Yıldıray OĞUR
Kemal Aydın, Ankara Üniversitesi Bankacılık Bölümü’nü bitirmiş 1973 yılında Ziraat Bankası’nda memur olarak başladığı memuriyetten 2001 yılında Kızılay’dan müfettiş olarak emekli olmuştu.
Kızkardeşi Neriman Aydın da Ankara’da Ziraat Bankası’nda çalışan bir memurdu.
İkisi de bekar olan abi-kardeş Ümitköy’de aynı evde yaşıyorlardı.
Abi ve kardeşin devlet memurluğu dışında başka hiçbir resmi görevleri, ordu ile bir bağlantıları olmamıştı.
Kemal Aydın, ayağındaki sorun nedeniyle askerlik yapmamıştı.
Durmuş Ali Özoğlu ise İstanbul’daki ulusalcı kitaplar yayınlayan Toplumsal Dönüşüm yayınevinin sahibiydi. “Şifre Çözüldü: Masonlardan Türkiye’ye Kanlı Hediye: ASALA PKK” gibi ulusalcı kitaplar yazmıştı. Kuvva-i Milliye Derneği’nde bir dönem yöneticilik yapmıştı. Onun da bilinen başka hiçbir sivil ya da askeri resmi görevi yoktu.
Bu üç ismi, 2008 yılında Ergenekon soruşturmasının ikinci dalgasında gözaltına alınana kadar çok az kişi biliyordu.
Üçüne yönelik suçlamalar ağırdı: TSK içinde Karargâh Evleri adlı bir illegal yapı kurmak…
Tabii ki “Ergenekon Terör Örgütü” bünyesinde.
Yargıtay, Ergenekon diye bir örgüt olmadığına karar verdi.
Hala böyle bir örgütün olduğuna inananlar var.
Bu yazının yazarı onlar arasında değil.
Ama Ergenekon diye bir örgüt olmaması Ergenekon davasında soruşturulan her şeyin uydurma ve kumpas olduğu anlamına da gelmiyor.
Özellikle İkinci Ergenekon İddianamesi’nde Kemal ve Neriman Aydın kardeşler ve Durmuş Ali Özoğlu çevresindeki tuhaf ilişkiler diğer iddialar gibi kumpas sepeti içine atılmasına rağmen hala tam olarak aydınlatılmış değil.
Mesela soruşturma kapsamındaki dinlemelere takılan aşağıdaki telefon tapesinde telefonun bir ucunda bir Kızılay emeklisi diğer ucunda bir yayınevi sahibi olduğuna inanmak kolay değil:
Durmuş Ali Özoğlu: “Abi yılbaşı hediyesi getirelim diye uğraşıyoruz memlekete” “Yılbaşı hediyeleri hazır paket yapacağız şimdi” “Paket kağıdını bekliyoruz abi”
Kemal Aydın: Seni çok özledim sizin potinlerinizi özledim…sizin ee bu Özel Kuvvetler in emeklisi var mı yok mu?
Özoğlu: Abi, sence olur mu?
Aydın: Olmaz. Emekli olmaz.
Özoğlu: Özel Kuvvetler’den emeklilik mi olur abi ya.
Özoğlu: Valla bu soğuk soğuktan filan böyle artık yürümekten tabanlarımız şişti. Soğuktan perişan olduk ya. Ben bu eksi otuz derecede günlerce kalıyorsam bu Mehmetçik kalıyorsa. Şüphesiz bu memlekete ihanet eden elbette o cezasını fazlasıyla değil aynen görecektir.
Aydın: Canım benim kurban olurum. Tamam, o… ilgili aldığım emrin gereğini yapıyorum. Başkomutanımın emrinin gereğini harfiyyen yerine getiriyorum.”
Özoğlu’nun iddianamelere bir de fotoğrafı girmişti.
