Mehmet Ocaktan
Müslüman bir toplum olarak ahlaka önem veririz. Bu konuda hemen her birimizin kulaktan dolma da olsa ayet ve hadislerden haberimiz vardır. Her vesileyle ahlaklı olmanın ne kadar önemli olduğunu anlatır, hatta fırsatını bulursak kendi çapımızda ahlakla ilgili küçük bir vaaz bile verebiliriz.
Kuşkusuz dinle ahlak arasında derin bir bağ olduğunu hepimiz biliriz, ancak ahlakın sadece süslü kelimelerle ifade edilen bir kavram olmadığını, aynı zamanda tek başımıza kaldığımızda bile her an hesap verilebilir bir konumda olmamızı gerektiren bir değer olduğu konusunda yeterince duyarlı olduğumuzu söylemek ne yazık ki mümkün değildir. Ali Bardakoğlu Hoca’nın ifadesiyle “Din bize, davranışlarımızın hesabını kendi içimizde verebilme bilinci kazandırır. Hukuk şeffaflığı, hesap verilebilir olmayı öngörür. Ama din hiç kimsenin olmadığı bir yerde bile şeffaflığı, kendimize karşı dürüstlüğü, kendimize ve Yüce Yaradan’a karşı hesap verebilir olmayı öğütler.” (Yüzleşme, s.45)
Genelde Müslüman toplumlar olarak ‘ahlak’ kavramının kendi hayatımızda nasıl bir karşılığı olduğunu ve de dindarlığımızı ahlaki kriterlerin nasıl şekillendirdiğini konuşmayı pek sevmeyiz. Bunun yerine Batı dünyasının sınırsız özgürlük yüzünden derin bir ahlaki çöküntü içinde olduğunu, bu yüzden de sapkınlık içinde olan Batı medeniyetinin çökmekte olduğuna ilişkin hurafeleri en veciz kelimelerle anlatmayı tercih ederiz.
Zaman zaman kendimizi bu coşkuya öylesine kaptırırız ki, ahlaki kirlilikle malul durumda olan İslam toplumlarının perişan halini gizlemek için rahmet dini olan İslam’ı bir manivela olarak kullanmaktan bile çekinmeyiz. Bir bakıma dine sponsorluk görevi yükleyip, İslam’ın ruhuyla örtüşmeyen hallerimizden kurtulma hesabı yaparız.
Çünkü kafamızdaki ideolojik şablonlara göre bir din tarifi yaptığımız için bizim ahlak anlayışımızın hak-hukuk, adalet, özgürlük, şeffaflık, liyakat gibi evrensel değerlerle bir akrabalığı bulunmamaktadır.
Ne zaman kendi ahlaki kirliliğimizle yüzleşmek durumunda kalsak, hemen geleneksel ezberlerimize dönüp, “Batıda, laisizm, sekülerizm, liberalizm gibi batıl ve insan fıtratına ters olan ideolojiler Batılı toplumların ahlaken çökmesine ve çözülmesine neden olmuştur” diyerek bütün günahlarımızdan kurtuluruz!
Aslında Müslüman toplumlar olarak ahlak konusunda halimizin içler acısı durumda olduğunu hepimiz biliriz, ama nedense bunu kendimize bile itiraf etmekten çekiniriz.
Dinle ahlak arasında kuvvetli bir bağ olduğunu bildiğimiz halde neden arka kapıdan kaçarak ahlaki sorumluluklarımızdan kurtulmaya çalıştığımızı anlayabilmek için, Batı ile İslam dünyası arasında kısa bir karşılaştırma yapmak sanırım yeterli olacaktır.
Oysa ahlaki zaaflar içinde olduklarını tekrarlamaktan keyif aldığımız demokratik toplumlarda yolsuzluk yapan, rüşvete bulaşan en tepedeki devlet görevlileri dahil herkes yargı önünde hesap verir, hem de en acımasız şekilde. Medya da bu konuda en önemli denetleme güçlerinden birisidir.
İslam dünyasında ise yolsuzluk yapan, rüşvete bulaşan devlet yöneticilerini denetleyecek, hesap soracak bağımsız ve tarafsız yargı gücü bulunmamaktadır. Bu ülkelerdeki yazılı ve görsel yayın organlarına demokratik anlamda ‘medya’ demek bile mümkün değildir. Zaten onlar da iktidarların yan kuruluşu gibi çalışmaktadırlar.
Yeri geldiğinde “Batılı ülkeler sadece kendilerine demokrat” diyerek sorumluluklarımızdan kaçmak için bahaneler üretsek de gerçek şu ki; demokratik ülkelerde bireylerin en temel insani hakları, özgürlükleri hukukun teminatı altındadır, basın özgürlüğü demokrasinin en temel denetim enstrümanlarından birisi olarak kabul edilmektedir. En önemlisi de bu ülkelerde hiç kimse, “Acaba iktidarı eleştirirsem gece yarısı polis kapımı çalar da, apar topar tutuklanır mıyım?” korkusu içinde değildir.
Ancak Türkiye ve diğer İslam ülkeleri için aynı şeyleri söylemek ne yazık ki mümkün değildir. Her gün ahlaktan, Allah’ın insanları hür olarak yarattığından, adaleti emrettiğinden söz ederiz, ama bireylerin ifade özgürlüklerinin önüne barikatlar kuran, hukukun üstünlüğüne riayet etmeyen, gerektiğinde yolsuzlukların üzerine perde örtmek için fetvalar üreten kirli yönetimlere destek vermekte de bir beis görmeyiz.
Evet hurafelerimizi tekrarlamaya devam: Batı ahlaken çöküyor ama bizim ahlakımız mükemmel...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları











































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.12.2025
22.12.2025
8.12.2025
5.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
26.11.2025
21.11.2025
19.11.2025
17.11.2025