Cemile Bayraktar
WhatsApp’tan ses kayıtları alan biri değilim, ülkenin neredeyse yarısının her mühim olay sırasında ya da sonrasında nereden geldiği, kim tarafından hazırlandığı belli olmayan bir takım ses kayıtları üzerinden istihbarat elemanına dönüştüğü düşünülürse, bir köşe yazarının WP’den ses kaydı almaması garip gelebilir ama benim için halen kaynaklar önem arz ediyor.
Geçtiğimiz hafta, bana da kaynağı belli olmayan bir ses kaydı geldi, güvenilir bir gazeteci arkadaşımdan. İçeriği dinlemeye başladığımda seçime birkaç gün vardı, Türkiye’de din ve siyaset ilişkisinde siyasetin hep kazanan, dinin ise hep kaybeden olduğunu gören ve bu konuda sık sık yazan biri olarak, içerik din ve siyaset konusunda öyle tatmin ediciydi ki, gerçekten “kim bu ses kaydının sahibi” soruma cevap almamak bile benim için bir sorun oluşturmadı. Risale-i Nur talebesi olduğu belli olan bir kişi, din ve siyasetin, cemaatler, tarikatlar ile siyasetin ne zaman yan yana gelseler ortaya dinin ve din menşeili tarikatların, cemaatlerin nasıl zarar gördüğünü Risale-i Nur üzerinden anlatıyordu.
Ayrıca Türkiye tarihindeki cemaatlerden somut örnekler vererek ifadelerini güçlendiriyordu. Ses kaydını elbette doğrudan buraya yazmayacağım ancak o ses kaydını dinleyeli bir hafta olmasına, seçim gündemi kendisinden başka bir şeye odaklanılmasına izin vermemesine, ırkçılığa göz kırpan şovenizme dair beyin yakan yorumlar üzerimize tsunamidalgası gibi gelmesine rağmen, düşüncemin merkezinde hep bu ses kaydı vardı. Zira seçim, Türkiye seçmeninin ideolojik tutumu konuşulurken merkezde bir yerde hep din vardı. Çünkü ortada meşru olmayan bir şeyler vardı ve din gibi bir meşrulaştırma aracı hep bu meşrulaştırma siyaseti için kullanılıyordu. Siyaseti bir kenara bırakmak kolay da inanan bir insan olarak gözlerinizin önünde dinin, siyaset gibi neredeyse hiçbir sabitesi olmayan bir kurum tarafından parça parça tüketilmesine şahit olmak gerçekten çok ağır. En azından ben ve benim gibi bir azınlık için.
Din-siyaset ilişkisinde başta da söylediğim gibi din ve siyaset ne zaman yan yana gelse ya da din, siyaset için araçsallaştırılsa olan dine ve dindara oluyor. Emevilerdöneminde de böyleydi, dün Refah Partisi iktidara geldiğinde de böyleydi, İran’da da böyle, bugün burada da böyle. Yok bunun istisnası.
Din bize ne söylüyor? Dinin söylediğini, Allah’ın emrini şurada bir birkaç cümlede özetleyebilirim; abdest, namaz, oruç… yalan söyleme, hak yeme, işi ehline ver, kötülük görünce itiraz et, harama uzanma, haksız yere cana zarar verme, aklını kullan ve Allah’tan başkasına kulluk etme. Bu kadar az öz emir ve nehiylerden oluşan bir şey bu… saçının sakalının boyu, ayak bileğinin ölçüsü gibi dinin özüne değil ayrıntısında olan şeylere takılmadığınız müddetçe gerçekten emir ve nehiyler bunlardan oluşuyor.
Peki, siyaset bize ne söylüyor ya da söylettiriyor? Duruma göre yalan söyleyebilirsin, iktidarda kalabilmek için tavizler verebiliriz, harpteyiz harp hiledir, yarın iktidara gelince o kötülüğü ortadan kaldıracağız bu nedenle o kötülüğü şimdilik görmeyelim, şuraya kendi adamımızı sokalım malum o bizden, bu şahıs bu işin ehli değil ama şu iktidar için o kadar çalıştık nihayetinde kızımı-oğlumu bir işe koyacaklar. Hadi söylediklerimden bir tanesini, “bizdeki” siyasi ölçekte çürütün, mümkün değil. Evet, o “kafir” dediklerimizin siyaset sahnesinde bunlar yok, o yüzden mesela bizde devletin tüm imkanını siyasi bir yönetici kullanınca sorun olmuyor ama Avrupa’da devletin kesesinden bir çikolata aldığınızda hakkınızda dava açılıyor, istifa etmeniz bekleniyor ve istifa ediyorsunuz. Ama bu bahsettiklerim “onlar iyi, biz kötüyüz” ezberinden neşet etmiyor. Anlattıklarım, din ve siyasetin iç içe girmesi durumunda kaldıkça başımıza gelenlerin neler olduğu.