KKTC Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alay Komutanlığı’nda 17 Mayıs 2008 sabah 09.35’de çekilmiş fotoğrafta alayın tarihindeki tüm komutanların resimlerinin duvara asılı olduğu özel hazırlanmış köşenin önünde Alay Komutanı Albay Ferhat Özgen, sivil kıyafetli Durmuş Ali Özoğlu’nun karşısında esas duruşta beklerken görülüyordu.
İddianameye giren başka telefon tapeleri de bir yayınevi sahibi, kitap yazarı için tuhaftı:
“Kıbrıs’a gittim geldim bu arada Rum kesimine geçtim. O dondurma yediği yer var ya Talat’ın filan p…Yorgo’nun dondurmasını yediği, orayı da yerle bir ettik abi kapıda ne Birleşmiş Milletler askeri müdahale edebildi ne de Rum askeri… Kıbrıslı gazeteler yazıyor ki Rum kesimi saldırıya uğradı falan diye kim oldukları belli değil yerle bir etttiler diye yazmış biri. 19 Mayısta güzel bir miting yaptık.”
…
“Dün akşam Tayyip Erdoğan bak yerini söylüyorum sana iyi dinle. Tuzla Aydınlı köyü, Gizli Bahçe, villa numarasını da söyleyeyim mi saat kaçta kimlerle olduğunu da.”
…
Mehmet K.: Şimdi bizim Antep’teki arkadaşlar, şimdi bunların ellerinde 70-80 kişilik bir genç grup var. 20-25 yaşlarında. İstediğimiz her türden sağlamlar. Ekip olarak şimdi bunlar bir iş girişiminde bulundular Barzani ile ilgili bir çalışma yaptılar. Bu işin içerisinde bayağı şeyler var, Özel de var… Birçok şeye iş yaptılar. Antep, Mersin, İzmir, Kuzey Irak çalışmaları.
Özoğlu: Çok güzel.
Mehmet K.: Bunların elinde Özel Kuvvetlerde bir çocuk var. Doğu’da çalışan bir çocuk 25 yaşlarında falan. Bayramdan yirmi gün önce bu adam bağlantıları çıkarmak için Mersin’e geçiyor.. Buna yoldan çekil diyorlar… Aradan yirmi gün geçiyor, bayramdan önce iki gün öncesine. Bu tekrar çalışmalara devam ediyor devam ettikçe… elemanı vuruyorlar.
Özoğlu: Ölmüş mü çocuk?
Mehmet K.: Tabii tabii çocuk ölmüş. Elemanı bu cenazeye katılıyor bakıyor ki onlar cenazeye katılmışlar tabii ölen elemanın babası da emekli savcı. Şimdi bu durumda bizim o çocuk, bundan sonra bunu öldürmek için doktor kıyafeti falan filan, bunun evine gider bunu öldürmek için, ben bunu Antep’te çıkarttım.
Özoğlu: İyi yapmışsın.
Mehmet: Tabii adam kaç gün dayanır bir onbeş gün dayanır, yirmi gün dayanır. Fazla dayanabilecek gücü yok bunun şu an Antep’e gitmiyor ama gittiği günde vurulacağı kesin. Şimdi bundan ne yapabilirim dayısı çok büyük çok büyük işlere girişimde bulundular bunlar.
Özoğlu: E peki şimdi ellerindeki o şeyleri ne yaptılar, bilgileri dosyaları?
Mehmet K.: İstediğiniz zaman size fakslatabilirim.
Özoğlu: Şimdi bu arkadaş Antep’in dışında değil mi?
Mehmet K.: Tabii. Telefon falan dahi taşımıyor.
Özoğlu: Taşımasın. Şimdi güvenli bir yerde mi?
Mehmet: Tabii şu anda güvenli yerde.
Özoğlu: Ondan sonra ne gerekiyorsa girişimde bulunuruz Mehmet.”
