Cihan AKTAŞ
Gazze’ye insani yardım götüren Özgürlük Filosu'nun 31 Mayıs 2010 tarihinde saldırıya uğramasının akabinde kaleme aldığım “İnsanlığın vicdanından süzülen gemiler” başlıklı yazıda, parayla vatan satın alamayan İsrail’in bölgede kanlı sınırlar oluşturarak varlığını sürdürmeye çalıştığını dile getirmiştim. Amerikalı bir stratejistin “kanlı sınırlar” şeklinde bahsettiği alanın ucundaki Gazze, Filistin Sorunu’nu örtbas edilemez şekilde dışa vuruyor.
Bizler yine görüyor, kahroluyor, çare arıyoruz. Bir süre sonra katliam sahnelerinin medyatik seyrekliğiyle başka bir gündeme savruluyoruz. Dünyada ve memleketimizde felaket mi yok? "Uzakları yakın eden televizyon, aynı genelliğin içinde boğarak tekrar uzaklaştırıyor onları.” cümlesiyle tasvir eder Paskal Bruckner bu durumu (P. Bruckner, Ayrıntı Yayınları, 2006, s. 240).
Gazze için her zamankinden daha çok kaygı duyduğumuzu dile getiriyoruz şimdilerde. Kuşkusuz da öyle, ancak bu haysiyetli şehre bombaların yağmasının bir sürpriz olduğu da söylenebilir mi? Türkiye’de Gazze’nin güvenliğini dert edinen en son toplantı ne zaman gerçekleşmişti?
Esasında değişen Gazze değil, bizim önceliklerimiz oldu. Uluslararası sistemin duyarsızlığı sorunlarımızı açıklamakta başlıca referans kaynağımız olmayı sürdürüyor. Hâl böyleyken Gazze sahneleri, gündemimize nöbetler halinde giriyor.
Bölgesel meseleler üzerine yürüttüğümüz ahkâm ve analizler bir kez daha tartışılır hale geldi. Yeni baştan düşünmeye mecburuz, daha temelli bir şeyler yapmak gerek. Konjonktürel, pragmatik, hamasi ve kervanı yolda hizaya sokmaya eğilimliyiz. Oysa Gazze her seferinde bir zulmün başka bir yüzünü sergilerken, bizi yanılgılarımız konusunda yeniden düşünmeye çağırıyor.
“Halkı Müslüman ülkelerin ortak bir haber ağı yok. Al Jazeera’nin oluşturduğu ağa rağmen, Müslüman toplumların kulakları öncelikle Batılı haber ajanslarına dönük.”
Bir Filistin Enstitüsü’nün gerekliliği
Filistin ve Gazze haberlerimizi çoğunlukla Batılı kaynaklardan alıyoruz. Halkı Müslüman ülkelerin ortak bir haber ağı yok. Mesela Al Jazeera’nin oluşturduğu ağa rağmen, Müslüman toplumların kulakları öncelikle Batılı haber ajanslarına dönük kalmaya devam ediyor.
Halkı Müslüman ülkelerin ortaklık algısı gün geçtikçe daha çok parçalanıyor, dağılıyor. Gazze, kan kaybetme pahasına, bizleri yanlış gidişat konusunda uyarıyor. Esasında tarifi güç bir şehir Gazze. Bombalanıyor, yakılıyor, tükenmiyor. Peki, ama bizim bakışımızda eksik olan nedir?
Gazze katliamı, İsrail’in pervasızlığını güçlendiren konjonktürel şartlardan bağımsız düşünülemez şüphesiz. Siyonistlerin nabız yoklayarak ulaştığı bu aşamada Filistin’in bütün umudu, bizlerin sahip olacağı duyarlılığın sürekliliğinde.
“Ne yapacağız? Nereye gideceğiz? Nerede yaşayalım? Yaşayacak yer mi var?” diye soruyordu İsrail’in 2008-2009 katliamı sırasında Gazzeli bir anne. Orası bir açık hava hapishanesi, lakin üstünü örten gökyüzü çatısı güvenden yoksun.
Dört bir yanı kuşatılmış bu toprak parçasının ayakta kalmasını sağlayan tüneller, 7 Temmuz 2014’te başlayan bombardımanda büyük tahribat gördü. İsrail, Gazze’yi ehlileştirmek için o tünellerin imhasını amaçlıyor.
