Tarık Ziya Ekinci
Muhalefetsiz Demokrasi Olmaz
Demokrasiyle yönetilmenin ilk ve temel koşulu, siyasal sistemin çok partili olması ve iktidarın, belli aralıklarla, güven içinde, eşit ve adil koşullarda yapılacak genel seçimlerle belirlenmesidir. Kuvvetler ayırımı, hukukun üstünlüğü, çoğulculuk, katılımcılık, insan hakları, denge ve denetim, şeffaflık vb. kurallar dizgesi ise çok partili, seçimli demokratik sisteme hayatiyet kazandıran tamlayıcı öğeleridir.
Seçimle işbaşına gelen iktidarın meşruluğu da, seçimlerin hukuk içinde, eşit ve adil koşullarda yapılmış olduğunun muhalefet partilerinin onamasıyla gerçeklik kazanır. Unutmamak gerekir ki, muhalefetin öncelikli görevi toplum adına iktidarın her türlü eylem ve icraatını denetlemektir. Muhalefetsiz bir demokrasi olmaz. Keza muhalefetin baskılanarak işlevsiz kaldığı sözde demokratik sistemlerde de iktidarın meşruluğu tartışmalıdır ve toplumsal barış tehdit altındadır.
Sonuç olarak aktif bir muhalefetin varlığı demokrasiyle yönetilmenin ve seçimle oluşan iktidarların meşruiyet güvencesidir. Oysa zorbalığa dayanan otoriter rejimlerde muhalefet yoktur ve meşruiyet aranmaz.
24 Haziran Seçimleri Öncesinde Muhalefetin Konumu
AKP, 2015 seçimlerinde çoğunluğu kaybedince rövanş almayı ‘ülkenin bekası yerli ve milli olma’ söylemi üzerine kurdu. Toplumu karşıt iki cepheye böldü. AKP, MHP’den oluşan ‘yerli ve milli cephe’, karşısında da ‘terör yanlısı gayri milli cephe’ söylemi kullanıma girdi. Bu karşıtlık durmadan vurgulandı ve derinleştirildi. Vatandaşlar ya AKP yanlısı ‘milli’ ya da terör yanlısı ‘gayri milli’ ifadelerle yaftalanarak karşı karşıya getirildi. Ayrıca, güneyden gelecek tehditler bahanesiyle canlı tutulan iredantist söylemler saldırgan bir dış politikaya dönüştü. Türkiye savaş ortamına girdi. Yandaş basın kışkırtıcı yayınlarla savaş çığırtkanlığı yaparak ortamı geriyordu. Nihayet Ordu, Rusya’nın olur vermesiyle, komşu Suriye’nin topraklarına girdi. Ve kısa sürede İki ayrı bölgeye yerleşti. Bölücü ve düşmanlaştırıcı cephe siyaseti savaş ortamında ve OHAL sürecinde de devam etti. AKP, yaptırdığı anketlerde oylarının yükseldiğini görüyor, içte cepheleşme siyasetine, dışta da saldırgan söylemlere hız veriyordu. Ama muhalefetten hiçbir ses çıkmıyordu. Sağda solda savaşa karşı çıkan sesler Fetocu ya da PKK’li terörist suçlamasıyla derhal susturuluyordu. Anamuhalefet ise terör yanlısı ve gayri milli suçlamasına maruz kalırım korkusuyla savaşa karşı çıkmıyor, aksine destekler mahiyette kimi açıklamalar yapıyordu.
