Sinan ÇİFTYÜREK
Tuncay yoldaşı anmak için İzmir’e gidecektik ki Malatya’dan haber geldi, “Devrimci Ali yoldaşı yitirdik” dediler! Tuncay yoldaşı ise bir yıl önce sonsuzluğa uğurlamıştık. Önce Devrimci Ali yoldaşı vasiyet ettiği can yoldaşı Hüseyin Elmas’ın(Müteahhit) yanında sonsuzluğa uğurladık. Yazın kavurucu sıcaklığı ve Malatya’nın ekmek kapısı kaysı mevsimi olmasına rağmen yoldaşları ve dostları kendisini yalnız bırakmadılar. Hak ettiği bir uğurlama töreni ile kendisini uğurladık.
İki yoldaş hakkında yazılacak her makale, her değerlendirme illaki eksikli olacak yani onları tam olarak yansıtmayacaktır. İki yoldaşı yazmak, temsil ettikleri değerleri yeni nesillere taşımak birkaç makale meselesi de değil, buna ilişkin bazı yoldaşlardan gelen kimi öneriler var. ÖSP II. Genel kongre sonrası yeni yönetim illaki bunları değerlendirmelidir. Ben burada bir şeyleri yazarken mümkün olduğunca veya başarabildiğimce iki yoldaşın da ortak özelliklerini esas alacağım!
Birincisi; Ali Uçar ve Tuncay Atmaca yoldaşların ortak özelliklerinin başında, her ikisinin uzun siyasal yaşamlarında tam anlamıyla görev ve sorumluluk adamı olmalarıydı. Ali Uçar yoldaş 45-50 yıl boyunca, Tuncay Atmaca yoldaş ise çocukluğundan vefatına kadar geçen 40 yıl boyunca, partinin en ağır, en zorlu işlerinin yerine getirilmesinde daima ipi en önde göğüslemiş olmalarıdır. Bu uzun zaman diliminde her iki yoldaş yüzleştikleri onca zorluk, yoksulluk, baskı ve işkenceye rağmen; devrim, ulusal özgürlük ve sosyalizm mücadelesinde bir an olsun “ne yapalım olmuyor” veya “yorulduk be yeter” demeden, bir an olsun tereddüt etmeden kararlılıkla yollarına devam ettiler. Şu belirleme yoldaşlarımız arasında en çok bu iki yoldaşa yakışır; onların devrimle, devrimci mücadele ile ve örgütlü duruşla sözleşmeleri mevsimlik değil ömürlük idi!
İkincisi; her iki yoldaş da tam anlamıyla dava ve eylem adamlarıydılar. Öyle yaşadılar ve öyle veda ettiler bizlere! Sabah dinamik akşam yorgun veya bir gün dinamik iki gün bitkin olmak gibi bir duruma siyaseten hiç ama hiç düşmediler.
Her iki yoldaşta dava ve eylem adamı olduklarını yaşamlarının son anına kadar pratikleriyle daima sergilediler. Öyle ki Tuncay yoldaş bu özelliğini vefatından çok kısa bir süre önce tekerlekli sandalye ile gelip katıldığı Roboski için adalet eyleminde ortaya koyarken; Ali Uçar yoldaş hasta yattığı evini parti müzesine çevirerek ve kendisini ziyaret eden yoldaşların “yoldaş nasılsınız” sorusuna, “beni boş verin partinin durumu, çalışmalar nasıl” diyerek ve önemlisi hasta haliyle parti toplantılarını kaçırmayarak ortaya koyuyordu.
Yoldaşlarımız, burada belirttiğim ve belirtmediğim değer ile özellikleriyle daima bize ve önemlisi gelecek kuşaklara yol gösterici olacaklardır. Tabii değerlerini gelecek kuşaklara taşıyabilirsek! Bu açıdan bazı öneriler var değerlendireceğiz. Gelecek yıl neler yapabileceğimizin üzerinde iki yoldaşı kapsamlı tanıyan yoldaşlar başta olmak üzere tüm yoldaşları düşünmeye ve somut öneriler sunmaya çağırıyorum.
Üçüncüsü; her iki yoldaşımızın da diğer bir ortak özelliği; belirttiğim uzun ve zorlu siyasal yaşamlarında, yasal veya yasadışı ama illaki örgütlü yaşamış olmalarıdır. Örgütlü olmak her ikisinin de yaşam tarzıydı. Her ikisi de önce yasa dışı sonra açık parti çalışmalarında daima örgütlü olarak yer aldılar. Devrimci Ali THKO’dan THKO-MB, TKEP, KKP ve ÖSP süreçleri boyunca; Tuncay yoldaş ise THKO-MB, TKEP, KKP ve ÖSP süreçleri boyunca hiç ama hiç sekmeden örgütlü duruşlarını korudular. Onlar bir gün örgütlü iki gün örgütsüz yaşamadılar! Onlar örgütlü yaşamlarında asla gel-git yaşamadılar ve gömlek değiştirir gibi siyaset değiştirmediler!
