Yasin AKTAY
Paralel yapılanmanın yıllarca başarılı bir dini cemaatin sağlayabileceği bütün krediyi derleyip toparlayarak bu kredi üzerinden kurduğu mevzi otoriteyi siyasi gücün karşısına pervasız bir rakip gibi konuşlandırması bir çok açıdan anlaşılması gereken bir hikayedir. Üstelik bahsettiğimiz yapının söylemi itibariyle alabildiğine apolitik bir vurguya sahip olduğunu hiç bir şekilde gözardı etmiyoruz.
Hizmet kavramına yapılan vurguda abartılı bir “gönüllülük”, “sivil toplum”, “siyaset dışılık” teması işlendi durdu. Daha önce, olumlu bir değer ve uğraşı olarak siyasetin askıya alınma yollarından biri olarak “şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım” düsturuna sıkı sıkıya sarılanların, bunu aşırı derecede vurguladığı ölçüde sosyal hayatın her alanına büyük bir etkinlikle katılanların katkısını bir çok yerde vurgulamıştım. Bu katkı kuşkusuz siyasetin anlamını da sahasını da tahrif eden, dejenere eden bir katkıdır ve bu konuda her zaman aklımdaki tipik örnek Gülen hareketi olmuştur.
Bu hareket kadar apolitik bir vurguya sahip olduğu halde, bizzat bu vurgusuyla siyasete müdahil, siyasetle içli dışlı başka bir hareket daha görülmemiştir. “Müteşabih siyaset” demeyi tercih ettiğim bu çelişki, Gülen hareketinin ne tür misyonlarla yüklü olduğuna dair ciddi ipuçları veriyor.
Gülen hareketinin hükümete karşı giriştiği operasyonu iki İslami eğilim arasındaki bir mücadele gibi okuyanlar ve bundan dolayı İslam’ın veya Müslümanların çok zarar gördüğünü düşünenler var. İsmail Kara’nın, Ruşen Çakır’a verdiği uzun mülakat bu tür kaygıların ifade edildiği en iyi örneklerden biri olmuş. Kara, Çakır’ın sorularına icabeten, paralel yapı ile AK Parti arasındaki çatışmayı devlet ve cemaatler arasındaki uzun tarihin içinde bir yere yerleştirip bir bakıma sıradanlaştırırken, AK Parti’nin verdiği mücadeleyi de hiç bir zaman refleksleri, anlam dünyası ve genleri değişmeyen bir öz olarak devletin bir refleksine indirgiyor. İnsaf edip farklılıklarına ve özgünlüklerine yer yer işaret etse de, bu okumayla paralel yapıyı da geçmişte devlete veya devletin hükümetlerine karşı cemaatlerin hizasına, örneğin, Erbakan karşısında Esad Hoca’nın hizasına yazmış oluyor.
Tabi bu tarihyazımının neticede bir tercih olduğunu İsmail Kara’ya hatırlatmak zorunda kalıyor olmamız, işin en az hazin yanı.
Gülen ve hareketi ile Esad Coşan ve cemaati arasında bugün yaşamakta olduklarımızın aydınlattığı vecihlerle hiç bir benzerliğin kalmamış olduğunu söylemek zorundayız. Ne İslami söylemi itibariyle ne de ulusal veya uluslararası bağlantıları itibariyle. Hatta ne de bir cemaat olarak devletin gizlisiyle, deriniyle, Gladyosuyla, açığıyla olan ilişkileri itibariyle.
İslam’ın değerleri ölçüsünde ve muvacehesinde verilen mücadelede, Allah’a, resulüne ve müminlere karşı samimiyet en temel şart. Bu şartın herhangi bir harekette sağlanmış olup olmadığını anlamak hiç de zor değildir. İnsanın kiminle nasıl bir samimiyet ilişkisi içinde olduğu, kuşkusuz bu şartın ifasına şahit olabilme melekesini de ihya eder.
İslam’ın tarihi içinde hakkın taraftarı olanlar sadece açıktan düşmanlarla mücadele etmemişlerdir. Yeri gelmiş ihanetlerle de karşılaşmış ve bu ihanetlere karşı sergilenen tavır da hareketin safiyetini artırmış, moralini daha da yükseltmiştir. “İslam’a karşı İslam” her zaman karşı karşıya kalınabilen fitne biçimlerinden biri olmuştur ve bu fitnelere karşı sergilenen dirayetli tutum hareket için bir canlanma, bir ihya, bir kendine dönüş fırsatı oluşturur.
Bugün geniş dindar mütedeyyin kitleler açısından muğlak bir durum sözkonusu değildir. Gülen hareketinde, bilhassa dinsel söyleminde ve bu söylemin hegemonya kurma istidadında, bir tür İslam’ın gerçek anlamı ve misyonunun tahrifi tehlikesini görüyor insanlar.
Aynı insanlar için Recep Tayyip Erdoğan’ın anlamı ve misyonunda da bir muğlaklık yok. Onun sadece Türkiye için değil, bütün İslam alemi ve mazlumların dünyası için çok açık bir anlamı vardır.
O yüzden bu gerilim ve çatışmada Kara’nın tasalanmasını gerektiren bir durum yok. Bu çatışmayı veya mücadeleyi devlet-cemaatler ilişkisinin tarihi içinde değil, hak-batıl veya millete karşı ihanetler tarihinin içinde okuması halinde, bu ihanete verilen dirayetli bir cevap olarak bu mücadelenin önce kaçınılmaz olduğunu görecektir.
Sonra da bir zorlu mücadele veriliyor diye oturup bu mücadelenin kaybettirdiklerine tasalanmak yerine, bu mücadelenin içerdiği hayrı görüp Allah’a şükredecektir. Bir mücadele varsa karşılıklı atışmalar da olur. Ne yani, mücadelesiz, düşmansız, dost kılığına bürünmüş düşmansız, bedelsiz, zararsız, ziyansız bir hak-batıl mücadelesi mi olurmuş? Bir tatlı “huzur” arıyor olabilirsiniz, ama o huzur bile bizatihi o mücadelenin havası içinde bulunacak bir şeydir.
“Allah’ım bize hakkı hak olarak göster ve ona tabi olma gücünü ver, batılı da batıl olarak göster ve ondan kaçınma basireti ver” diye dua ettiğimiz zaman, aynı zamanda şeytanın her kılığa girebileceğine, bize ummadığımız yerlerden yaklaşabileceğine ve bizi bir hayli zorlayabileceğine dair bir bilinci de kuşanmış oluyoruz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019