Sayın Erdoğan, 18 Nisan 2018 günü, toplumun İki hasım cepheye bölündüğü, OHAL rejiminin devam ettiği ve yandaş basının sürekli canlı tuttuğu gergin bir savaş ortamında 24 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinin yapılmasına karar verdiklerini açıkladı. İktidar Partisinin seçimlere 19 ay varken, OHAL altında ve aniden erken seçim kararı alması bir dayatmaydı. Ülkenin ağır ekonomik sıkıntılar yaşamasına karşın, erken seçim kararı alınmasının temel nedeni cepheleşmeyle oluşturulan siyasi ortamın AKP ve MHP yararına olduğunun anketlerle saptanmış olmasıydı. Ayrıca, dayatmacı bir erken seçim kararı almakla hem Anamuhalefet hazırlıksız yakalanmış olacak, hem de yeni kurulan ve hazırlığını tamamlayamayan İYİ partinin seçim dışı kalması sağlanarak seçimlerde üstün geleceklerini hesaplıyorlardı. Ana muhalefet partisinin buna hiçbir itirazı olmadı. “Biz her zaman seçime hazırız!” diyerek baskın seçim kararına meyden okudu. Bu, büyük bir hataydı. OHAL altında, muhalefet cephesinin ağır suçlamalarla dışlandığı gergin bir savaş ortamda yapılacak seçimler evrensel hukuk kurallarına aykırı olduğu gibi, demokratik teamüllere ve seçim etiğine de aykırıydı. Hükümetin OHAL sürecinde çıkardığı KHK’larla yaptığı hukuksuzluk ve keyfi uygulamalar biliniyordu. İdarenin seçim sürecinde ve oylama aşamasında OHAL’den yararlanarak hak ve özgürlükleri sınırlaması ve muhalefeti hedef alan bir baskı düzeni kurması olanak dışı değildi. Nitekim seçim sürecinde güvenlik gerekçesiyle çıkarılan KHK’larla AKP yararına pek çok uygulama yapıldı. Seçim günü silahlı milislerin kimi sandık bölgelerinde terör estirdikleri ve muhalif parti temsilcilerini görev yapmaktan alıkoydukları söylemi TV programlarında bile dillendirilmekte. Bu koşullarda muhalefet partilerinin hep birlikte seçimlerin OHAL altında yapılmasına karşı çıkmaları ve her türlü yasal yolu kullanarak OHAL’in kaldırılmasını sağlamaları gerekirdi. Bunu başaramadıkları takdirde seçimleri BOYKOT etmeleri başvurulması gereken nihai ve meşru bir demokratik haktı. Boykot kararı ile iktidarı kendi kaderiyle baş başa bırakarak yaptığı hukuksuzluğun teşhir edilmesi sonuç almada etkili olacağını yadsımak olanaksızdır.
Buna karşın, muhalefetin bir bütün olarak seçimlerin OHAL koşullarında yapılmasına olur vermesi tam bir aymazlık örneği oldu. Demokrasiyle yönetilen ülkelerde Muhalefet partilerinin iktidara karşı etkin bir muhalefet ve denetleme görevi yapmaları demokrasinin gelişmesinde önemli bir etkendir. Tersi ise demokrasinin gerileme nedenidir. Örneğin bugünkü Türkiye’de demokrasinin güdük kalması ve giderek gerilemesinin başlıca nedenlerinden biri de, muhalefetin iktidara karşı çekingen ve yetersiz olmasıdır.
AKP iktidarın kararı ile 24 Haziran’da rejim değişikliğine yol açan iki önemli seçim yapıldı. Birincisi, Kuruluştan itibaren meclisin üstünlüğüne dayanan Parlamenter sistemin terk edilerek Başkanlık sistemine geçmeyi gerçekleştirecek Cumhurbaşkanı (Başkan) seçimiydi. Diğeri de Başkanlık seçimi ile birlikte yapılması zorunlu olan milletvekili genel seçimiydi. İki seçimin birlikte ve tek bir zarfta yapılması seçim İttifakı Kanunu uyarınca yapıldı. Bu değişikliğin yapılmasındaki temel amaç Başkanın lideri olduğu partinin çoğunluk grubunu oluşturması ve Başkanın parlamento üzerinde de egemenlik kurmasını sağlamaktır. Muhalefet partilerinin, evrensel hukukla bağdaşmayan bu değişikliğe karşı çıkmaları ve kanunlaşmasını önlemeleri demokrasimizin geleceği açısından bir zorunluluktu. Bunun başarılamamış olması demokrasi için bir zaaftır.
