Etyen MAHÇUPYAN
Yürütme ile yargı arasındaki iktidar savaşı giderek çıplaklaştı. İki taraf da kendi meşruiyet sınırını aşmakta tereddüt etmedi.
Yargının hükümete yönelik darbe girişimine hükümet de aynen yargıya darbe hamlesi ile cevap verdi. Bu arada kullanılan araçlar neredeyse tümüyle anlamsızlaştı. Ne yolsuzluklar ne de bazı yargı mensuplarının görevlerini aşan davranışları artık birincil öneme sahip değil. Bu tür ithamların gerçek payı taşıdığını biliyoruz ama onların büyük fotoğraf karşısında basit detaylar olduğu kanaati de giderek yerleşiyor. Soru bu iktidar savaşının sonucunu belirleyecek olan meşruiyeti nerede aramamız gerektiği. Çünkü nihayette o meşruiyeti hakem sandalyesine oturtacağız.
Batı demokrasisi yargıyı bir ‘hakem’ olarak tasavvur eder ve işini baskı altında kalmadan yapabilmesi için de bağımsız olmasını zorunlu kılar. Yargı bağımsızlığının meşruiyeti ise tarafsız olacağı varsayımından kaynaklanır. Çünkü ancak tarafsız olan bir yargıyı bağımsız kılmak gerçekten adil bir ‘hakem’ ortaya çıkarabilir. Aksine tarafsız olmayan bir yargıyı bağımsız kıldığınızda, söz konusu yargının ideolojik ve siyasi nedenlerle alabileceği tutumlar yasama ve yürütme üzerinde vesayet oluşturmakla kalmaz, yargının bir iktidar alanına dönüşmesine neden olur. Batı demokrasisi bu sorunu yargı mensuplarının seçim yöntemi ile büyük ölçüde çözebilmiştir. Basitçe söylersek, çoğulcu kurumlar yaratabildiğiniz ve alınan kararları da olabildiğince nitelikli çoğunluğa bağlı kılabildiğiniz ölçüde, yargının kendi içinde hata düzeltme kapasitesi artar ve topluma güven vermesi mümkün olur. Eğer yargı içindeki atamaları ve kariyer düzenlemelerini de bu kurala bağlarsanız, en alt düzey mahkemelerin bile güvenilirliği olacaktır. Ama böyle bir sistem bile bizatihi meşru değildir. Yargı içinde siyasetin egemenliğinin dengeler yaratarak törpülenmesi belirli bir nesnellik ve adalet imkanı yaratsa da, toplum açısından bakıldığında yargının niçin ‘bu insanlardan’ oluştuğunun cevabı yoktur. Sadece bir mesleği seçmiş olmak ve bir sınavı kazanmakla, bütün diğer insanların kaderi üzerinde söz sahibi olmanın anlaşılır bir mantığı olamaz. Dolayısıyla Batı demokrasi modelinde yargı mensuplarının ‘kim’ tarafından seçildiği kritik önemdedir, çünkü yargının toplumla bağını kuracak olan meşruiyetin kaynağı buradadır. Tahmin edilebileceği gibi bütün Batı demokrasilerinde bu seçim doğrudan veya dolaylı olarak halkın iradesine dayandırılır. Yani prensipte halk yargı mensuplarını seçer ve onların nesnel ve adil davranmalarını sağlayacak mekanizmayı da belirler. Sonuçta ne yasama ne de yürütme yargının iç işleyişine müdahale edemez ve aldığı kararları ihlal edemez, ama yasama yargının ‘nasıl’ oluşacağına ve çalışacağına karar verir.
Böyle bir sistemde hükümetin yolsuzluk yaptığı anlaşıldığında siyasetçilerin kaçar yeri yoktur. İstifa müessesesi devreye girer ve eğer istifa edilmezse hükümetin meşruiyeti hızla azalır. Çünkü toplum yargıya güven duymaktadır ve eğer bir yanlış suçlama varsa bunun da ortaya çıkacağından emindir. Ama ya böyle bir güven olmasaydı? Ya toplum yargının siyasi bir aktör olduğunu bilerek meselelere bakıyor olsaydı? O durumda yolsuzluk suçlamasının ikincil konuma düşmesinden daha doğal bir durum olamaz. Hele ortada meselenin siyasi olduğuna dair kanaat oluşturacak sayısız belirti varsa, toplumun yürütme ile yargı arasındaki iktidar savaşını önemsemesi ve bu alanda duruş geliştirmesi kaçınılmaz olur.
Türkiye’deki durum bu… Biz bir Batı demokrasisi değiliz. Biz henüz ‘demokrasi öncesi’ bir noktadayız. Yolsuzluklar demokrasilerde çok önemlidir ama demokrasi öncesini yaşayan toplumlarda sıradan vakalardır. Buna karşılık yargının tarafsız olmaması demokrasilerde düşünülemez ama bu da bizim için alışılagelmiş bir durumdur. Türkiye bugün hâlâ demokrasi olmaya uğraşıyor. Önce demokrasi olacaksınız ki, demokrasi içi ilkeler ve temayüller geçerlilik kazansın ve halk nezdinde anlamlı olsun. Bunun olmazsa olmaz koşulu ise yargının tarafsızlığını garanti eden bir toplumsal sözleşme geliştirebilmektir. Burada kast edilen sadece yazılı bir anayasa değil. Toplumun birlikte yaşama iradesinin mevcudiyeti. Eğer hâlâ kendisi için güç devşirmeye çalışan ve kimliksel farklılıklara dayanan çeşitli cemaatlerden oluşan bir ‘toplumsanız’, siyaset bu mücadelenin adıysa ve yargı da siyasetin bir alanıysa, daha demokrasi falan değilsiniz demektir. Dolayısıyla kaçınılmaz olarak yürütme ve yargının dışından bir hakeme ihtiyacımız var ve demokrasiye yönelmek istiyorsak bu hakem kaçınılmaz olarak halkın kendisi olacak.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024