Dördüncüsü; her iki yoldaş partili mücadele süreçlerinde yerine getirilecek görevleri veya taşınacak yükü, birlikte yürüdüğü yoldaşlarıyla eşit paylaşmanın ötesinde daima daha fazlasını kendi omuzlarına alır öyle yürürlerdi. Onlarla çalışmak insana zevk, güven ve moral verirdi çünkü bilirdin ki seni asla yarı yolda bırakmaz! Sıkıştığı zaman “haydi bana eyvallah” demek tabir uygunsa ikisinin de kitaplarında yoktu!
Her iki yoldaş da her hangi bir görev veya sorumluluk üstlendi mi gözün arkada kalmazdı. Bilirdik ki o üstlenilen görev neye mal olursa olsun yerine getirilecektir. Antep-Adıyaman-Malatya üçgenini köy köy birbirine örgütlü olarak bağladığımız günlerde herhangi bir parti belgesi-aracı Malatya’dan Antep’e veya Adıyaman’a yayan götürülecekse (bu yerine göre 150 ile 250 km arası değişen uzaklık demek)eğer götüren Devrimci Ali yoldaş ise ister kar kış olsun ister yazın kavurucu sıcaklığı olsun gözün arkada kalmazdı! Aynı durumun hiç abartısız Tuncay yoldaş için de geçerli olduğunun sayısız örneği vardır.
Beşincisi; Tuncay Atmaca yoldaş, “Kürdistanlı Komünist” kimliğiyle, Ali Uçar yoldaş ise“Devrimci Ali” kimliğiyle siyasal yaşamları boyunca barışık yaşadılar. Her iki yoldaş da söz konusu kimliği örgütlü yaşamları boyunca gözbebekleri gibi korudular! “Kürdistanlı Komünist” veya “Devrimci Ali” gibi adlandırmaları aramızda en çok bu iki yoldaşımız hak etmişlerdi çünkü yaşamları ile kimlikleri uyumlu idi.
Her iki yoldaşımız da yoksuldu, her ikisi de devrimci mücadelede bir dizi yaşamsal zorluklarla boğuşuyordu ama buna rağmen onurlu duruşlarından asla taviz vermediler, taşıdıkları kimliğe zarar vermek bir yana onu gölgeleyecek hiçbir şeye izin vermediler.
Elbette her iki yoldaşı da tarif eden kimlik sadece Kürdistani ve komünist kimlik değildi. Onlar Kürdistanlı komünistlerdi ama Manifestomuzdaki tabirle Kürdistan’dan Dünya Komünist Partisi’nin bir parçası olarak Kürdistanlı Komünistlerdi! Yani Kürdistan’dan evrensele bakan ve evrenselden Kürdistan’ı gören enternasyonal komünistler idi.
Tuncay ve Ali yoldaşları elbette her yıl ve olduğumuz her yerde anacağız ama onları anmak, yılda bir kere manevi huzurları önünde saygı duruşunda bulunmanın ötesinde Kürdistan’da özgürlük ve sosyalizm mücadelesini büyütmekten geçiyor. Onları anmak, belirttiğim ve burada belirtemediğim değerlerini mücadele içerisinde büyütmekten geçiyor. Onları anmak, Özgürlük ve Sosyalizm Partisi’ni büyütmekten geçiyor.
Her iki yoldaşın gözü arkada kalmasın! Onlar nasıl ki devrimci mücadeleyle mevsimlik değil ömürlük sözleştiyseler, gözleri arkada kalmasın; ÖSP camiası olarak iki yoldaşın değerlerini sonuna kadar koruyup geliştireceğiz! Her iki yoldaşı ve değerlerini Kasım 2015’te yapmayı planladığımız ÖSP II. Genel Kongresi’ne görkemli bir şekilde taşıyacağız.
Her iki yoldaşın manevi huzuru önünde eğilirken ikisinin de yokluğunu siyasal ve örgütsel yaşamımızda daima hissedeceğiz, şimdiden hissediyoruz da. Tuncaysız geçen bir yıl başta sevgili annesi ve eşi için elbette zor geçti ama bizim içinde her açından zor geçti bu bir yıl. Sevgili annesi “Tuncayım her şeyi yarım yaşadı, yarım bırakıp gitti” derken aslında bir yanıyla onun siyasal mücadelesini de tarif ediyordu.
Ya daha yeni sonsuzluğa uğurladığımız Devrimci Ali! Daha birkaç yıl önce emekli olmuş ve çocuklar gibi sevinerek; “yoldaş emekli oldum partiyi Malatya’da açalım ben açık tutar geri kalan yoldaşlar sahaya, işçilere, emekçilere gitsinler, halkı örgütlesinler” diyen Devrimci Ali! Tam da “emekli oldum daha iyi devrimci mücadeleyi sürdüreceğim” dediği anda çok geçmeden hastalanan ve bir daha toparlanamayan Devrimci Ali yoldaş..!
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018