Eser KARAKAŞ
Anayasa Mahkemesi’nin Barış Bildirgesinin altına imza atanlarla ilgili almış olduğu önemli karar bendenize Türkiye hakkında çok önemli şeyler gösterdi, bunları zaten bir ölçüde biliyordum, biliyorduk ama bu kez, çok sevimsiz doğrular bir kez daha topluca önümüzde sergilendi.
Konuya serinkanlı yaklaşmak lazım.
Terör bir eylem biçimi olarak kötüdür, hatta daha da ilerisidir.
Devletin temel görevlerinin başında da muhtemelen terörle mücadele gelir çünkü terör en temel insan hakkı olan yaşam hakkına bir tasalluttur.
Terör üreten örgütlerin bağlı oldukları kurallar olmayabilir, zaten tanım gereği herkes için yasallık ve önemli bir ekseriyet için de meşruiyet dışıdırlar; bu nedenlerden terör örgütleri kınanamazlar, eleştirilemezler zira kınama, eleştiri yasal, meşru kurumlara karşı kullanılacak yöntemlerdir (ekranlarda “terör örgütlerini neden kınamıyorsunuz?” diyen çok sayıda cahil dangalak da var), terörü kınamak teröre meşruiyet kazandırır.
Devlet ise, özünde hukuk demektir, terörle mücadelesini hukuk kuralları içinde yürütmek zorundadır, bu zorunluluk devletin hukukla tanımlanmasından kaynaklanır, hukuk dışına çıkan (rutin dışına çıkmak S.D.?) devlet aslında devlet olmanın dışına çıkmış demektir, bu durumda da yasal ve meşru devlet organları kınanır.
Barış Bildirgesinde belirtilen, eleştirilen hususlar da, çok sert bir üslubun benimsenmiş olmasına rağmen, devletin terörle mücadelede hukukla çerçevelenmesini hatırlatmakla sınırlıdır.
Barış Bildirgesini kimse beğenmek, katılmak zorunda değildir.
Aynen, kimsenin Anayasa Mahkemesi kararını beğenmek, onaylamak mecburiyeti olmadığı gibi.
Ancak, Anayasa Mahkemesi kararları tüm devlet organlarının yüzde yüz uymakla mükellef olduğu kararlardır.
Devlet organlarının, tüzel ve özel kişilerin bu kararlara uyma zorunluluğu vatandaşlara bu kararı tasvip mecburiyeti getirmez.
Tüm yargı kararları, Anayasa Mahkemesi kararları dahil olmak üzere, yerden yere vurularak, hakaret içermeden, eleştirilere açıktırlar.
Anayasa Mahkemesi'nin Barış Bildirgesi kararına yönelik eleştirileri de hukuk dışı, Anayasaya aykırı, mahkeme kararına hakaret diye tanımlanması da kabul edilemez.
Bu uzunca toparlamadan sonra gelelim çok vahim Türkiye manzaralarına.
1-Bu kararın 8-8 gibi bir ekseriyetle (Başkan faktörü) çıkması Türkiye hukuk kurumu için bir ayıptır, karar gerekçesinde de belirtildiği Anayasa Mahkemesi üyelerinin bu içeriğe katılmaları gerekmez ama sekiz üyenin bu ifadeleri hukuk dışı olarak değerlendirmiş olması çok kolay kabul edilebilecek bir durum değildir.
2-Ama meselenin karşı tarafında da büyük problem vardır, CHP milletvekili, Anayasa Hukuku Profesörü Sayın İbrahim Kaboğlu’nun Anayasanın 153. Maddesinin son paragrafını (Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayınlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar ) hatırlatarak kararı eleştirenleri eleştirmesi gerçekten çok sıkıntılıdır ve bu ifade Anayasa Mahkemesi kararlarının eleştirilememezliği anlamına alınabilir ve çok tehlikelidir, kararın gereklerini yerine getirmek başka şeydir, eleştirmek başka şeydir, bu gerçek rektörler için de geçerlidir.
Benzer bir ifadenin sağduyusuna çok güvendiğim HDP milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş’tan geldiğini de görmek beni yine eşit ölçüde rahatsız etti.
