Yıldıray OĞUR
Akademisyenler bildirisinin tartışıldığı günlerde bir iddia ortaya atılmıştı.
İddiaya göre 11 Eylül saldırısından sonra ABD’li 75 akademisyen “11 Eylül’ü Amerikan devleti yaptı” diye bir bildiriyi imzalamış, bildiriyi imzalayan akademisyenler FBI tarafından sorgulanmış, çoğu üniversitelerinden atılmıştı.
Hatta akademisyenlerin tutuklandığını, kongre üyelerinin akademisyenlerin tutuklanmaları ya da işten atılmaları için teklif verdiklerini, bu teklifi imzalayanlar arasında ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın da olduğu bile yazıldı.
Gazetecilerin, milletvekillerinin hatta bazı bakanların referans verdiği olayın kupürü diye paylaşılan 2006 tarihli Daily Mail gazetesinde çıkan haberin linki şu: http://www.dailymail.co.uk/news/article-403757/Fury-academics-claim-9-11-inside-job.html.
Sahiden de bir grup Amerikalı akademisyen 11 Eylül’ü petrol zengini Arap ülkelerini işgal etmek isteyen Bush yönetiminin tezgâhladığını iddia eden bir bildiri yayınlamış, 9/11 Truth Movement kampanyasının bir parçası olarak Scholars for 9/11 Truths adıyla bu ‘gerçeğin’ açığa çıkması için bir kampanya da başlatmışlardı. Aralarında, Dünya Ticaret Merkezi ve 7. Bina adlı binanın o uçakların çarpmasıyla yıkılmayacağını bilimsel açıklamalarla açıklayan inşaat mühendisleri, fizikçileri kimyacıların de olduğu bu akademisyen grubunun sayısı kampanyanın sitesine göre 900’ü de bulmuştu. http://911scholars.org/index.php?option=com_content&task=view&id=72&Itemid=51.
Kampanyanın ilk imzacılarından Profesör Steven Jones, Brigham Young, Universitesi’nde çalışan ve soğuk füzyon deneylerinde referans verilen ünlü bir fizikçiydi. “Bu saldırıyı Afganistan mağaralarından gelen 19 kişinin tek başlarına yaptığına inanmıyorum” demişti.
Kampanyayı başlatan isimlerden James Fetzer, Princeton’da felsefe okumuş, Colombia’a felsefe masterı yapmış, Bilişsel Bilimler diye çevrilen Cognitive Science literatürüne 100 makale ve 20 kitapla katkılar yapmış bir folozoftu. 11 Eylül’den önce JFK cinayetinin arkasında da ABD devleti olduğunu savunmuştu.
Yine kampanyanın öncülerinden olan Kevin Barrett Wisconsin Üniversitesi’nde dersler veriyordu. İngiliz, Fransız, Arap ve Afrika dilleri ve edebiyatları konusunda uzmandı. 1993 yılında Müslüman olmuştu. Köpeğinin adı "Salman Rushdi"ydi.
İddia edildiği gibi kampanyaya katılan bildiriyi imzalayan akademisyenler FBI tarafından sorgulanmadılar, hiçbiri hapse atılmadı, aralarında Biden’ın olduğu kongre üyeleri de üniversiteden atılmaları ya da tutuklanmaları için yasa tasarısı ya da bildiri imzalamadı.
Bahsi geçen olay Wisconsin’de yaşanmıştı. Cumhuriyetçi eyalet meclisi üyesi Steve Nass ve 61 yerel meclis üyesi Kevin Barrett’in Wisconsin Üniversitesi’nden atılması için bir dilekçe imzalayıp rektörlüğe ve valiliğe sunmuştu. Ayrıca binlerce mezun da üniversiteye mesaj yağdırarak Barrett’in ders vermeye devam etmesi hâlinde bağış yapmayacaklarını bildirmişti. Üniversite yönetimi 10 gün boyunca Barrett’in verdiği derslerde benzer propagandalar yapıp yapmadığını araştırdı ve sonuç olarak Barrett’in bu aykırı fikirlerini derslerde öğrencilerle paylaşmadığı tespit edildi.
Ama hikâye burada bitmedi. Barrett kendi tabiriyle kara listeye alındı ve 2006’dan beri üniversitelerde ders veremiyor. http://www.twf.org/bio/Barrett.html.
