Mensur Akgün
Dün 20 Temmuz 1974 müdahalesi geniş katılımlı ve siyasi değeri her anlamda yüksek törenlerle KKTC’de kutlandı. Müdahelenin neden ve nasıl gerçekleştiği bir kez daha hatırlatıldı. Enosis idealinden ve zamanın Yunan Cuntasının bu idealden vazgeçen Makarios’a karşı düzenlediği darbeden, müdahale edilmemesi halinde olabileceklerden bahsedildi. Üstünden yarım yüzyıl geçmesiyse törenselliğine ayrı bir anlam kattı.
Umarım kutlamalar sorunun özünün başkaları tarafından da anlaşılmasına, 1974 müdahalesinin durup dururken yapılmadığının idrakine ve zemindeki gerçeklik çerçevesinde çözümüne katkıda bulunur. Bizim Doruk Anlaşmaları dediğimiz 1977 ve 1979’da Denktaş- Makarios, Denktaş-Kipriyanu mutabakatlarıyla kurgulanan BM parametrelerinin aşılmasına, iki toplumun barış içinde yan yana yaşayabileceği bir düzenin kurulmasına yardımcı olur.
Unutmayalım ki, 1974 müdahalesi tüm askeri ve siyasi başarısına rağmen adada 1950’lerden bu yana yaşanan soruna kalıcı bir çözüm getiremedi. Evet, Türkleri hapsedildikleri gettolardan kurtardı, her an tehdit altında olan yaşamlarını güvence altına aldı, ekonomilerinin geçmişle kıyaslanamayacak kadar iyileşmesini, refahlarının artmasını, toplumsal varoluşlarının bekasını sağladı. Önce federe devlet, sonra da KKTC’nin ilanını mümkün kıldı.
Ancak ne müdahale ne de ondan sonraki siyasi mücadele Kıbrıs Türklerine uygulanan ambargoların, yaptırımların tamamen kalkmasına, BM Güvenlik Konseyi’nin 1964’de aldığı 186 sayılı kararına istinaden Rum tarafının adanın tamamı üstündeki egemenlik iddiasının ve bu iddianın dünyanın geri kalanı tarafından açık ya da örtülü bir şekilde kabulünün sona ermesine yol açmadı. KKTC ne yazık ki bizim dışımızda kimse tarafından resmen tanınmadı.
Tarihin en kapsamlı anlaşmalarından biri olan Annan Planı da hatırlayacağınız gibi 24 Nisan 2004’de düzenlenen referandumda Rum tarafının üçte ikilik çoğunluğunca reddedildi. Daha sonra her türlü olası siyasi kombinasyonlar arasında sıfırdan başlatılan müzakereler Türkiye’nin tüm samimi çabasına rağmen başarıya ulaşmadı. En dramatik örneğini 2017’de Crans Montana’da yaşadığımız gibi çözüme yaklaşılan anlarda Rum tarafı bir bahane bulup masadan kaçtı.
Türklerle güç paylaşımına gitmek, garantiler vermek istemedi. AB üyeliğinin sağladığı olanaklardan yararlanmayı, Kıbrıslı Türkler ve Türkiye üstünde siyasi baskı kurmayı seçti. Yakın komşularıyla kavgalı olan Türkiye’nin durumundan yararlanıp bölgesel koalisyonlar oluşturdu, Türkiye’nin ve KKTC’nin deniz yetki alanlarını kısıtlayacak teşebbüsler başlattı. AB üyelik beklentisini manivela olarak kullanmaya çalıştı. AB’yi ve zaman zaman da ABD’yi arkasına aldı. İsrail’le özel ilişki kurdu.
Ancak sabırları da taşırdı. Kıbrıslı Türkler tek çözüm, iki devletli çözüm diyen bir adayı Cumhurbaşkanı seçti. Türkiye de çözüme ve çözüm sürecine karşı tavrını değiştirdi. Ankara bundan sonra bir müzakere olacaksa zaman sınırlaması olmasını talep ediyor, KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’ın iki devletli çözüm fikrini farklı nüanslarla destekliyor.
Zaten Türkiye AB üyelik sürecini de artık öncelemiyor, komşularıyla barışıyor. Libya’da ve Libya’yla kimsenin aklına gelemeyecek denklemler kuruyor. Askeri teknolojide yaptığı atılımlarla savaşların, çatışmaların akışını değiştiriyor. Afrika’dan Asya’ya farklı bölgelerde askeri ve siyasi varlık gösteriyor. Dünyanın yeni dengeleri içinde kendini yeniden konumlandırıyor. Üstelik dün olduğu gibi ana akım siyasi partileri Kıbrıs sorunu karşısında yekpare tutum sergiliyor.
Rum tarafının 1974’de kurulan statükoyu değiştiremeyeceğini, eski günlere dönemeyeceğini, Kıbrıs Türklerini ve özellikle de Türkiye’yi kendi istedikleri bir çözüme zorlayamayacağını görmesinin zamanı çoktan geldi. Onların da bir 50 yıl daha bekleme, hayaller dünyasında yaşama lüksleri yok. Ambargoların, yaptırımların, AB ilerleme raporlarının Ankara’yı yıldırmadığı ise ortada. S-400’ler için her türlü baskıya direnen Türkiye Kıbrıs için çok daha fazlasına direnir.
Rum tarafı iki tarafı da mutlu edecek bir ortaklık ya da ayrılma çözümüne razı olamadığına, olması da pek mümkün olmadığına göre kendileri açısından yapabilecekleri en makul şey sorunu dondurmak, statükoyu sarsıcı adımlar atmamak, Türkiye’yi yeni inisiyatifler geliştirmeye zorlamamak olmalı. Alacakları hiç bir askeri ya da siyasi desteğin faydası şimdiye kadar olmadıysa bundan sonra da olmayacak demektir.
Türkiye’yi hasım olarak görmekten, sorunu işgale indirgemekten vazgeçmeleri şart. Asker çekilirse sorun çözülür sanrısından kendilerini kurtarmaları, bir türlü başarıya ulaşmayan müzakerelerin içeriğine bakıp gerçeği görmeleri gerek. Çünkü başta gazlarını külfetsiz yoldan Avrupa pazarına ulaştırmak olmak üzere GKRY’nin Türkiye ile işbirliğinden kazanacağı çok şey var. Yapacakları bir kaç küçük jestle farklı bir dünyanın kapılarını aralayabilirler.
Benzeri bizim için de geçerli. Kutlamalar haklı nedenlerle 50 yıl ve daha öncesindeki acıları gündeme getirse de geçmişe takılıp kalmamalıyız. Rumlar kadar bizlerin de eski Türkiye olmadığımızı görmemiz, anlamamız şart. Kimse bize istemediğimiz bir çözümü dayatamaz, 1963-1974 arasında yaşananlar da bir daha yaşanmaz. İçimizde çok sorunumuz olsa dahi dışarıda güçlüyüz.
Kıbrıs sorununda buraya sığmayacak pek çok nedenden ötürü yaratıcı olmak, ara çözümler bulmak zorundayız. Daha önce de pek çok kez yazdığım gibi Ankara Anlaşmasına ek protokole ilişkin 29 Temmuz 2005’de yaptığımız altı maddelik deklarasyonun üçüncü maddesi bize sorunu donmuş tutarken Rum tarafıyla ilişkilerimizi geliştirmek için önemli bir zemin sağlıyor. İstersek bu zemini kullanıp Lefkoşa’nın güneyinde diplomatik temsilcilik açma talebinde bile bulunabiliriz.
Yeter ki isteyelim, sağduyulu bir yaklaşımla statükoyu bozmadan Rum tarafıyla ilişkilere ivme katmayı hedefleyelim. Böylesi bir teşebbüsün aslında iki devletli çözüm yolunda da atılmış bir adım olacağını görelim. GKRY’ni kontrolü altında bulunan topraklar üstündeki var olan egemenliğini tanımanın KKTC’yi ihmal etmek anlamına gelmeyeceğini, 1959-1960 Antlaşmalarından doğan haklarımızın erozyona uğramayacağını anlayalım…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024