Ayşe Böhürler
Bir önceki yazımda Fevziye Nuroğlu ablanın vefatı üzerine onların nesli ile bizim jenerasyon arasında bir karşılaştırma yapıp bizim jenerasyonun daha sert olduğunu yazmıştım. Doğal olarak itirazlar geldi, doğrusu itirazları dinleyince yapanlara hak verdim. Yazının kalıcı bir belge olduğunu düşünerek bu konuda bir tashih yapmam gerektiğine inanıyorum. En azından benim de içinde bulunduğum jenerasyona haksızlık etmemek gerekir.
Geçen hafta, yazımdaki şu cümle itirazların yoğunlaştığı kısımdı: “Onlar başörtüsü mücadelesini bizden daha yumuşak verdiler, kimseye öfke duymadan, suçlamadan bir dil kurmaya çalıştılar. Güzellikle anlattılar dertlerini.”
Bu cümleye gelen haklı itiraz da tam olarak şöyle:
“Siz böyle deyince sanki biz çok sert ve öfkeli bir mücadele vermişiz ve herkesi suçlayan bir dil kurmuşuz, meseleleri güzellikle anlatmamışız gibi anlaşılıyor.
Ben bunu kuşağımıza haksızlık olarak görüyorum.
Meseleleri ele alışımız farklıydı, onlar kamusal alanda muhatapları ile yüz yüze karşı karşıya gelmeden bir strateji izlediler. Biz ise kamusal alanda eşitler olarak konuşabilmenin imkanlarını oluşturmaya çalıştık. Dönemsel olarak farklı dil ve tavırlarımızın olması anlaşılabilir bir şey. Ama bu, bir grubu öfkeli, diğerini güzel dert anlatan diye kategorize etmeye yol açmamalı. “
Doğrusu bizim jenerasyon kamusal alan aktörlerini bir önceki jenerasyon kadar üstün ve yenilmez görmedi, bu dünyanın değişebileceğine ve bunu da başarabileceğimize inanan toplumcu bir anlayışın içinde yetiştik. Bu nedenle devlet başta olmak üzere kamusal alan aktörleri ile eşitler arası ilişki kurduğumuz gibi kendimizi dolanmadan, olduğu gibi ifade etmeyi başarabildik.
‘Aman kimse duymasın’ yerine tam tersine “aman duysunlar ve biz bunu konuşalım” hissiyatına sahiptik. Bizim kuşağın başörtüsü de bu anlamda öncekilerden ayrışır.
Bir diğer nokta da bizim kuşak kendini tanımlarken sınır koymadı. Bizden önceki kuşak “İslamcı” kelimesinden rahatsız olur, ideolojik çağrışımlardan uzak durmaya çalışırdı. Kısaca dönem siyasetini karşılarına almak istemezlerdi.
Bizimkiler tam tersi bunları açıkça göğüsledi. Tartışmalara katıldı, “iyi güzel, faydalı Müslüman kadın” imajını taşımak yerine “eşit haklar” talebini her yerde usulünce seslendirdi. Görünür olmaktan kaçınmadı, kendini temsil etti. Aile odaklı bir kadın imajı yerine kimliğini güçlendiren bir kadın imajı ortaya koydu.
Bu noktada 1995 Pekin Kadın konferansı hazırlıkları ile Habitat toplantısında bu iki jenerasyon farkı çok daha iyi ortaya çıkmıştı. Pekin’de sunulacak tebliğde bizim “İslamcı” kelimesini kullanmamız onlar tarafından kabul edilmemiş, aramızda uzun tartışmalar yaşanmıştı. Habitat’ta da başörtüsü ve kamusal alan tecrübesi üzerine hazırladığımız programda bizim tavrımız eşitler arası diyalog kurma çabası iken, onlar kendilerini daha dolaylı ifade etmişlerdi.
Tabii ki yine de bize göre daha yumuşaktılar ve görünmeden var olmaya çalıştılar.
Bizim jenerasyon tam tersi açık, netti. Kendini kamusal alanda her platformda olduğu gibi ifade ederek var olabileceği, gerekirse bunun bedelini ödeyebileceğini gösteren bir strateji izledi.
Bedel de ödedi…
Bizden sonrakiler için nasıl bir değerlendirme yapılabilir henüz bilmiyorum. Biz bizden öncekilerden, onlardan çok şey öğrendik, Ancak bizden sonraki jenerasyonun durumu da kafası da çok karışık. Tarihin ve akışın bir devamı olmak yerine “bambaşka!!!” olmak istiyorlar. Oysa bu da pek rasyonel görünmüyor.
Katar'dan intikam mı alınıyor?
Katar’ı uzun süredir izliyorum. Kadın belgeselinin bir versiyonunu 2007’de çekmiştim. Belgesel çekimlerinin öğretici ortamında ülkeyi anlamaya çalışmıştım. Diğer körfez ülkelerinden farklıydı. Zenginlik kaynağı doğalgazdı, petrol değildi. Kadınlar diğer körfez ülkelerine göre daha çok kendilerini ifade imkanı bulabiliyorlardı. Bunun sebebi de Şeyhin eşlerinden birisi olan Şeyha Mozah idi. 1990’lı yılların sonunda orada kadınların televizyona çıkması tepki alırken Şeyha Mozah bunu değiştirmiş, kadın konusunda tabuları yıkmıştı. Ülkedeki birçok kurum ve kuruluşun başında kadın yöneticiler vardı. Hele de Suud ile kıyaslandığında Katar’da kadınlar her manada çok özgürler.
Diğer taraftan ülkede etkili aileler arasında Şii guruplar olsa da bu Umman ve Bahreyn’e göre çok daha az. Her kesimden insana ev sahipliği yapabiliyordu. Tüm bunlara baktığımda bir terör örgütünü destekleme iddiası aklıma gelebilecek en son ülke olarak herhalde Katar’ı zikredebilirim. Bir başka noktada da Al Jazeera bir medya organı olarak bölgede demokratik bakış açısına sahip tek televizyon. Resmi devlet televizyonu gibi olmayan, bölgede hem kendisine hem de dünyaya açık tek medya. Katar’a yapılan haksız kuşatma intikam arzusu gibi duruyor. Arap baharında Tahrir’deki olaylarda tek canlı yayın yapabilen, dünyaya olan biteni an be an duyuran tek televizyon Al Jazeera idi. Irak’ta savaş cephelerinde, Müslümanların yaşadıklarını dünyaya yine onlar duyurdu. Batı medyası dışında İslam dünyasında olan biteni en şeffaf ve objektif anlatan tek İslam ülkesi merkezli yayın organı da yine onlar. Tüm bunlara bakınca Katar’a yapılan kuşatmanın bölgede haber alma özgürlüğünü sınırlandırmak başta olmak üzere pek çok sebebi olabilir. Diğer taraftan İsrail’in Gazze’yi Filistinlilere bırakmaktan pişman olduğu biliniyor. Gazze’ye en büyük yardım yapan ülkelerden birisi de Katar. Suud hamlesi İslam dünyasını daha da parçalara ayırma hamlesi olarak tarihe iz bırakacak gibi görünüyor. Lapierre-Collins’in “Kudüs ey Kudüs” kitabı, Kudüs’ün İsrail’e terkinde Arap ülkelerinin ne kadar büyük kabahati olduğunu çok iyi anlatır. Bugün de durum çok farklı değil!
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2020
29.06.2019
13.04.2019
30.03.2019
9.02.2019
26.01.2019
19.01.2019
12.01.2019
5.02.2019
29.12.2018