3-Yukarıdaki cümlemde rektörlük ifadesini değil kişi olarak rektörü kullandım ve bu tercihim rastgele bir tercih değildir.
Basından karşı bildirgenin (1071 Malazgirt göndermesi içeren bildirge) rektörlüklerin önceliğinde oluşturulduğunu öğreniyorum ve bu durum bir üniversite skandalıdır.
Rektörlükler ya da üniversite senatoları üniversitenin tüzel kişiliğini temsil ederler ve herhangi bir siyasi konuda asla ve asla görüş belirtemezler çünkü bu üniversitenin tüzel kişiliğini temsil eden kurumların siyasi görüş belirtmeleri tüm öğretim üyelerini bağlar ki, bu durum kabul edilemez, gerçekçi de olamaz.
Rektörlüklerin, üniversite yönetim kurullarının ve senatoların bu alana ilişkin görevi tüm öğretim üyelerinin özgürlüklerinin arkasında durmalarıdır ama kendileri bir pozisyon alamazlar, çok ayıptır, üniversite kavramına aykırıdır.
Ancak, Türkiye’nin en eski üniversitesi olarak bilinen İstanbul Üniversitesinin bile tüzel kişilik olarak konuya ilişkin görüş açıklamış olması Türkiye’de üniversite kurumunun olmadığını hepimize bir kez daha göstermiştir maalesef.
4-Anayasa Mahkemesi'nin almış olduğu karar maalesef ilgili on öğretim üyesinin ilk derece mahkemeleri tarafından mahkûm edilmiş oldukları gerçeğini değiştirmemiştir; bu durum, ilk derece mahkemelerinin üzüntü verici hukuk düzeyini de önümüze sunmuştur.
xxx
Anayasa Mahkemesi kararı herkesi bağlar ama asla eleştiri dışı değildir ve bu durum herkes için geçerlidir.
Üniversite tüzel kişilikleri siyasi görüş açıklayamazlar ama öğretim üyelerinin ifade özgürlüklerini de savunmak, kollamak zorundadırlar.
Birinci derece mahkemelerin ısrarla özgürlüklerin yorumlanmasında Anayasa Mahkemesi'nin gerisine düşmeleri de anlaşılması kolay olmayan, tevatürlere neden olabilecek bir durumdur.
Tüm bu açılardan ülkemize baktığınızda karşımıza çıkan tablo çok ama çok can sıkıcıdır.
Bundan on sene önce bu tür konular tartışılırken ekranlarda en azından AİHM’ün çok ünlü, AİHM’e taraf ülkeleri bağlayan Handyside kararını (ifade özgürlüğü, sadece hoşa giden ya da insanları incitmeyen veya önemsenmeyen ‘bilgi’ ve düşünceler için değil, aynı zamanda devleti veya toplumun herhangi bir kesimini inciten, şok eden veya rahatsız eden bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. Demokratik toplumun olmazsa olmaz koşullarını oluşturan, çoğulculuk, hoşgörü ve açık görüşlülük bunu gerektirir)hatırlatır idik, artık bu bile gündem dışı ekranlarda, çok üzücü; o berbat millilik ve yerlilik böyle bir şey herhalde, unutmayalım bu karar hala iç hukukumuzun bağlayıcı bir unsuru.
Yazımı Prof. Baskın Oran’ın çok şirin bir yazısına (Bezm-i Şabalak Üniversitesinin anti-AYM bildirisi) bir yorum ile bitireceğim; şayet Baskın Hoca bu yazısında Bezm-i Şabalak Üniversitesi değil de mesela Bezm-i Sultan Üniversitesi (böyle bir üniversite yok herhalde ama olabilir) dese idi, o yazdıklarını, o hayali bildiriyi gerçek sanabilir idim çünkü bizim üniversiteler artık böyle şeyler bile yayınlayabilirler, sadece Şabalak kelimesi bu yazının bir şaka olduğunu düşündürüyor maalesef.
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
26.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
3.11.2025
28.10.2025
23.10.2025
14.10.2025
8.10.2025
23.09.2025