Bu arada Gazze için üzülen bizler, son saldırıdan bu yana şehirde nelerin değiştiğini anlamaya çalışıyoruz: “Şehri ayakta tutan tüneller nasıl çalışıyor?”, “Kassam Tugayları kimlerden oluşuyor?”, “İzzettin Kassam aslında kim?” “Gazze halkı öldürülürken sürekli ateşkesten söz eden Mısır ile Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın bu son katliamdaki tutumlarını nasıl değerlendirmek gerekir?”
Gazze'ye dair soruların çapı daha da genişletilebilir: “Bu tecrit edilmiş şehrin halkı, böyle bir dayanma gücünü nereden buluyor?”, “Bir İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) var mı gerçekten?”, “Bölgesel dayanışmalar ne haldedir?”
http://www.aljazeera.com.tr/gorus/gazze-icin-yeniden-ittifak-zamani
Sadece Gazze değil, Filistin konusundaki bilgilerimiz de bölük pörçük. Sistemli bilgi toplayan ve analiz geliştiren sürekli çalışmalardan yoksunuz. Bu da doğal olarak bölgesel bakış bulanıklığı anlamına geliyor.
İsrail’in Gazze'yi hedef alan son saldırısının başlamasından on iki gün sonra yine Dünya Bülteni'nde yayımlanan yazımda, Filistin Enstitüsü şeklinde bir oluşumun kurulmasının önemini irdelemiştim. Bu noktada neler yapılabileceğini, karar veremememiz halinde, doğrudan Filistinlilerden öğrenebiliriz. Söz konusu enstitü, Filistin üzerinden kendimize tutacağımız bir ayna olacaktır zira.
“Gazze için ortak eylem çağrılarının sönükleşmesinin bir nedeni de, Ortadoğu’daki aşina mazlumiyet haritasının kanlı çatışmalarla bir hayli karışması. ”
Filistin vesilesiyle tevhidi hatırlamak
“Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP) üzerinden çizilmiş planın bizleri bölmeye çalıştığını düşünenimiz çok. O hâlde, bu plana karşı sınırları aşan bir ittifak için ihtilaflarımızı bir kenara bırakmamız niye imkânsız? Gazze'ye varlığımızı parçalayarak değil muvahhit bilinci ile siper olabilir, bu yolla belki ümmet olmayı da öğrenebiliriz. Ne de olsa Gazze katliamı, toplumumuzun farklı kesimlerini, bir süredir görülmeyen bir duyarlılıkta birleştirdi. Fakat önceki katliamlar karşısında gerçekleşene benzer ittifaklar bu sefer kurulamadı.
Herkesin kendi Gazze’si var “Gezi”den bu yana. Kimi sol ve liberal kesimler, Haziran 2013’te meydana gelen Gezi Parkı protestolarından itibaren, sanki bu mesele de onların hükümete gösterdikleri tepkiyle ilişkili olmalıymış gibi, Gazze konusunda eskisi gibi gösteriler düzenlemiyorlar. Kimi İslami gruplar da İsrail’in hak ettiği güçlü tepkiyi hükümetten bekledikleri için üzüntüyü kendi aralarında yaşıyorlar.
Gazze için ortak eylem çağrılarının sönükleşmesinin önemli bir diğer nedeni de, Ortadoğu’daki aşina mazlumiyet haritasının geçtiğimiz iki yılda yaşanan kanlı çatışmalarla bir hayli karışması.
Kuşkusuz Filistin ve Gazze’nin yeri ayrı: Ancak Suriye ve Irak misali acil bölge gündemlerinin sürekli değişen içeriğinden dolayı Filistin ve Gazze, metinden dipnotlara çekildi. Suriye kan denizine döndüğü halde Baas rejimi hâlâ iktidarda. Irak ise kanlı bir yapboz misali ferasetimizi sınamaya devam ediyor.
Bizler bugüne geldiğimizde, Gazze’de 2008’dekinden çok daha ağır bir katliamın yaşanmasıyla silkinebildik sanki. Genç dergisinin Temmuz 2014 sayısında yer alan “Öldürüldükçe ümmeti hatırlarız biz” başlıklı yazısında, bahsettiğimiz hatırlama sıkıntısını irdeliyordu Asım Gültekin. Bu bağlamda yaptığım bir araştırmada, 2008 katliamından bu yana Gazze üzerine düzenlenmiş bir sempozyum, konferans, hatta atölye çalışmasına rastlayamadım.