İfadelerine göre Özoğlu ile yazdığı kitaplar vesilesiyle tanışan Aydın kardeşlerden Neriman Aydın, abisi Kemal Aydın’ı 2007’de yazdığı bir emailde şöyle tanıtmıştı:
“…Büyüğümüz bir müthiş Türk olup, bize 4.5 yıldır Önderlik yapmaktadır. Türk Milletinin oylarıyla Türkiye Büyük Milleti Meclisi hükümetlerine kavuşanların 10 kasım 1938 saat 9:06 dan beri Hristiyan ve Yahudi emperyalist düşmanlarımızla işbirliği yaparak TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNE TÜRK MİLLETİNE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’E TÜRKİYE’YE TÜRK ORDUSUNA TÜRK BAYRAĞINA ihanet edenleri ve arkalarındaki düşmanlarımız İsrail’i Amerika’yı İngiltere’yi ve Avrupa Birliği ülkelerinin üzerimizdeki işgal emellerini durdurmak ve Devletimizin iradesine sadece Mustafa Kemal Atatürk’ten ve Türk milletinden emir alan Türk Milletinin evlatlarını hakim kılmak için büyük bir mücadelinin öncüsüdür Büyüğümüz. Ne MİT’in ne ordunun ne CIA’in ne Mossad’ın ne MI5’in ne Alman istihbaratının adamı değildir, mason değildir. Hiçbir siyasi teşkilatın derneğin vakfın sivil toplum kuruluşlarının üyesi değildir. Türk Milletine mensuptur M Kemal Atatürk’ten emir almaktadır. İlahi manada emirleri Yüce Allah’tan ve sevgili Peygamberimiz Hz Muhammed’ten almaktadır…Davamız Türkiye Cumhuriyetini kaybetmemek davasıdır… ihaneti cezalandırmak davasıdır…”
Neriman Aydın, Durmuş Ali Özoğlu’na yazdığı bir mektupta Kemal Aydın’dan “Önder” diye bahsetmişti:
“Bizim düşüncemiz ise millet bu büyük davayı bir güç halinde konuşuncaya kadar Önder’i bu tür emperyalist tedbirlerden ve yaratacakları bilinçli ve amaçlı tehlikelerden uzak tutmaktır. Onun içindir ki, ulusal yayın kuruluşlarında şimdilik program yapmasını milletimizin geleceği için sakıncalı görmekteyiz benim Sevgili kardeşim.. Türk Milletini bu güzellikten yoksun bırakmamaktır tüm emelimiz, amacımız . Onun içindir ki bugünlerde bir tv programı kendisine sizin de bizim de engel olamayacağımız zararlar verebilir. Ama aynı düşüncenin neferleri olarak sizler, Büyüğümüzün yerine ortak tespit ve düşüncelerimizi tv programlarına katılarak milletimize duyurabilme fırsatlarınız olursa bunlar milletimizin geleceğini emin ellerde gördüğümüzün işaretleri olacaktır…Biz sizin de tv yayınlarına çıkmanızı sakıncalı görmekteyiz…Ancak yine karar Önderimizin ve sizindir…Kemal Aydın’dan ve Ali Özoğlu’ndan birer tane daha olsaydı keşke, ama yok… yok yok.. Öncelikli görevimiz sizi gücümüzün yettiğince korumaktır… ”
Peki, “Önder” Kemal Aydın’ın dünya görüşü neydi ve neyi savunmaktaydı?