Farkında mısınız, hem din gibi “güven” anlamındaki kuruma hem de siyaset gibi merkezinde “güven” olması gereken bir kuruma güven yok, bu kadar güvensiz bir ortamda elbette yine güven veren bir yere sığınmak isteyeceğiz zira bu insanın en temel ihtiyaçlarından biridir. Aslında birileri bize güven verdiği için değil tam aksine oldukça güvensiz hissettiğimiz için “lider figürü, güçlü görüntü, kurtarıcı modeli” arıyoruz. Güvende olsak neden bu kadar güce vurgu yapan siyasilere yönelelim ki? Neden onlara güvenebilmek için onlar dini kendilerine bağlayıp erozyona uğratırken, “bi dakika, bu dinin emrettiği değil nehyettiğişeydir” demiyoruz da, her şeyi tezkiye etmek için dinden yola çıkarak siyasi görüşümüze bir meşruluk arama ihtiyacı duyuyoruz? Eğer haklı olsak, seçim meydanlarından haklılığımızı haykırmak bize yetmez mi, neden cami arıyoruz ya da neden camide yapılan siyaset bizleri daha coşkulu bir hale getiriyor? Çünkü oldukça güvensiz hissediyoruz ve güvende hissetmek için dini her türlü araçsallaştırarak kendimizi tatmin etmeye çalışıyoruz.
Peki, şunu düşünüyor musunuz hiç? Din, sabitesi olan, bireyi ve toplumu teskin eden -Marksist anlayıştaki olumsuz sızı dindirme-uyuşturucu anlamında kullanmadım- kaosun panzehiri olan, uyum sağlamayı kolaylaştıran yani en azından böyle fonksiyonları da olan bir fenomen olarak tutunduğumuz bir şey iken “biz dindarlar”, dini siyasetin çatısı altında parça parça öğüten dindarlar, yarın neye tutunacağız? Bırakın gelecek nesilleri, bırakın bu dinin dışında kalan sekülerleri, laikleri, yarın bizler kendi ellerimizle güven kaynağı olan dini neredeyse güvensizlik ve istismar aracı haline getirdikten sonra hangi güvenli limana sığınacağız?
Günde beş vakit, Fatiha Suresi ile sırat-ı mustakim, Allah’ın dilediği istikamet üzere olmak isteyen mümin, “La ilahe illa Allah” demiş komşusunu, -evet laikler de sekülerler de şehadet getirmiş, Müslüman olmuş kişiler-nasıl farklı siyasi görüşten diye münafık, kafir ilan edebilir? Allah, akraba ile ilişkisini kesenle ilişkimi keserim derken, nasıl iki kardeşten biri bir diğerini sırf siyasi bir tercih üzerinden reddeder? Müslümanların kendi içlerindeki ayrışma nedeniyle mızrakların uçlarına Kuran-ı Kerim sayfalarını taktığını okuduğumda dehşet duymuştum, nasıl yani, demiştim. Bir gün neredeyse bir benzerinin içinden geçeceğim aklıma gelmezdi. Ve siyaset gerçekten umurumda bile değil, dindarlar olarak en temel dayanağımız din iken, nasıl o dayanağı dinamitleriz, siyasileştikçe elde sadece siyasetin kaldığını, dinin sabun gibi eridiğini görmüyor muyuz?
Birde tersinden düşünün, 70 yıl önce kısa bir süre ezan Türkçe okutuldu, din eğitimi laik yönetim kontrolüne verildi, başörtülü okuma ve çalışma hakkı elimizden alındı, dindarlar devlet kurumlarının icat ettiği fişleme kurumlarıyla fişlendi, müstakil bir sermaye oluşması engellendi. Nihayetinde bunlar haksız şeylerdi, öyle haksız şeylerdi ki, hepsi bir süre devam etti ve bi daha da hortlamayacak üzere kötü kabuslar olarak geçmişte kaldı. Ve dindar kesim doğru ve haklı olduğu için kısa sürede haklarını geri aldı, böyle bir durumda bırakın dine zarar gelmesini din en önemli hak arama motivasyonuydu. Bugün, dindarların elinde her tür imkan var, kimse “bize” kaşının üzerinde gözün var bile diyemiyor. Peki, adil miyiz, haklı mıyız, motivasyon kaynağımız dinin emirlerinden elimizde ne kaldı?
Normalde birkaç saat içinde köşe yazımı tamamlar bitiririm. Ancak bu yazı bitmiyor, kalkıp oturuyor bir paragraf daha ekliyor ama yine de bitiremiyorum. Yazsam da çizsem de nokta koyamıyorum. Dini otorite, dinin sahibi, en dindar olmasam da, kırığı söküğü olan dindarlığıma rağmen, dinin her gün bir parçasının kopartılması, etimden et kopartılıyormuş hissi veriyor, canım acıyor, huzurum yok. Ve daha kötüsü, kendim gibi dindar olan insanların bir kısmı, elbette hepsi değil ama çoğunluğu, bu durumdan hiç rahatsız olmuyorken hatta bu durumun faili iken, yalnızlığımı, yalnızlığımızı kime şikayet edeceğimi, edeceğimizi bilemiyorum, bilemiyoruz. Çünkü siyasi kazançlar imandan bir cüz değil, mutmain etmiyor, mutmain olunacak tek yerde ise mutmain edecek olan dini değil de siyaseti görmek, siyaset kazanırken dinin kaybettiğini görmek, seçimin bilmem kaçıncı tura kalmasından çok daha yorucu. Ve bir ses kaydında ifade edilen doğruları, biraz mahcup, biraz gizli saklı sağa sola göndermek tek başına dinlendirici olmuyor.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları



























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.12.2025
9.10.2025
7.08.2025
3.08.2025
16.01.2025
7.01.2025
7.11.2024
31.10.2024
9.10.2024
26.08.2024