Ümit KIVANÇ
Bir aylık aradan sonra tekrar huzurlarınızdayım, değerli okurlar. Böyle bir yedek kulübesi döneminin ardından, yazılacak yazıyı da gözeterek sahayı tarayınca, ilk olarak, seçim iptali fiyaskosunun kötü gerilim filmi kategorisinden çıkarak evvelâ vodvile, şimdi de müsamereye dönüşmesi hadisesine takıldım, bekleneceği üzre. Fakat herkes takılmıyor. Artık bu çapta skandallar karşısında bile garip bir heyecansızlıkla, omuz silkerek, “yine yaptılar” diye mırıldanarak yürüyüp gidiliyor. Ancak burada umursamazlıktan çok, teşhisi koymuş, gereğini yapacak olmanın sükûneti var sanki. Böyleyse iyi.
YSK, “sandık kurulu başkanları usûle uygun belirlenmedi” gibi abuk sabuk -ve aslında kendini suçlu çıkaran- bir gerekçeyle koskoca seçimi iptal ederek kendini kuyuya atmış, memlekette bugüne kadar iyi kötü güvenilir kalmış seçim müessesesini de kendiyle birlikte aşağı çekerken, seçimi kazanmış olmanın moraline dayanan muhalefet bir daha kazanarak iktidar cephesine büyük ve kalıcı hasar verme ihtimaline oynadığı için bu siyasî depremin hayatî boyutu başlı başına mevzu olamadı.
Oysa özellikle Tayyip Erdoğan için seçim esas meşruiyet kaynağıydı. Erdoğan+AKP iktidarının zemini sahiden “millî irade” klişesiyle taltif edilen seçmen kalabalığınca inşa ediliyor, korunuyordu. Türkiye’de seçimi sağcılar sever, solcular ve genel olarak muhalefet benimsemezdi. Çünkü seçim, iki tarafın oynadığı, sonunda sağcıların kazandığı bir oyun olarak bilinirdi.
DEMİREL’İN YOLU
7 Haziran 2015 sonrası saptığı yolla, Türkiye siyasî yapısı içinde seçimle en ufak alâkası değil büyük derdi olan, seçilmemişliğin özsuyu kıvamındaki güçlerle yaptığı ittifakla, Erdoğan+AKP geleneksel kitlesel sağ parti politikasının bu temel çizgisinden ayrıldı. MHP ile ittifak da iktidarının dayanağını serbest seçimlerde arama konusunda kimseyi yüreklendirecek bir ilişki değil. Her şeye rağmen seçim kazanılabildiği sürece eski çizgi sürdürülüyormuş gibi davranıldı. Ancak Türk-İslâmcılığının lideri de nihayet Süleyman Demirel’in yolunu izlemiş oldu: “Millet”in iradesini temsilen devletin karşısına dikiliyorken, devletin temsilcisi ve sözcüsü haline geldi. “Teslim” merciinde geleneksel sapma!
Burada kurulan denklemde, gücünü toptan tüfekten, “böcek”ten Glock’tan alan mâlûm “dehliz” kuvvetlerine karşı sivil siyasetçiyi kudretli kılacak olan tek etken, “millî irade”ydi. Bu geleneksel etken şimdi bizzat, muktedir kalabilmek için buna hava-su mesabesinde ihtiyaç duyanlar tarafından değersizleştiriliyor. “Millî irade”nin protokoldeki yeri artık Hulusi Akar’la Süleyman Soylu’nun gerisinde. YSK’ya intihar eylemcisi yeleği giydirilip birkaç günde bir kendini patlattırarak ulaşılan vaziyet bu: Türkiye’de müstakbel iktidarların seçimle belirlenmesi imkânsızlaştırılmaya uğraşılıyor.
DEPREM UFKU AÇIYOR
Bunun sonucunda klasik denklem değişiyor: Seçmen iradesine, seçim müessesesine sahip çıkan, geleneksel sağ kitle partisi-partileri değil! Onlara göre demokrasiyi biraz daha fazla isteyen, parlamenter rejim ve güçler ayrılığının, yasal ve anayasal çerçevenin, hukukun, adaletin önemini daha bir kavramış görünen parçalı muhalefet.
Değişen roller, muhalefeti şimdiye kadar alışmadığı işleri yapmaya yöneltti. İlan edilen-edilmeyen ittifaklar, güçbirlikleri, dayanışma mekanizmaları oluşturulabildi. “Oya sahip çıkma” diye tarif edilen faaliyet, yerleşik-âtıl parti bünyelerinden hareketli, etkin birimler doğmasını sağladı. CHP’nin, farklı iki laf ederlerse çarpılacaklarından korkan, yerinden kıpırdamayan merkez bürokrasisi bile siyasî mücadele diye adlandırılabilecek bir şeylere ucundan bulaştı.
