Markar ESAYAN
İçinden çıkmak üzere olduğumuz dünya düzeni 2. Dünya Savaşı’nda Nazilerin yenilmesi sonrasında oluştu.
Türkiye bu “Yeni Dünya”da Batı’nın yanında yer almak istiyordu. Türkiye-ABD ilişkileri 1947’deki Truman Doktrini ile hızlı bir sürece girmişti. Ancak ABD, NATO’ya sokmadan da Türkiye’den (Truman Doktrini/Marshall programı çerçevesinde) istediklerini alabileceğini düşünüyordu.
NATO’ya ilk üyelik girişimi 1947’lerde CHP’den gelse de, reddedildi. Merhum Menderes de NATO konusunda azami iştah gösteriyordu. Kore’ye asker göndermenin en önemli motivasyonu buydu. Bir başka motivasyon ise Avrupa ülkeleri ve Rusya’nın Osmanlı’yı bölmek/yok etmek üzere ortaya koydukları geçmişteki performanstı. NATO ile gücüne hayranlık duyulan ve ilişkiler hafızası travmatik olmayan ABD’nin dostluğuna güvenmek, hala “çöküş travması” etkisindeki 1950’li yılların siyasetçileri için önemliydi.
Öte yandan, dönemin DP ve CHP’li siyasetçiler için NATO sadece bir askeri ittifak değil, yeni dünya düzeninin ekonomik networküne girişin de anahtarıydı. ABD “altını kürekle karan bir ülkeydi” ve Türkiye’nin gerçekten ekonomik ve askeri bir sıçramaya ihtiyacı vardı.
Türkiye Kore’de savaşmaya başladıktan sonra, 1951’de NATO’ya yapılan ikinci başvuru da geri çevrilecekti.
Buna rağmen, 14 Nisan 1950 tarihli ABD Ulusal Güvenlik Kurulu Belgesi’nin (NSC-68) öngördüğü tehditlerin cari hale gelmeye başlaması (Çin Devrimi’nin gerçekleşmesi, SSCB’nin ilk nükleer denemeyi yapması ve çevre ülkeler üzerinde baskıyı arttırması) Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya alınmasını getirecekti. (18 Şubat 1952.)
Aslında NATO’ya giriş gösterişli bir diplomatik başarıydı. Hamle iki taraf için de doğruydu. Ancak Türkiye’nin aşırı NATO/ABD hayranlığı, ABD’nin de iştahı ilişkinin doğasına zarar verdi. İlişkilere istiap haddinden daha fazla araçsallık hâkim oldu. ABD askerleri Türkiye’de aklına eseni yaptığı gibi, TSK savunma doktrini ABD’nin önceliklerine göre oluşturuldu. (Mesela olası bir SSCB saldırısında ülkenin Toros’lara kadar işgali kabul ediliyordu.) Bu açık çek, Türkiye ile ABD’nin ilişkilerinde sürdürülemez bir alışkanlığı doğurdu.
Bu alışkanlığın geçen günlerde ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Jeffrey’in şu sözlerinde bir kez daha zuhur ettiğini gördük: “Herkes sürekli Erdoğan’a kızgın çünkü bizi iyi idare etmiyor. Fakat biz en riyakâr ve suni kişiler tarafından bile de olsa iyi idare edilmeye alışmışız.”
Jeffrey, “İlişkilerin kötüye gitmesi Türk halkı için bir felaket olacak” demeyi de ihmal etmemişti.
Bu “idare etme” meselesi öyle üslupla veya ABD’ye tutulmayacak sözleri verip onu kandırmakla açıklanamaz. Tercümesi şöyle olabilir: “Biz Türkiye’ye 1952’lerde ikincil bir rol verdik ve siz bunun için bile çok çabaladınız. Bu rolü bizim menfaatlerimiz açısından oynamaya devam ederseniz gerisi önemi değil. Yoksa halkınız çok acı çekecek.”
“Erdoğan sert konuşuyor” derken de mealen şu söyleniyordu: “Erdoğan, ABD ile birincil aktör ilişkisi kuruyor ve ABD yönetimi bundan nefret ediyor.”
Erdoğan gerçekten de eşit ilişki, gerçek ortaklık, adil rol paylaşımı istiyor. İşte bugün temel mesele bu ABD ile…
Diplomasi, anlama çabası ve gerçekçilik ile ilişkilerin doğasını bugününün şartlarına uygun şekilde güncellemek en doğrusu. Hamaset, kelime oyunları, tehditler, ABD ve Türkiye’nin önemini ne azaltır, ne de arttırır. ABD artık Türkiye’ye 1950 şartları devam ediyor gibi davranamaz. Türkiye’nin de ABD’nin varlığını/dostluğunu yok saymaya niyeti yok. (Böyle bir yola girmek çocukluk olurdu.)
Hasılı, ilişkileri eski şartlar üzerinden okumamak, kibirli davranmamak, muhatabın aklına saygı göstermek ve sorun üslup ise, mesela gözdağı vermekten kaçınmak her iki ülke için de iyi bir başlangıç olur.
Ben olayların seyrinin bu minvalde ilerleyeceğini ümit ediyorum.
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019