Sezin ÖNEY

Sezin ÖNEY
Sezin ÖNEY
Tüm Yazıları
Bir telefon...
10.10.2013
2211

 Radikal’de Orhan Kemal Cengiz’in, 4 Ekim tarihli, “Demokratikleşme paketi için 700 ‘elçi’!” yazısında ilginç bir detay vardı. Yazı, Taraf’tan Sümeyra Tansel’in, 2 Eylül’de yayınlanan, “Devlet Ayvalık’taki Taksiyarhis Kilisesi’nde ayin yapılmasına izin vermedi. 700 Rum ayinlerini yapmak için Ayvalık’taki bir otelin salonunu kiraladı” spotlu haberi üzerine kaleme alınmıştı.

Cengiz, şöyle yazmıştı;

Haberi okuyunca, bu kiliseyi restore ettiren eski Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay’ı aradım, ‘Biz burayı hem bir müzik akademisi olarak kullanılsın hem de yılın belli günleri ibadete açılsın diye restore etmiştik’ dedi. Bu 700 kişilik gruba ibadet izni verilmemesine ilişkin yorumunu sorduğumda, ‘Ben bakanken Bartholomeos beni telefonla arayınca bu tür meseleleri hallediyorduk’ diye sözlerini sürdürdü.”

Ankara sakinleri olarak ne Orhan Kemal, ne de ben, “bir telefonla” işlerin halledilmesi gerçeğine yabancıyız.

Aslında, Türkiye’de yaşamını sıradan vatandaş olarak sürdürmeye çalışan kimse de değil.

Avrupa’da göçmen hayatında bir sürü güçlük yaşadıktan sonra, bana tuhaf gelen, hiç alışamadığım, bu “bir telefon” meselesi olmuştu. Hem benden “bir telefon” etmemi rica edenler, hem de benim, bazen çok rastgele bir işi halletmek için bile “bir telefon” açılmasına mecbur kalmam, bana huzursuzluk veriyordu; hâlâ da veriyor.

Yabancı” olarak yaşadığım yerlerde, kurallar, olacaklar ve olamayacakların çerçevesi belliydi; adil veya değil, neyin nasıl işleyeceğini bilebiliyordum. “Eş dost” çevresi olmadan da, kendi yolumu bulabiliyordum.

Oysa Türkiye’de, o “bir telefonu” açacak yakın çevre olmadıkça, insan olarak varlığınız bir şey ifade etmeyebiliyor.

Hatta bazen, telefonlar silsilesinin açılması da “yazmıyor”.

Nisan 2013’teki “Mayıs sınavı” başlıklı yazımda şu satırlara yer vermiştim;

Yıl 2010; Ataşehir’de, beton devlere benzeyen gökdelen sitelerinin hemen eteklerinde, bir incecik naylon çatı altında, yani bir derme çatma baraka bile değil, birkaç çöp torbasının birbirine iliştirildiği bir ‘sığınakta’ yaşayan bir adam öldü.


İnsan hakları aktivisti Hacer Foggo, o dönemde, HerTaraf’ta yayımlanan ‘Çekin elinizi Romanların üzerinden’ adlı yazısında, İsmail Gani’nin hikâyesini şöyle dile getirmişti; ‘1 Nisan 2010 şaka gününde şaka gibi bir metrekarelik bir çadırda Ataşehir Kaymakamlığı’nın tam 50 metre arkasında lüks binaların ortasında, doktor raporuna göre de açlık ve bakımsızlıktan yaşamını yitirdi’.


Gani, zihinsel engelli karısı ile beraber, yoksulluğun en beter hâllerini yaşıyordu, ancak devlete göre, ‘hiç kimseydi’. 
Foggo, bir başka yazısında da, kaymakamlığın yaklaşımını şu yakıcı sözlerle‘özetlemişti’; ‘Kimliği olmadığı için Gani’ye sosyal yardımlaşmadan, sosyal erzak veremedik’.


Buna karşılık, kaymakamlık, sözkonusu ‘yıkım’ olduğunda Gani’nin son derece ‘farkındaydı’; ‘evi’ olan naylon çadır, ölümünden sonra çadır, ‘orantısız güç kullanımıyla’ bir buldozer darbesiyle dümdüz ediliverdi.


Gani’nin ölümü ertesi, şu haber, medyada yer buldu; ‘Roman vatandaş, nüfusa kayıtlı olmadığı için kimliği bile olmayan yaklaşık 100 bin Roman için umut oldu. Gani’nin hikâyesinden oldukça etkilenen Devlet Bakanı Faruk Çelik, İçişleri 
Bakanı Beşir Atalay’a bir yazı yazarak, kimliksiz Romanlara kimlik çıkarılması için gereken kolaylığın sağlanmasını istedi.


Çelik
’in, bu trajediden etkilenmesi ve harekete geçmesi, kulağa ‘olumlu bir gelişme’ gibi gelebilir.


Oysa bu durum, Türkiye’de tam da ‘insanlar’ olarak zavallılığımızın göstergesi. Devlet kudretinin, bizi tanımasına, sevmesine, yardım eli uzatmasına muhtacız.

Kimliksiz “hiç kimse” Gani’yi kurtarmak için, hem Hacer Foggo, hem de bazı bürokratlar, telefon üzerine telefon açmış; ancak durumu umursayan olmamıştı.

Türkiye’de insan hakları değil, “telefon hakları” sözkonusu oldukça sorun da çok olacak.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar