Roni MARGULIES

Baydemir panzerimizin üzerinde
26.03.2011
2002

Diyarbakır’da şöyle bir konuşma geçmiş: “Merkez! Belediye Başkanı Osman Baydemir panzerimizin üzerine çıktı. Ne yapalım? İzin verelim mi, müdahale mi edelim?”

“Panzerin üzerinde ne işi var?”


“Ne yapalım çıktı işte.”

“Üzerinde oturuyor, şu anda hareket yapıyor.”

“Merkez”, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü olsa gerek. Ne düşünmüştür acaba oradaki yüksek rütbeli polis?

“Haydaa, panzer bizim, niye çıkıyor yahu herif üstüne? Üstelik, Allah bilir ayakkabılarıyla çıkmıştır!”

“Panzerin üzerinde ne işi var?” diye düşünenlerin hiçbiri asıl sorulması gereken soruyu sormuyor: “Panzerin orada ne işi var?”

Baydemir’le birlikte olay yerinde bulunanlar şunlar: BDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Gülten Kışanak, DTK Eş Başkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk, BDP Mardin Milletvekili Emine Ayna ve ilçe belediye başkanları.

Baydemir’in dediği gibi, “Sabahtan beri buradayız. Tek bir taşımız yok, sopamız yok, molotof yok, tek bir şiddet aracımız yok ve olmayacak. Burada yüreğimizle, zılgıtlarımızla, çığlığımızla çözümü haykırıyoruz.”

“Panzerin orada ne işi var?”

Olay yerinde bulunanların orada bulunma nedeni, şu talepleri dile getirmek: “Anadilde eğitim”, “Siyasî tutukluların serbest bırakılması”, “Seçim barajının düşürülmesi” ve “Askerî ve siyasî operasyonların durdurulması”.

Talepleri dile getirenlerin hiçbiri savaşçı değil, hepsi seçilmiş siyasetçi. Taleplerin hiçbiri savaşkan değil, hepsi savaşı sona erdirmeyi amaçlıyor.

“Panzerin orada ne işi var?”

Aynı gün Batman’da ‘Demokratik Çözüm ve Barış’ çadırına gece 03:30 sularında Çevik Kuvvet ve Özel Harekât timleri baskın yaptı. Çadır söküldü, dört kişi gözaltına alındı. Valilik, çadırın yasadışı gösteri merkezi haline getirildiğini iddia etti.

BDP milletvekilleri Bengi Yıldız ve Ayla Akat Ata ile Belediye Başkan Vekili Serhat Temel oturma eylemi başlattı.

Polis basınçlı su sıktı, gözyaşartıcı gaz ve cop kullandı, 70 kişiyi gözaltına aldı. (Haberi Hürriyet gazetesinden aldığıma göre, polisin yaptıklarının abartılmadığını varsayabiliriz).

Niye su, gaz ve cop? Bu yöntemlerin orada ne işi var?

Diyarbakır Belediye Konukevi’nde oturma eylemi yapmak isteyen BDP’lilerin bulunduğu bir otobüsün yolu polis tarafından kesilmiş. Emniyet Müdürü İlyas Burunak’la BDP’li avukat Meral Danış tartışmış. Burunak, “Siz geçebilirsiniz. Arkanızdaki kalabalık geçemez. Taş atıyorlar. Taşları gördünüz mü?” derken, Danış, “Siz de gaz atıyorsunuz. Gazları gördünüz mü?” demiş.

Herkes, kendi bakışından yola çıkarak, ya “Baydemir’in ne işi var panzerin üzerinde?” der ya da “Panzerin orada ne işi var?” Kimileri “Taş atıyorlar” der, kimileri “Gaz atıyorlar”.

Bazılarımız “Sebahat Tuncel tokat attı” der, bazılarımız “Kadının bacağına isabet eden gaz bombası niye atıldı?” der.

Oysa bambaşka bir şey düşünmek gerek.

Taş ve gaz niye atılıyor? Panzer ve Baydemir niye karşılaşıyor?

“Kim önce attı?” sorusunu değil, “Niye atılıyor?”sorusunu düşünelim.

Ve hepimizi fazla yakından ilgilendiren, fazla duygusallaştıran Türkiye özelinde değil, bir başka örnekle düşünelim.

Filistin örneğine bakalım.

İsrail Gazze’ye saldırdığı zaman, “Hamas bize roket atıyor, kendimizi korumak zorundayız” der. Filistinliler ise, “Bize ambargo uygulanıyor, açlıktan kırılıyoruz, kendimizi korumak zorundayız” der.

Meselenin özü, kim önce roket attı, kim önce ambargo uyguladı değil.

Şu: Altmış yıl önce, dünyanın bir ucundan bir insan topluluğu kalkıp Filistin’e geldi. Filistin’in yerli halkına “Biz 2.000 yıl önce burada yaşıyorduk, geri geldik, bu topraklar bizim, siz gidin” dedi.

Ve savaş açtı. Ve Filistinliler ülkelerini bırakıp kaçtığında, dışarıdan gelenler, “Artık burası bizim, burada sadece bizim gibi olanlar yaşayabilir” dedi, kendi devletini kurdu.

Kaçmayan Filistinliler tüm haklarından mahrum üçüncü sınıf vatandaşlar gibi yaşamak zorunda bırakıldı.

Demek ki, sorunu yaratan Filistinliler değil, onları dışlayan devlet.

Meselenin özü bu. Kimin bugün ne yaptığı değil. Bunlar ayrıntı.

Türkiye’de de sorun kimin kime taş veya tokat, basınçlı su veya gaz attığı değil.

Sorun, Kürt halkının 1923’ten beri tüm demokratik ve insan haklarından mahrum olması.

Sorunu yaratan, Kürt halkı değil, devlet.

Bu sorun çözülmeden, geri kalanı fasa fiso.


[email protected]
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar