Murat BELGE
Toplumda her zaman müdahale edilmesi gereken durumlar olur. Başka türlüsünü düşünemeyiz. Ve insanlar, tabii elinde bir yetki bulunduranlar, doğru ya da yanlış, müdahale ederler.
Ama bu müdahalenin bir üslûbu, bir yöntemi, hedefi vb. olur. Birkaç örnek üstüne konuşalım. Roma İmparatoru Büyük Konstantin Milano Fermanı ile bütün Roma’nın Hıristiyan olmasının yolunu açmıştı (313’te). Bundan âlâ “müdahale” mi olur? Sonuçları hâlâ “yaşanan tarih”. Ama Konstantin bunu nasıl yaptı? Milano Fermanı’nda “Herkes Hıristiyan olacak” mı dedi? Aklımız öyle işlediği için çok kişi öyle yaptığını sanır, oysa öyle değildir; Konstantin sadece Hıristiyan olmanın serbest olduğunu söylemiştir; “İsteyen olabilir” demiştir. Kısa zamanda görülmüştür ki, meğer neredeyse herkes istiyormuş.
“Herkes Hıristiyan olacaktır” demek bir müdahale biçimi; “İsteyen Hıristiyan olabilir” demek de bir müdahale biçimi. Ama aralarında çok önemli fark da var. Herhalde ikincisinin çok daha demokratik olduğu iddiasına itiraz eden çıkmaz.
Bunun daha “demokratik” olmasının ölçüsü ne? Birçok şey sayılabilir. Ben bu tartışmanın bağlamı içinde bir noktayı vurgulamak istiyorum: müdahale eden, burada, müdahale ettiği insanlaragüveniyor. Bu son derece önemli.
Konstantin, Milano Fermanı’nı çıkarmadan önce, kendisi Hıristiyan olmuştu. Herhalde annesinin etkisiyle, ama aynı zamanda, Roma’nın çok-tanrılı inanç sisteminin iyiden iyiye çökmesiyle, kararını vermişti. Ferman’dan daha bir yıl önce, rakibi Maxentius’la savaşa girerken Hıristiyan olduğunun işaretlerini de vermişti. Demek ki, bütün “halkın” Hıristiyan olmasını da istiyordu. Ama kimseyi kulağından tutup “Çabuk, Hıristiyan ol!” demedi. Oraya buraya, “Tek yol Hıristiyanlık” diye levhalar da çaktırmadı. Bir kapı açtı, ardındaki manzaranın görülmesini sağladı. Bunun gerisini Roma halkının getireceğine güvendi. Haklı çıktı. İnsanlar sakin sakin o açılan kapıdan geçtiler. Kendi seçmeleriyle geçtiler.
Kemalizm’in Türkiye’de insanlara gösterdiği hedefin “muasır medeniyet seviyesi”nden daha somut, daha iyi tanımlanmış bir formülünü bilmiyorum. Böyle bulanık bir hedef olur mu, olmaz mı, ne anlama gelir, bunun tartışmasına girmeyelim; diyelim ki yeterli bir tanımdır.
Verdiğim örnek çerçevesinde, burada da yapılacak şey, o hedefe giden yolda engel varsa onları ortadan kaldırmaktı. Sözgelişi, klasik “tayyörlü ‘modern’ kadın”ın “tayyörlü” olmasını engelleyen bir şey mi var –“yasak”, “kural”, “yasa” anlamında? Onu kaldır, herkesin bu kılıkla özgürce dolaşabileceği ortamın oluşmasına katkıda bulun, bu tür tedbirler al. Ama “herkes tayyör giyecektir” deme. Dersen, birinci yöntemi yürürlüğe koymuş olursun. Zaten bugün dahi onun sonuçlarını yaşamaktayız. “‘Muasır Medeniyet Seviyesi’ne giden yol açılmıştır. Duyurulur.” Gerekirse, yolun nerede başladığı da tarif edilir. Ama “‘Muasır Medeniyet Seviyesi’ne giden yolun ağzında toplanılacak. Bilahare vatandaşlar mevcutlu olarak gruplar halinde sevk edilecektir” diyorsanız, aslında “muasır medeniyet”e ters düşen bir yöntemle “muasır medeniyet”e gitmeye kalkışıyorsunuz, demektir. O halde, zaten, “muasır medeniyet”in ne olduğu konusunda kafanız karışık, demektir.
Nitekim biz bunları yaparken Atatürk’ün yakın çevresi Mussolini hayranlarıyla doluydu. Onlar “muasır medeniyet”le Mussolini arasında bir uyuşmazlık görmüyorlardı.
Bu “dönüştürme amaçlı müdahale” durumlarında, gösterdiğimiz hedefe güvenmemiz gerekir. İnsanlar o hedefin özelliklerini görünce, orada bulunmak isteyecekler. Ya da, insanlara güveneceksiniz: “Bu insanlar (“benim halkım”, “milletim” vb.) aklı başında insanlardır. İyi bir şey görünce ona sahip olmak isteyeceklerdir.” Tabii en olumlu durum, ikisine de güvendiğimiz durumdur.
Bizim örneğimiz ise temelde bir “güvensizlik” üstüne oturmuştur. “Bu halk cahil, anlamaz!” Temel bakış biçimi budur. Bugün de budur.
“İşte hâlâ AKP’yi seçiyorlar! Bunlara mı güveneceğiz?” dediklerini işitir gibi oluyorum.
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025