Yine telefon konuşmaları ve elde edilen yazılı materyallere göre emekli bir Kızılay müfettişi bir hayli radikal fikirlere sahipti:
“AKP den ne farkı var MHP nin birlikte beraber devletin altını oymuyorlar mı Türkiye Cumhuriyeti Devletini birlikte sonlamıyorlar mı, Bi ermeni dönmesini cumhurbaşkanı yapmadı mı Milliyetçi Hareket Partisi”
“Devlet BAHÇELİ gibi bi haine Türkiye’ye ihanet eden bi haine destek verip oy veren insanlar değilmisiniz, Tayyip ERDOĞAN’dan Devlet BAHÇELİ’nin Deniz BAYKAL’dan farkı ne soruyorum söyle oda ihanet içinde oda ihanet içinde…Bir tane bir vatansız Türk … Türk Milletinin düşmanı bir o… çocuğu şuanda Cumhurbaşkanlığı makamını işgal ediyor, benim telefonlar bak benim telefonum dinleniyor, eylem eylem ne yapıyorsunuz , ne yapıyorsunuz, hala ihanetin hala Türkiye Cumhuriyeti devletine ihanet edenlerin yanında mı olacaksınız, bu ülkenin 6 senedir bu ülkenin dağında taşında benim Diyarbakır’da Batman’ı Mardin’i Şırnak’ta izlerim var Urfa .. dediğiniz ve Irak işgali ile ilgili konuştuktan sonra onumu bekliyorsunuz o zaman , o zaman kafanıza kafalarınıza birer tane kurşun sıkın o zaman mücadele etmenin anlamı yok”
“69 senelik oyunlarını bir gecede hepsini başlarına geçireceğiz, bir daha geri gelmemek üzere, çoluk çocuklarını da cezalandıracağız kendileri yalnız olsa çoluk çocuklarını da çünkü piçler yeniden kalkar gelirler yarın o piçleri kullanırlar.”
“…bu millete kim ihanet ettiyse kimliği kişiliği sıfatı hiç önemli değil ,kim olursa olsun, biz bunlara hep soracaz, sonları geldi, hepsinin…., Türk Milleti ihaneti hak etmedi…Tayyip Erdoğan başbakan oldu bu ülkede, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Süleyman Demirel, Ecevit tüh, o Turgut ÖZAL denen vatan Ermeni dönmesi Ermeni dölü çocuğu, onlar Türkiye nin Türkiye nin çivilerini çıkardılar, Ermeni dölleri, şimdi bunları ortadan kaldırma görevi de benim lan işte onu yapıyorum”
Peki, askerlik yapmamış emekli bir memur hangi sıfatla bu “görevi” yapmaktaydı?
2008’de N. isimli şahısla yaptığı telefon görüşmesinde N.’nin “Kemal bey sizin askeri kimliğiniz yok mu” diye sorması üzerine “Şimdi siz buralarda oturanlar bu işlerin özel olduğunu bilmiyor musunuz, telefonda bi şey söylemiyorum ben telefonda bunlar söylenmez gizli olacak” demişti.
Yine 2008’de Durmuş Ali Özoğlu ile telefon görüşmesinde; Özoğlu ile aralarında şöyle bir diyalog geçmişti:
Özoğlu: “Kimlik üstünde mi bitti olay”
Aydın: “Kimlik üstümüzde”
Özoğlu: “Kimlik üstündeyse bitti abi, Üniformaya gerek yok ki”
Başka birine de telefonda “Ben Cudi dağına gidiyorum, ben Irak gidiyorum ben, Ben Kandil e gittim…telefonda olmaz seninle o işi telefonda mı konuşacağız, Yani kalemi kırarlar biter iş” demişti.
Bütün bu diyaloglar kendilerini gizli devlet görevlisi gibi tanıtmaktan zevk alan bir miktar uçmuş radikal ulusalcı arasında kalmamıştı.
İddianamedeki esas iddialar Aydın Kardeşler ve Özoğlu’nun bir grup genç teğmen ve askeri okul öğrencileriyle kurduğu tuhaf ilişkiler hakkındaydı.
Teğmenler ve askeri öğrenciler, Aydın kardeşlerin evine geliyor, orada kalıyor, Kemal Aydın’ın sohbetlerine katılıyor, Neriman Aydın’ın rehberliğinde kitaplar okuyor ve Durmuş Ali Özoğlu ile özel kuvvetlere giriş sohbetleri yapıyordu.
Aralarında hiçbir akrabalık, komşuluk ilişkisi yoktu.
Ama üç yıl boyunca teğmenler ve askeri okul öğrencileri Ümitköy’deki eve gidip gelmişlerdi.