Noam Chomsky ile Ilan Pape’nin birlikte hazırladığı “Yaşamla Ölüm Arasında Gazze: Dünden Bugüne Filistin Sorunu” (BGST Yayınları, 2011) ayarında, yayımlanmış bir Gazze kitabı var mı? Filistin’e dair sempozyum ve konferanslar, bir süreklilik ve bilgi ağı oluşturacak disiplinden yoksun görünüyorlar. Mazlum-Der, Gazze katliamının yıldönümleri olan Aralık 2009 ile Aralık 2010’da ‘Filistin Günleri’ düzenledi. Ama bu zengin içerikli etkinlik de devam etmedi.
Elbette bir kez daha Gazze katliamı karşısında artık her zamanki tepkiyi aşan bir tavra, Gazze’nin acı statükosunu değiştirecek güçte bir etkiye ihtiyaç duyuyoruz. Ramazan günlerinde mitinglere koşan her yaşta insan bu ihtiyacı sergiledi. İslam dünyasının tutumu ise ne yazık ki herkesin kendi Gazze’si olduğu izlenimini uyandırıyor.
Suudi Arabistan Kralı Abdullah, 2 Ağustos 2014’te yaptığı açıklamada, “İsrail’in cinayetleri karşısında dünya sustu” demiş. Galiba Müslüman toplumların en çok bir araya geldiği şikayet, dünyanın suskunluğu. Aslında halklar susmuyor. Susanlar, uluslararası kurumlar ve devletler. Kaldı ki her devlet de susmuyor. Haber ajansları bu noktada seçici davranıyor. Bu arada Latin Amerika ülkelerinden yükselen devlet düzeyinde tepkiler; işlerin eskisi gibi gitmeyeceği, gitmemesi gerektiği düşüncesini güçlendiriyor.
Naomi Klein, İngiliz Guardian gazetesinde 10 Ocak 2009 tarihinde yayımlanan "Artık yeter: İsrail'i boykot zamanı geldi!" başlığını taşıyan yazısında, İsrail'e karşı yürütülmesi gereken hareketin üçayağı olması gerektiğini ifade etmişti: “Boykot, yatırımı geri çekmek ve yaptırımlar.” Bana kalırsa Filistin’in dostları, aralarındaki siyasal anlaşmazlıkları bırakıp Klein’in özetlediği bu üçayak etrafında buluşmalı.
Alışkanlıklarımızdan ve ezberlerimizden kurtulmamız elbette kolay değil. Fakat Gazze katliamları bizi Filistin duyarlığımız etrafında bir muhasebeye ve sürekli çabaya mecbur ediyor.
Gözden ırak tutulmak istenen “Arap muhacir” artık aramızda, içimizden biri üstelik. Bir Filistin Enstitüsü’nden mahrumuz, ancak muhacir olmak nedir, katliamdan kaçmak/kaçamamak ne anlama geliyor, öğretiliyoruz. O açıdan bakılacak olursa Gazze’nin fazlası, bizim eksikliğimiz.
2008-2009 katliamı sırasında, “Ne yapacağız? Nereye gideceğiz? Nerede yaşayalım? Yaşayacak yer mi var?” diye soran Gazzeli kadına bir cevap borcumuz var. O kadın, İsrail bombaları altında şehit olduysa hele, daha da kabaran bir borç bu.
Cihan Aktaş, edebiyatçı ve köşe yazarı. Beşikdüzü Öğretmen Lisesi ve İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Fakültesi'nde eğitim gördü. Mimar, basın danışmanı, gazeteci ve okutman olarak çalıştı. Roman ve öykü kitapları yanı sıra kadın, aile, kamusal alan, siyaset, sinema etrafında araştırma ve denemelerden oluşan kitaplar yayımladı. Yeni Devir, Yeni Şafak ve Taraf gazetelerinde köşe yazıları yazdı. Halihazırda Dünya Bülteni, Hayal Perdesi ve Son Peygamber siteleri için yazılar kaleme alıyor.
Twitter'dan takip edin: @chn_aktas
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016