İran’dan vazgeçmemek için her yolu denediğine yoruyorlar şimdilerde. Geçen sene verilen Oscar, dolaylı uzatılan bir barış dalı mıydı? Bu köşedeAsgâr Ferhadi’nin Bir Ayrılık’ına verilen ödülü değerlendirirken, ödüllerin bazen kendilerini aklamak için doğru adrese gidebildiği görüşünü dile getirmiştim. Oscar ödüllerinin iki yıldır üst üste İran üzerinden konuşuluyor olması, İran ve ABD arasında doğrudan yürütülemeyen görüşmelerin sinemaya yansıması olarak da okunabilir.

Yorgun ve yıpranmış Süper Güç, İran İslam Devrimi’nin ardından yaşadığı imaj kaybını nasıl telafi edeceğine bir türlü karar veremedi geçen yıllar içinde. “ABD bu tür bir temel başkalığa nasıl yaklaşacağını bilmiyordu; işte bu yüzden Humeyni ABD’yi bu şekilde aşağılayabildi ve bu suretle onun hegemonyasını Yeni Sol’ların ve dışlananların 1968 dünya devriminden bile daha etkin biçimde zayıflattı” diye yazıyor WallersteinLiberalizmden Sonra’da. (Metis,1998)

Sefaret baskınına katılan öğrencilerden, Hatemi’nin Çevre Sorunları alanında danışmanı Masume Ebtekarsefaret baskınının şimdiki zamandan bakıldığında övünülecek bir eylem olmadığını, ancak kendi zamanının şartlarıyla değerlendirilmesi gerektiğini dile getirir hep. EbtekarArgo’da gösterilen İranlılar’ın, ABD toplumunun bilinçaltındaki “çirkin İranlı” ihtiyacını karşılayan karton tipler olduğu kanısında. Sefaret baskınını gerçekleştiren grubun öğrenci olarak gösterilmemesi bu açıdan mânidar değil mi? Filmin başındaki animasyon ise ABD’nin Musaddık’a karşı darbedeki rolünü itiraf etmesi nedeniyle filmin tek olumlu yönü Ebtekar’a göre. Baskın sırasında öğrenciler sefarette bulunan kadınlarla Afro-Amerikan çalışanları serbest bırakmışlardı; ayrıca öğrenciler tarafsız 50 ABD’liyi gözlem için sefarete davet etmişlerdi; filmde öğrencileri olumlu gösterecek önemli ayrıntılar işlenmeye değer bulunmamış.

Gazeteci Abbas AbdiArgo’ya ödülü ABD’nin İran’a karşı yürüttüğü soğuk savaşla ilişkilendirirken, “Biz de onların yerinde olsak aynı şeyi yapabilirdik” şeklinde empatik bir cümle kuruyor. Benzeri bir soğuk savaşın bir zamanlar komünizm üzerinden Charlie Chaplin’e karşı yürütüldüğünü, ancak Oscar’ın yine de büyük sanatçıyı gözardı edemediğini hatırlatıyor Abdi. Neticede, “Biz bu seçime saygı duymalıyız, sonuçta Amerikalılar tarafından Amerikalılar’a verilen bir ödül bu”, diye noktalıyor cümlelerini, Şark gazetesi yazarı.

Yönetmen Tehmine Milani, filmin elbet bir başyapıt sayılamayacağını, ama bu nedenle ille de siyasal bir kasıt aramamak gerektiğini savunuyor. “Hollywood İran aleyhine bir film yapmak isteseydi, çok daha iyi ve kusursuz bir yapım olurdu bu. Çarpıtmalar hiç eksik değil filmde. Devrim gerçekleştiği sırada İran toplumu filmde gösterildiği gibi herkesin başına buyruk hareket ettiği bir karmaşa içinde değildi” diyor, dobralığıyla tanınan yönetmen.

Farabi Sinema Enstitüsü’nün ilk müdürlerinden Muhammed Rıza Beheşti, ödülün sebebininfilmin, tarihin sıkıntı veren sahnelerini tahrifle tanınmaz hâle getirmesi olduğu kanısında.Jimmy Carter bile Argo’nun tarihi tahrif ettiğini söylüyorsa, bu eleştiride bir gerçeklik payı olmalı.

Hollywood tecrübesine sahip animatör Nureddin ZerrinkelenkArgo’yu seçen sinema bilgisine sahip altı bin kişinin tamamının siyasi bir tercihte bulunduğuna inanmadığını, ancak bir film ve ödülün de siyasal kuruntulardan büsbütün bağımsız görülemeyeceğini dile getiriyor. Zerrinkelenk, filmde İran halkının aptal, sersem, dolduruluşa gelen insanlar olarak tasvir edildiği, ama neticede böylesine kötü bir filmi ödüllendirmenin de Amerikalılar’ın hakkı olduğu, şeklinde sürdürüyor değerlendirmelerini.


Handan Öztürk
 bu sayfada yayımlanan Oscar filmlerini değerlendirdiği yazısında Argo’nun ödüllendirilmesini Amerikalılar’ın toplumsal bilinçaltındaki “düşman, yoksullaşma ve demokrasi” şeklinde üç ana paradigmayla seslenen filmler arasında, antikahramanı İran olarak kurgulanan bir film olmasına bağlıyordu.


“Düşman”
 vurgusu, İran’da da ABD’de olduğundan daha silik değil. Bununla birlikte iki tarafta da doğrudan görüşme talebi hiçbir zaman bu denli açıklıkla ifade edilmemişti.

Birbirine dönük abartılı dikkat ve niyetlerini ötekinin tavırları üzerinden kollama... İran ile ABD arasında bir aşk ve nefret ilişkisi olduğunu yazarım hep. İran’ın kendi bünyesi içindeki farklılıklarını olumlu bir dille yansıtan Bir Ayrılık elinde olmadan dile getirilen aşkın ifadesiyse, imgeleri Kızım Olmadan Asla’daki çirkinleştiren bakışın tekrarından öte gitmeyen Argo, pusuda yatmaya mecali kalmayan apaçık nefreti terennüm ediyor.



[email protected]

twitter.com/chn_aktas

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar