Murat BELGE
Hürriyet’in bu sabahki manşetine baktım: “ABD Barışı Öldürdü” denmişti. Doğru bir tespit mi bu? Bir “Barış” vardı da, şimdi öldürüldü mü? Ya da “Barış” olmadığını biliyoruz, öyle değil de, “Barış Umudu” mu vardı, diye sorabiliriz. O mu öldürdü?
Yanlış anlaşılmasın. "Aslında Trump barışa zarar verecek bir şey yapmadı" demek istemiyorum. Gerçekten bir “barış”, gerçekten bir “barış umudu” olsa da, Trump yapacağını yapardı. “Trump” demek, zaten bu demek. Trump’ın sorumsuzluğunu, görüşsüzlüğünü v.b. yumuşatmak gibi bir niyetim yok. Ayrıca, sonu bugünden kestirilemeyecek bir felaketler zincirine yol açtığı da belli.
Ama Trump bunu yapmadan önce var olan durumun da yeterince berbat olduğunu ve bir olumlu gelişme beklemeye imkân tanımadığını söylemek istiyorum.
Kudüs’ün kendisinden başlayalım. Kudüs zaten işgal altındaydı. İsrail zaten Kudüs’ü kendi başkenti olarak görüyordu.
“Kral çıplak” fıkrası gibi bir durum bu. Trump bunu söylemiş oldu. Kralın çıplak olduğunu zaten herkes görmekte olduğu için, öyle olduğunun yüksek sesle söylenmesi bekleneceği kadar heyecan yaratmadı.
Olayın üstünden birkaç gün geçtikten sonra, birçok kişi, bunu yazmaya başladı. Daha çok “Arap Dünyası” diyorlar…
Uzun boylu tepki yok, uzun böyle öfke yok, heyecan yok. Bu durgunluğun ya da tepkisizliğin önemli bir kaynağı “kanıksama.” Gene önemli bir neden, o coğrafyada birçok ülkenin kendi iç sorunlarına dalmış, gömülmüş olması. Irak, Suriye, Mısır; bu üç Arap ülkesi örneğin, kendi sorunlarını unutup çoktan kaybedilmiş Kudüs’ün davasına sarılmaya hazırlıklı görünmüyor. Onun için de en yüksek volümlü sesi Tayyip Erdoğan çıkarıyor.
Tayyip Erdoğan, Perez’den beri İsrail’le böyle bir ilişki kurmayı İslam dünyasında önderliğin kapısını açacak bir imkân gibi görüyor sanırım. Bu, çok gerçekçi bir şey değil. O dünyada bu “bağırma” eylemini “takdir” edenler çıkar ama bağırmanın arkasından yapılması gerekenler gündeme gelince başka işlere dalma ihtimalleri yüksektir.
Erdoğan da “bırakmayız”, “izin vermeyiz” derken, özellikle de “Kudüs’ü kurtarmak gene bize düşecek” derken neyi kastediyor bilmiyorum. Göreceğiz herhalde.
Arap ya da İslam dünyasında önderlik konusu tamam da, bütün bu Zarrab’lar, Man Adaları ortamında Kudüs konusunu böyle öne çıkarmak AKP iktidarı için yapılması gereken bir şeydi zaten. Hattâ iktidar açısından iyi bir zamanlama olduğu bile söylenebilir. Öncelikle Zarrab davasından ötürü Amerika ile aramızı açmamız gerekiyordu. Bu ayrıca, Batı ile köprüleri atma uzun vadeli planı için de bir yere oturuyordu. Trump’ın Kudüs çıkışı bu işlemin “Zarrab” kısmını kamufle etmeye yaradı. Amerika’ya ve Trump’a şimdi Kudüs’ten ötürü çatıyoruz. Böylece çok daha haklı bir davanın savunmasını üstlenmiş oluyoruz.
Erdoğan Kudüs-Trump-İsrail hattında mücadele verirken Yunanistan’ı da ihmal etmedi ve o cephede “Lozan” konusunu açtı.
İsrail’in Filistin’de yaptıkları gibi Yunanistan’ın da Müslüman ve özellikle Türk-Müslüman azınlığa karşı davranışlarında çağdaş demokrasi ve insan hakları ilkelerine uymayan şeyler var. Tarzı, üslûbu ayrıca tartışılabilir olsa dahi bunları dile getirmekte Erdoğan’ın haksız olduğunu düşünmüyorum. Yalnız şunu söylüyorum: Herkese yanlışını söyler ve düzeltmesini talep ederken, kendi durduğun yerin ve durma şeklinin aynı eleştirileri davet eder bir mahiyette olup olmadığına bir göz atmak gerekir. Yani, “ilk taşı günahı olmayan atsın” hikâyesi.
Şüphesiz “eleştiri”nin tarzı, biçimi de önemli. Örneğin İsrail’i eleştiriyoruz, eleştirmek de gerekiyor. Ancak, sıradan bir İsrail yurttaşı bundan ne anlamalı? “Oylarımızla seçtiğimiz hükümet dünya standartlarına aykırı düşen işler yapıyor. Onlar da bunu eleştiriyor” mu demeli? Yoksa, “Biz İsrail olduğumuz için ve bu dünyada bir İsrail bulunmasına karşı olduğu için bunları söylüyor” mu demeli? Onu ya da öbürünü söylerken hangi propagandadan, ne ölçüde etkilenmiş, etkileniyor, bunlar ayrı hikâye. Nesnel bir değerlendirme yapacak yetenekte birini varsayarak söylüyorum. O yeteneğe sahip olanlar için anlaşılır ve hak verilir bir dil tutturduğumuzu iddia edebilir miyiz?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025