AKP de dâhil bütün partiler, muhalefette iken, değiştirilmesini gerekli gördükleri yüzde on seçim barajı, muhalefetin ısrarlı taleplerine karşın bu kez de değiştirilmedi. Üstelik yönetimde istikrar gerekçesi ortadan kalktığı halde yüksek barajın korunmasındaki amaç, kimi partilerin baraj altında kalmasını ve çoğunluk partisinin (AKP) hak etmediği ek üyelikler elde etmesini sağlamaktı. Nitekim HDP’nin baraj altında bırakılması için çaba gösterilmesi Sayın Erdoğan tarafından İl başkanlarına bir parti direktifi olarak verildi. Ne var ki, muhalefet bu çarpık sistemin son bulması için de etkin bir çaba gösteremedi. İktidar demokratik teamüllere karşı çıkarak yüzde on barajın değiştirilmesi önerisini reddetti. Buna karşın, AKP müttefiklerinin baraj sorununu çözmek için seçim kanununda değişiklik yaparak partilerin ittifak kurmalarına olanak sağladı. Önce AKP, MHP ve BBP arasında ‘Cumhur ittifakı’ kuruldu. İttifakı oluşturan partiler toplam oyların sağladığı bağışıklıktan yararlanarak barajdan kurtuluyor ve aldıkları oy oranında milletvekili çıkarabiliyorlardı. Cumhur ittifakına giren partiler için baraj sıfırlanırken, diğerlerinin yüksek baraj tehdidi altında seçime girmelerini istemek ne hukukla ne de demokratik ahlakla bağdaşırdı. Anamuhalefet partisi iktidarın seçim hilesine karşı, barajın kaldırılması ya da düşürülmesi için mücadele edeceği yerde, Cumhur ittifakına karşı, kendisine yakın gördüğü partilerle Millet ittifakı kurmayı yeğledi.Üstelik AKP’nin dışladığı ve barajın altında kalması için özel çaba gösterdiği HDP’yi dışarıda bırakarak... Böylece, yüzde 1-3 oranında oy gücü olan partiler için bile baraj sıfırlanırken Türkiye’nin üçüncü büyük partisi HDP, Sayın Erdoğan’ın isteğine uygun olarak, yüksek seçim barajı tehdidiyle karşı karşıya bırakıldı. Toplum adına demokrasiyi ve hukuk devleti ilkelerini savunmak ve iktidarı denetlemekle yükümlü Anamuhalefet partisinin, iktidarın hukuk dışı tasarruflarına karşı çıkacağı yerde onunla örtülü biçimde işbirliği yapması, demokrasinin geleceği açısından büyük bir talihsizlikti.
24 Haziran Seçimlerinde iktidar partisi ile muhalefet partileri arasındaki önemli eşitsizliklerden biri de kampanya boyunca kullanılan maddi kaynaktı. AKP seçim kampanyası boyunca devlete ait her türlü araç ve gereçleri pervasızca kullandı. Yandaşlarına ve destekçilerine büyük maddi kaynaklar aktardı, ihaleler verdi. AKP, başta kaynak aktardığı yandaşları olmak üzere özel ya da devletle bağlantılı özerk kuruluşlardan, büyük maddi destek sağladı. Seçim gezileri resmi görev adı altında devlet olanaklarıyla yapıldı. 24 Haziran seçimleri iktidarın kaynak kullanmadaki büyük üstünlüğü seçimlerin eşit ve adil koşullarda yapılmasını öngören ilkenin açık ihlalidir. İktidar partisinin muhalefetin itirazına uğramadan kaynağı belirsiz büyük parlar harcamasının seçimlerde yarattığı eşitsizlik muhalefet açısından büyük bir zaaftır.
Devlete bağlı radyo ve televizyon kurumları seçim öncesinde olduğu gibi seçim sürecinde de muhalefet partilerine kapalı tutuldu. Sayın Erdoğan’ın kişisel girişimleriyle yazılı özel basın organlarının ezici çoğunluğu (%80) iktidar yanlısı yayın yapmakla yükümlü konuma getirilmiştir. Özel radyo, televizyon kurumları da iktidarın baskısı altındadır. AKP yanlısı yayın yapmakta, muhalefete yer vermekten özenle kaçınmaktadırlar. Ulusal yayın organlarının muhalefet partilerinin etkinliklerine, düşüncelerine ve iktidara dönük eleştirilerine kapalı olduğu bir ortamda seçimlerin eşit, adil ve rekabetçi koşullarda yapılması olanaksızdı. İktidarın dayattığı bu antidemokratik ve hukuk dışı koşullarda muhalefet partilerinin seçime katılmayı kabul etmeleri, seçim sonrası muhtemel yakınmaları da anlamsızlaştırıyordu. İktidarın dayatması karşısında muhalefet partileri her alanda eşit ve adil bir seçim ortamının hazırlanmasında ısrarcı olmaları ve bunun için mücadele etmeleri muhalefet olmanın bir gereğidir. Muhalefet partileri iktidarın hukuk dışı tasarrufları karşısında sessiz kalamaz, görevleri onu meşru yöntemlerle hukuk içinde kalmaya ve adil olmaya zorlamaktır. Aksi halde, demokrasiyi koruma ve geliştirmekle yükümlü olan muhalefetin varlık nedeni ortadan kalkar. İstemeyerek de olsa tek parti döneminin atanmış muhalefetiyle aynı konumuna düşerler[1].
Oy Kullanma Aşama Aşamasında Muhalefetin Konumu
Seçim yarışının son derece adaletsiz ve eşit olmayan koşullarda yapılmasına karşın muhalefet partilerinin tepkisi yetersiz ve verimsiz oldu. Yukarıda da değindiğimiz gibi yazılı ve görsel basın salt iktidar için çalıştı. Muhalefet sözcülerinin konuşmalarını TV’lerde dinlemek ve hitap ettikleri kitlenin ilgisini izlemek mümkün değildi. Bu alan iktidara ayrılmıştı. Muhalefet sözcüleri seslerini, ancak miting alanlarında toplayabildikleri halka duyurabiliyorlardı.
Seçim kanununda yapılan değişiklik gereği sandık başkanları seçimle değil devlet memurları arasından atanarak görevlendirildi. Sandık başkanlıklarına devlet memurlarının atanması seçimlerin adil ve eşit koşullarda yapılacağı ihtimalini gölgelemekteydi. Anamuhalefet partisinin denetiminde kurulan Adil Seçim Platformu ilgisizlik nedeniyle görev yapamadı ve sandık kurullarının denetlenmesi mümkün olamadı. Özellikle Doğu illerinde yapılan Sandık birleştirme uygulamasında seçmenlerin taşınma güçlüğü nedeniyle boş kalan sandıklar iktidara yakın başkanlar tarafından AKP oylarıyla doldurulduğu rivayeti yaygındır. Keza kimi yerel AKP örgütlerine bağlı silahlı unsurların sandık bölgelerinde terör estirdikleri ve vatandaşları AKP’ye oy vermeye zorladıkları söylentileri tanıklıklarla sabittir. Bu söylentilere televizyon programlarında bile tartışılıyor. Muhalefet partileri denetim görevlerini yapmadıkları için dolaşan hileli seçim rivayetlerini doğrulayacak ya da reddedecek belge, bilgi ve kanıt yoktur. Bu nedenle yapılan suçlamalar söylenti olmaktan öte bir anlam taşımıyor. Bu suçlayıcı rivayetlerin çıktığı mahallerde idarenin gerçeği ortaya çıkarması ve hileli seçim kuşkularını gidermesi gerekir. Suruç olaylarında yapıldığı gibi delil karartılması yoluna gidilmesi ise seçim hilesi kuşkularını gidermez, aksine arttırır. Bu iddiaların rivayet olarak kalmasının baş sorumlusu muhalefettir. Aradan bir buçuk ayı aşkın bir süre geçmiş olmasına karşın ne Anamuhalefet partisi ne de diğerlerinin sandıklarda yapıldığı iddia edilen hileleri tartışmaya açmamaları dikkat çekicidir. Oysa oy kullanma süreci ve sonuçları konusunda dolaşan rivayetleri açıklığa kavuşturmak için parlamentoda meclis araştırması ya da genel görüşme açılması istenebilir. Önergeler reddedilse bile muhalefet sahip olduğu bilgi, belge ve duyumları, iktidar sözcüleri de karşı argümanlarını dile getirmek suretiyle kamuoyu yetersiz de olsa bilgilendirilebilir. Muhalefetin oy kullanma evresinde yaşanan olayları tartışmaktan kaçınması, seçimlerin eşit ve adil bir şekilde yapılmadığı söylentilerini boşa çıkarmakta ve meşruluğunun onandığı anlamına gelmektedir. Muhalefetin aymazlığı karşısında Cumhurbaşkanı (Başkan) ve AKP hileli seçim söylentilerini ciddiye almadan hak edilmemiş bir seçim zaferini görkemli bir şekilde kutlamanın tadını çıkarmaktadır. Ulusal basın da seçimleri değil muhalefetin iç sorunlarını tartışmaktadır.