Kemal Aydın, Neriman Aydın ve Durmuş Ali Özoğlu, teğmenler ve askeri öğrencilerin Kemal Amcası, Neriman Teyzesi ve Ali Amcasıydı.
Neriman Aydın, o teğmenlerden birine attığı emailde bu ilişki için şöyle yazmıştı:
“Merhaba Teyzesi…Evet çalışmalar son hızla devam ediyor, Türk Milletinin feraseti, ve Tanrı vergisi hasletleri bizlere her gün yeni mucizeler yaşatıyor. Bunları gördükçe daha fazla heyecan ve yüksek oranda enerjimizle çalışmalarımıza devam ediyoruz, canım Teyzesi. Bir kaç gün önce biz de Kemal Amcanla senden söz ettik… Sen öyle bir insanla tanıştın ki, seni her konuda yetiştirecek, geleceğe hazırlayacak engin bir bilginin sahibidir kendisi. Zaten böyle olduğu için bizlere önderlik yapmaktadır… Bayramdan sonra Kemal amcan bir hafta sonunu sana ayırmak istiyor… Ne zaman müsait olursan beni arayabilir söyleyebilirsin Teyzesi…”
Teğmenlerin de onlara saygısı büyüktü:
“Değerli büyüklerim Kemal Amcam ve Neriman Teyzem… Siz büyüklerimin bizlere vermekte olduğu fikir beyanatları, ileride atılacağımız kıta hayatında bizim görevlerimiz nazarında çok stratejik bir noktaya sahip olacaktır… Türk Yurdu içerisinde, oluşturulmak istenen “etnik ekalliyet” kümeleri, büyük bir ihanetin pençesindedir ve Sevr Antlaşması’nın önümüzdeki günlerde önümüze konulması ile, büyük bir oyunun parçaları olmaktan geri kalamayacaklardır…Siz değerli büyüklerimizin nihayetsiz büyüklükteki bilgi dağarcığından yararlanmak ve sizlerin ruhlarımızı şahlandıran değerli sözlerinizi tekrar dinlemek için huzurunuza gelmek istiyoruz. Affınıza sığınarak pazar günü eğer müsaitseniz çok değerli vakitlerinizi almak istiyoruz. Ellerinizden öper, sağlık ve mutluluğunuzun daim olmasını dileriz.”
Tankçı teğmen Noyan Çalıkuşu ile Durmuş Ali Özoğlu arasındaki bir başka telefon görüşmesini okuyalım:
“Noyan Çalıkuşu: Bizde sizin izinizden gelemeye çalışıyoruz. Kemal Amcamın sizin ellerinizde yoğrularak hakikaten müthiş bir konuma geldiğimizi düşünüyoruz
Durmuş Ali Özoğlu: Daha da daha da geleceksiniz sizler akıllı ve zekisiniz vatanseversiniz her şeyden öte Mustafa Kemalin Askerisiniz. Biz nöbeti devredecez onun için sağlam ve sıkısınız.
Çalıkuşu: Nöbeti devralmaya hazırız biz Ali amca. Şimdi Özel Kuvvetlere hazırlanıyoruz tabi hem Özel Kuvvetlere hem de inşallah Kurmaylık için çalışacağız yani.
Özoğlu: Siz kurmay olmazsanız olamazsanız biz nöbeti kime devredecez.
Noyan: Siz de vaktiniz olduğu zaman geliyorsunuz uykunuzdan feragat ediyorsunuz.
Özoğlu: Ya ne demek ne demek. Onlar feda olsun. Şimdi Noyan şunu asla unutmayın ve bunu arkadaşlarınıza da mümkün olduğunca da anlatın hissettirin askerlik sadece üniformayla da olmuyor. Kışlada görev yapmakla olmuyor yani sizler Kurmay olacaksınız en iyi asker olacaksınız günü geldiğinde o üniformayı üzerinizden çıkartmanız gerektiğinde çıkartıp gene askerliğe devam edeceksiniz.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları


























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025