Kampanyanın öncülerinden ve kamu yüzlerinden James Fetzer için de benzer bir son yaşandı. Ders verdiği Minesota Üniversitesi, Fetzer’in komplocu fikirlerinde üniversitenin adını, titrini ve email adresini kullanmasının yanlış olduğuna karar verdi ve onu emekliye sevk etti.
9/11’in devletin işi olduğuyla ilgili röportajlar ve konferanslar veren soğuk füzyon deneyleri yapan fizikçi Steven Jones da üniversitesi tarafından önce ücretli izne gönderildi, sonra yönetimle anlaşıp emekli oldu.
En ünlü vaka ise Colorado Üniversitesi’nde kültürel çalışmalar dersleri veren, yerli orjinli profesör Ward L. Churchill’in başına gelendi. 11 Eylül’de Dünya Ticaret Merkezi’nde ölenleri Küçük Eichmann’lara benzeten Churchill, saldırıyı “patronları Orta Doğu’daki insanların bebeklerini öldürttü, onlar da buna cevap verdi” diye anlatmıştı. Üniversitesinden atıldı, mahkemeler yıllarca sürdü, akademik özgürlük tartışmalarına neden oldu. Ama geriye dönemedi.
Tabii kampanyanın yüzü olarak TV’lere çıkan, röportajlar veren, kitaplar çıkaran akademisyenler dışında sadece imza atarak destek veren akademisyenler benzer bir akıbete uğramadılar. Hiçkimse gözaltına alınmadı.
Peki aklı başında gibi görünen, muhalif, hak mücadeleleri içinde yer almış, iyi eğitimler almış, alanında tanınmış akademisyenler nasıl olup da 11 Eylül’ü kendi devletlerinin yapmış olduğuna böylesine inanmıştı?
Esas üzerine düşünmemiz gereken soru burası...
Aslında devletin her türlü melanetin kaynağı olduğu, başımıza gelen bütün felaketlerin onun karanlık koridorlarında planlanmış pis kumpaslar olduğu inancı ABD’de güçlü bir entelektüel gelenek.
Kökleri federal devletlerin üzerinde merkezi Beyaz Saray otoritesinin kurulduğu zamanlarda kadar götürebilecek güçlü bir devletin kirlilik ve diktatörlük kaynağı olacağını düşünen sağcı ve güç odaklarının, büyük şirketlerin para için türlü kumpasların içinde olduğuna dair solcu kanatları olan bir gelenek bu.
Bize de tercümeyle gelen deprem makinesi HAARP’tan, Rothschild ailesi ve İlluminati üzerine komplo teorilerine, “11 Eylül ABD kendi kendine yaptı”, “ABD kendi kendine Pearl Harbour’u vurdu"ya kadar savaş kararları, suikastlar, çok ölümlü olaylar, katliamlar hakkında yüzlerce komplo teorisinin kaynağı ABD’deki bu geleneklerdir.
Ne kadar da tanıdık. İnsanın aklına Türkiye’nin yakın tarihiyle ilgili artık sorgusuz hakikat hâline gelmiş yüzlerce örnek geliyor. Mesela Kazancı Yokuşu’ndaki kamyonun hikâyesi.
1977 1 Mayıs’ında ölümlerin çoğunluğunun sebebi kurşun değil Kazancı Yokuşu’nda yaşanan izdihamdı. İzdihama sebep olan da o gün caddeye çekilmiş bir kamyondu. “Esrarengiz kamyon” demeliyiz. Çünkü küçük bir Google taramasında o kamyon üzerine kurulmuş yüzlerce komplo okumanız mümkün. Özetle kamyonun katliam için devlet ya da kontrgerilla tarafından oraya bırakıldığı iddia edildi yıllarca. Ta ki 2012 yılında kamyonu oraya çektirmiş mitingi düzenleyen DİSK’e bağlı Teknik-İş Sendikası Genel Sekreteri konuşana kadar. Biraz da yıllarca açıklama yapmamış olmanın mahçupluğuyla şöyle demişti:
''Kazancı Yokuşu'ndaki kamyonu ben kiralatmıştım. Nereden bilebilirdim ki, kamyonun insanların orada ezilmesine yol açacağını... çok üzgünüm.”
Bütün yakın tarihi benzer hikâyeler ve komplo teorileriyle yazmak mümkün.