Muhalefetin ilgisiz kaldığı seçim sonuçları ve seçimlerinin meşruiyet sorunu tamamen kamuoyunun ilgi alanı dışına itilmiştir. Bu konuları tartışmaya açmak iktidar partisinin görevi değil. Seçim öncesi ve sonrası süreçlerde cereyan eden olayları gündeme getirmek ve varsa hukuksuzlukları tartışarak kamuoyunu bilgilendirmek muhalefetin görevidir. Bu görevin yapılması, hem kamuoyunu bilgilendirmede hem de gelecek seçimlerin daha adil ve eşit koşullarda yapılmasına olanak sağlar. Keza seçimlerin eşit ve adil koşullarda ve güvenlik içinde yapılması alışkanlığı demokrasinin gelişmesine de katkı yapar. Oysa muhalefet partilerinin tümü seçim sonuçlarıyla uğraşacak yerde, iç hesaplaşma içine girmişlerdir. Anamuhalefet Partisi iki cephe halinde iç iktidar savaşımı vermekte. Olağanüstü kongre girişimi başlatanlarla, önlemeye çalışanların gözleri delege desteği aramaktan başka bir şey görmüyor. Bütün gözler parti içine çevrilmiş, parti dışında olup biteni arayıp soran yok…
Parlamentonun üçüncü büyük partisi HDP ise iktidar kıskacında, karizmatik kadroları tutuklu. Yeni kadrolar da, HDP’nin Türkiye partisi olmasını sağlamak amacıyla kerameti kendinden menkul liderler devşirme peşinde. İstemeyerek de olsa parti, toplumda hiçbir karşılığı olmayan kaprisli öğelerin atlama tahtası haline gelmekte. HDP seçim sonuçları ve iktidarın yolsuzlukları üzerinde yoğunlaşacağı yerde tartışma yaratan transferlerin neden olduğu iç sorunlarla uğraşmaktadır.
Meclisteki üçüncü muhalefet partisi de seçimlerden kısa bir süre önce kurulan İYİ partidir. Seçimlerden sonra yaptıkları ilk toplantıda iktidarın seçimdeki yolsuzluklarını ve seçim sonuçlarının meşruluğuna gölge düşüren eylemlerini tartışacakları yerde, partinin iç sorunları tartışılmış ve başkanlık krizi çıkarılmıştır. Parti örgütü günlerce bu krizi aşmaya kilitlenmiş, muhalefetin diğer partileri gibi ülke sorunlarının ve siyasetin dışında kalmıştır.