Muhalefet cephesinde, hâlâ belirleyici konumunu ve kaçınılmaz güçlüklerini koruyan Kürt meselesinin halledilmemiş handikaplarına rağmen, birlikte epey yol yürümeye elverecek ortak siyasî hedefler oluştu. Asgarî siyaset zeminini yok eden iktidar koalisyonu bunu sağladı!
Bunlara karşılık, her zaman iki adım sonrasını hesapladığı, oyunu kuralına göre oynamak gibi bir yükümlülüğü bulunmadığından, her an kim bilir hangi sürprizle gidişatı yine istediği raya oturtacağı varsayılan Erdoğan da, bizzat eliyle etkisizleştirdiği, güçsüzleştirdiği partisi AKP de, koalisyondaki Teşkilatı Mahsusa irtibat elemanı Devlet Bahçeli de, iktidarda kalma dışında siyasî hedefe sahip değiller. Buna belki, istemediklerini yok etme hülyası eklenebilir.
AHLÂKÎ ÜSTÜNLÜK VE MORAL MOTİVASYON DÖNÜŞÜMÜ
İstanbul seçiminin tekrarı, hazırlanıp kenara konmuş acil durum senaryosunun başarıyla uygulanacağı garantisiyle kalkışılmış iş değil, iktidar açısından. Günler geçtikçe ortaya çıktı ki, sandık başında işleri ayarlamak öyle -özellikle karamsar muhaliflerin sandığı gibi- kolay olmadığı gibi, il-ilçe seçim kurullarında bilgisayar numaralarıyla çevrileceği söylenen dümenler de tıkır tıkır çevrilemiyor. “Islak imzalı tutanak”, hakikaten sağlam bir güvence; en azından bu artık anlaşılmıştır. İçi güya “belge” dolu valizlerle gerilim filmi havalı fotoğraflar çektirip yaymak da çare olamadı, YSK’nın bir oraya bir buraya el atıp bulmaya çalıştığı iptal sebepleriyle de bir türlü tatmin edici formüller yaratılamadı. Sonunda, işte şimdi karşı karşıya bulunduğumuz büyük rezillikle kanıtlandığı üzre, seçim sonucunu katakulliyle lehine çevirmek isteyenin hilebaz olduğu ortaya çıktı, o oldu.
Bu büyük bir ahlâkî üstünlük ve moral motivasyon dönüşümü. İki taraf açısından da. On yıllardır ilk defa, seçmen iradesi eksiksiz sonuç yaratsın diye uğraşan ve içinde sahiden en azından asgarî hak, hukuk, adalet isteyenlerin bulunduğu bir muhalif cephe var. Karşısındaysa, iktidarda kalabilmek için kendi meşruiyet kaynakları dahil her şeyi yok etmeye girişmiş, sözü nefret söyleminden alınma “bunlar Rum!” gibi motiflerden ibaret kalmış, kendi destekçilerinin hatırı sayılır kısmını anca mecburiyet hissiyle kendine bağlı tutabilen, büyük ölçüde çıkar ortaklığına dönüşmüş, ilk fırsatta orasından burasından kemirileceği belli bir koalisyon.
KENDİ KUYUSUNU KAZMAK
Bu koalisyonda işlerin gidişini belirlemesi beklenen Erdoğan ve AKP nasıl bir konumda, belirsiz. En tehlikeli “dostunu” henüz -büyük badire atlatarak- devre dışı bırakabilmişken, askeriyesi şimdiki tehlikeli dostlarına biatlı mafya liderine bağlılık videoları çekip paylaşıyor. Yabancı ülke toprağına giren askerî araçlarının sürücüleri, en çok dikkat edilmesi gereken durumda, bütün dünyanın gözleri önünde, araç pencerelerinden ellerini uzatıp, koalisyonun küçük ortağının mânâsı, işlevi belli el hareketini yapıyorlar. Bu koalisyonda Erdoğan ve AKP’ye öbürküler üzerinde hakimiyet kazandıracak olan, eğer seçmen iradesi değilse nedir? Oysa onlar bu konuda MHP’ye bağımlılıklarını her sabah yeniden tescil ediyorlar. Daha fenası, kurum olarak seçimin geçersizleştirilmesi halinde zararlı çıkacak olan ne Mehmet Ağar ne Devlet Bahçeli. “Artık Türkiye’de güvenilir seçim olamaz” denirse, birileri oturup, kitle desteği uğruna başka birilerini sırtlarında taşıyıp taşımamayı gözden geçirirler.