Türkiye’de neredeyse her katliamın faili olarak birinci dakikada, elde hiçbir delil yokken devleti gören, devleti hiç değişmez, sabit ve sadece kötülük üreten bir mekanizma olarak algılayan ABD’dekine benzeyen bir entelektüel gelenek mevcut.
Arada şöyle bir fark var. ABD’deki gelenek itibarsızken, meczup muamelesi görürken, burada bir anda yüzlerce entelektüelin altına imza atabildiği metinler çıkaran sorgusuz, bütün muhalefeti kuşatan bir itibara sahip.
Bu yüzden cemaat polisleri birkaç yıl önce Koç Müzesi’nde sergilenen eski bir denizaltının içine tam da çocuklar müzeyi ziyaret ederken patlatılacak bir bomba yerleştirebilecek kadar korkunç bir derin devlet olduğuna hepimizi kolayca inandırabilmişti.
Bugün de PKK’nın neredeyse her gün anlattığı benzer onlarca hikâyeye anında inanıp sorgusuz bildiriler yayınlayanlar var.
Türkiye’de devletin her otoriter devletin olduğu gibi karanlık bir tarihi var. Dört darbe olmuş bir ülkeden bahsediyoruz. Ama bu karanlık tarihi oluşturan bilgilerin çoğu politik çatışmalarda ihtiyaca binaen üretilmiş bir bilgi-belge destesinden oluşuyor. Hakiki bir sorgulamaya bile kimseyi ihtiyaç bırakmayan mutluluk verici, sürekli kendini haklı ve iyi hissettiren bir kabul edilmiş ezberlerden ibaret.
Devletten nefret ederken, onu olduğundan mahir ve kötü olarak algılayan bu muhalif gelenek, onunla konuşmayı, onu değiştirmeye çalışmayı da reddediyor, abartı ve komploculukları devletin sahiden teşhir edilip, hesap sorulması gereken günahlarını örtüyor ve en kötüsü de kötülük üretecek öteki failleri de devreden çıkarıyor, masumlaştırıp, hesap vermekten kurtarıyor.
PKK’nın şiddet kullanımındaki bu şımarıklığının, ne yaparsam yapayım sorumlu olmayacağım ve hesap vermek zorunda kalmayacağım gibi dünyadaki herhangi bir terör örgütünün rüyasında göremeyeceği bir konfora sahip olmasının sebebi de günün sonunda devletle olan kadim kavgasının şehvetiyle onun kötülüklerini görmezden gelecek, yaptıklarını her şeye rağmen meşru ya da anlaşılabilir bulacak güçlü bir entelektüel geleneğin varlığı…
Ölümlerin sayısı arttıkça, çatışmalar yükseldikçe bu tarz bir veriye ve somut duruma bakmaksızın ‘tek suçlu ve kötülük kaynağı devlettir’ entelektüelliğin devletin ve toplumun gözüne batması, tansiyonun son bildiri meselesinde olduğu gibi yükselmesi, fikir özgürlüğü açısından kötü sonuçlara neden olması da neredeyse kaçınılmaz.
Bunlardan bazıları iki sene devletin Akil İnsan ilan ettiği isimler olunca da mesele kötü bir aydın ve entelektüel düşmanlığına kadar geliyor.
Halbuki devlet değişiyor. Toplum değişiyor. Önceki gün Meclis’te Hristiyan bir vekil için pazar ayini arası verildi, Başbakan Erzincan’da cemevinde yere oturup cem izledi. Belki bir sürü de kötü şey oldu. Ama onları da toptan bir düşmanlıktan doğan muhaliflik değiştiremeyecek. Zaten değiştirmek isteyip istemediklerine de emin değiliz.
Sanki toplumun, devletin değiştiğine, değişebildiğine ikna oldukları anda bütün birikimlerini kaybedeceklerini zannediyorlar ve sürekli bizi sözlerinin kıymetli olduğu eski zamanlara çekiyor, huysuz ihtiyarlar gibi her şeyin ne kadar kötüye gittiğini, ne kötü zamanlara geldiğimizi anlatıp duruyorlar. Devlet, hükümet hatta büyük kalabalıklar kötü olunca kendilerinin otomatik olarak iyi, doğru ve muhalif oldukları o güzel eski günlere….
Aslında İstanbul gazinolarından Adana pavyonlarına düşmüş eski şöhretli şarkıcılarınki kadar hüzün verici bir hikâye bu...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025