Bugünkü evrede meclisteki muhalefet partilerinin tümü kendi iç sorunlarına kilitlenmiş ve ülkenin yaşamsal önemdeki 24 Haziran seçimlerinden söz eden yok. Seçimlerden sonra izlenen politikalar ve çıkarılan antidemokratik kanunların gelecekte ne gibi sosyal ve siyasal sorunlar yaratacağı tartışılmıyor. Tek adam yönetiminin keyfi tasarrufları hakkında toplum bilgilendirilmiyor. Türkiye’nin içine girdiği ekonomik darboğazdan, durmadan yükselen enflasyondan söz eden yok. İktidarın izlediği basiretsiz dış politikanın yarattığı gerginlikler muhalefetin ilgi alanı dışında. Türkiye’nin NATO, AB, ABD ve komşu Ortadoğu ülkeleriyle yaşadığı ağır dış politika sorunları muhalefetin gündeminden çıkmış, iktidarın keyfine göre yönetilmektedir. Yazılı ve görsel basında, sosyal medya hesaplarında da sadece muhalefet partilerinin iç sorunları tartışılıyor. Anamuhalefet partisinde gruplar arası iç iktidar kavgası ve olağanüstü Kurultay hazırlıkları Türkiye’nin en büyük meselesi olmakta başı çekmekte. İYİ Partinin genel başkan sorunu da iktidar yanlısı basının en çok ilgilendiği bir diğer konu olmakta devam ediyor. Son bir haftadan beri de HDP’deki iç sorunlar ve aday devşirme politikasının yankıları besleme basının tartışma gündemine girdi.
AKP iktidarı elindeki bütün basın yayın araçlarını tam hız sadece muhalefet partilerinin iç sorunlarını köpürterek kamuoyuna sunmak için kullanıyor. Toplumda muhalefet partilerinin iç sorunları için oluşturulan algı ve merak sayesinde iktidar hiçbir eleştiriye uğramadan kendi keyfince icraat yapmanın rahatlığını yaşıyor. Ne pahalılık, ne işsizlik, ne savaş tehlikesi ne de 24 Haziran seçimleri hiç kimsenin umurunda değil. Varsa yoksa Anamuhalefet partisinde kimin genel başkan olacağı, diğer iki muhalefet partisinde de iç sorunların nasıl aşılacağı konuları tartışılıyor. İktidar medyasının oyuncağı haline gelen muhalefetin bir an evvel kendisine çeki düzen vermesinde ve siyaseti parti içi sorunlar olmaktan çıkarmakta sayılamayacak kadar çok ülke yararı vardır.
Muhalefetin seçim olaylarına ilişkin konularda sessiz ve ilgisiz kalmasına karşın AGİT ve BM İnsan Hakları Komiserliği seçim öncesi kimi usulsüzlüklere dikkat çekmektedir. Açıklamaların özeti şöyledir: “Seçim kararından sonra seçim kanunlarında değişiklik yapılmış olması, Mühürsüz zarfların kullanılması, Cumhurbaşkanının diğer parti ve adaylarını terörizm destekçisi olarak göstermesi, sayısız sosyal medya kullanıcılarının cezalandırılması, çok sayıda muhalif medya kuruluşunun kapatılması ve gazetecilerin tutuklanması, güvenilir bir seçim için kaldırılmış olması gereken OHAL’in sürdürülmesi, eşit olmayan seçim kampanyasında eşitliğe özen gösterilmesi, RTÜK’ün medya izleme raporlarının kamuya açık ve şeffaf olması gerektiği” eleştirmektedirler. Seçim sonuçları alındıktan sonra, sahada çalışan AGİT heyetinin topladığı verilere dayanarak yayımlayacağı raporun daha kapsamlı ve daha acıtıcı olacağı açıktır.[2]
Türkiye, ülkenin kaderini belirlemede uzun süre etkili olacağı anlaşılan 24 Haziran BAŞKANLIK ve Milletvekili genel seçimlerinin hukuka uygunluğunu, eşit ve adil koşullarda yapılıp yapılmadığını ülkenin anlı şanlı muhalefet partilerinden değil, uluslar arası kurumların raporlarından öğrenecektir. Yazık…
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.01.2021
2.09.2020
8.07.2020
18.06.2020
1.05.2020
3.01.2020
2.02.2019
25.09.2019
2.05.2019
3.02.2019