YSK’ya oynattırılan yap-boz oyunları ve devletçe sergilenen mızıkçılık pratikleri eğer Türkiye’yi seçimsiz -veya “başkan”ın yüzde 98 oyla kazandığı cinsten Şark işi seçimli- bir yeni rejime sürükleyecekse, bunun sonraki adımında bugünkü gibi bir iktidar yapısı kalmaz. Başta AKP çamurlu sularda debelenerek yok olur gider. Sonra da artık, seçimli meclisli rejimden yâdigâr, yeni düzene yük olan kime sıra gelirse.
PEKİ ŞİMDİ NELER OLABİLİR?
Yukarıdakilerin istikbaliyle uğraşmayı bırakıp kendimize bakacak olursak: Demokrasi ve hak-hukuk mücadelesinin öyle iki-üç günlük mesai işi olmadığını kabullenerek başlamamız lazım herhalde. Seçimle ilgili tavır asla “canım, nasıl olsa vermezler” meselesi değil. Ayrıca “seçimle bişey değişmez” meselesi de değil. Hâlihazırda siyasî mücadelenin odağı ve iktidar koalisyonunun zayıf noktası burada meydana çıktı. Öte yandan başka türlü siyasî mücadelelerin gerektirdiği örgütlenmeler ve siyasî anlayışın -en azından henüz- pek uzağındayız. Bir nokta daha: Mevcut iktidar koalisyonu öncelikle toplumun birlikte yaşayabileceği ve bireylerin devlet karşısında haklara sahip olduğu asgarî anayasa ve hukuk düzenini, parlamento çatısı altında var edilebilen asgarî temsil mekanizmasını yok ettiği ve toplumu bir kutuplaşma-düşmanlaşma ortamında kendini telef eder hale getirdiği için, serbest seçim gibi, asgarî demokratik ve genel geçer hukuka dayalı bir hedef etrafında farklı muhalefet gruplarının yanyana gelişi, bir sağlıklı ortam potansiyeli ve toplumsal tedavi ihtimaline kapı açıyor.
Somut olarak ve iktidar koalisyonu açısındansa, şunlar olabilir: YSK’ya attırılacak son takla olarak, seçimin yapılmayacağı kararı verilir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bir süre kayyımvarî bir yönetimin, fiilen cumhurbaşkanının tayin edeceği birilerinin yönetiminde kalır. Ya da artık hışırı çıkmış YSK ile halledilemeyecek boyutta bir devlet depremiyle karşı karşıya kalındığı kabul edilir, daha üst düzeyde bir idarî kararla İstanbul’a elkonur. Bu muhtemelen yalnız belediye düzeyindeki bir operasyonla değil, daha geniş bir baskı atılımıyla beraber gelir.
Ya da iktidar koalisyonunda uç vermiş çatlaklar, “CHP adayı” lehine giderek açılan farka işaret eden kamuoyu yoklamaları eşliğinde genişler, büyür, yine de belirleyici güç Erdoğan’ın elinde kalacağından, bugünkünden beter bir yönetilemezlik haline düşeriz.
Ve eğer muhalefet kısa zamanda, geniş destekli, geniş ufuklu, bugüne kadar canımıza okumuş takıntılardan bir nebze kurtulmuş bir siyasî harekete dönüşerek ipleri eline geçiremezse hem ekonomik çöküntü hem kendi kendini cendereye sokmuş dış maceraların da yıkıcı tesirleriyle, Türkiye Cumhuriyeti, yeni düştüğü ve halen oynadığı kümeden de bir alttakine düşüverir.
Neyse ki muhalefet tarafında temel meselenin kendine benzemeyenle birarada yaşamak olduğunu kavrayanların sayısı epey arttı. Üzerinde anlaşılmış ve herkesin, en başta iktidar sahiplerinin uyacağı varsayılmış ortak kurallar, yani asgarî hukuk olmaksızın bir toplumun mâkûl güvence içerisinde yaşayamayacağını idrak edenlerin sayısı da.
Demokrasi dendiğinde çoğunluk diktasından başka şey anlamayan geleneksel Türk sağının değil de parçalı, çeşitli bir muhalefet tarafının seçime sahip çıktığı yeni denklem güzel bir potansiyel barındırıyor.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları





























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024