Yıldıray OĞUR
Türkiye’de uçan kuşu vatana ihanetle suçlayanlar hızlarını alamayıp sınırları aştılar.
Daha önce Suriye’de herkesin birbirine saldırdığı iç savaşta savaşmadıkları için Suriyelilerin vatana ihanetle suçlandığını görmüştük, şimdi vatanlarına ihanetle suçlanma sırası Lübnanlılarda.
Sebep; şehri harabeye çeviren limandaki korkunç patlama sonrası ülkeyi ziyaret eden ilk devlet başkanı olan Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Beyrut sokaklarında yardım çığlıklarıyla bağra basılması ve Avaaz adlı imza kampanyaları için açılmış sitede 61 bin kişinin Lübnan’ın 10 yıl Fransa mandasıyla yönetilmesini savunan şu metni imzalaması:
“Lübnan’daki yetkililer açıkça güvenliği sağlayıp, ülkeyi yönetmekten aciz oldukları açıkça gösterdiler. Terörizm, milisler, yolsuzluk ve çöken sistemle ülke son nefesini verdi. Bizler, Lübnan’ın temiz ve sürdürülebilir bir yönetim için yeniden Fransız mandasına dönmesi gerektiğine inanıyoruz.”
Mektubun ya da atılan imzaların herhangi bir resmiyeti yok, herkesin her konuda imza metinleri açabildiği bir sitede açılmış, tepkisel olduğu hemen anlaşabilecek bir metin bu.
Çok muhtemelen Napolyonvari bir edayla, yüzündeki kolonyalist gülümsemeyi saklayamadan Beyrut sokaklarında çaresiz Lübnanlıların yardım çağrılarına karşılık veren Macron’un ve Fransız sağcılarının milli gururunu okşamıştır.
Kimin hoşuna gitmez ki!
Macron’dan üç gün sonra Beyrut’u ziyaret eden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Beyrut’taki Türkmenler ve 70’lerde, 80’lerde çalışmak için Mardin’den göç etmiş Mardinli Araplar tarafından Türk bayraklarıyla karşılandığı görüntüler, Türkiye’deki milli hisleri okşamadı mı?
Üstelik Macron’u kimse Fransız bayraklarıyla karşılamamıştı.
Demek ki mesele Lübnanlıların ülkelerine ihaneti değil, hangi ülke için ihanet ettiklerinde.
Kolonyalizmin Fransız olanını istemek fena ve vatana ihanet, Türkiye’nin himayesine sığınmak meşru, haklı ve göz yaşartıcı.
Ayrıca Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Ben Türküm, Türkmenim diyen soydaşlarımıza Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı vereceğiz” derken, Macron, 'kendisini Fransız hissedenlere Fransa vatandaşlığı vereceğiz' de demedi, bütün Lübnanlılara seslendi “Beyrut’u yeniden inşa edeceğiz, sizi asla yalnız bırakmayacağız, yaptığımız yardımların yolsuzluklara gitmesini engelleyeceğiz” dedi.
Yine de eski kolonyalist devlete, gel tekrar bizi yönet diye 61 bin imza vermek epey radikal bir talep.
Peki Lübnanlıların bu yaptığına vatan hainliği denebilir mi?
Vatan hainliği için önce vatandaşların güçlü aidiyet duygularıyla bağlı olduğu bir devlete ihtiyaç var.
Lübnan, siyaset, bürokrasi ve bütün hayatın dini ve mezhebi kimliklere göre bölündüğü ve paylaşıldığı bir ülke. Lübnanlılık o kimliklerden biri değil.
Herkesin birbiriyle savaştığı iç savaştan sonra 1990’da varılan uzlaşma anayasası, Cumhurbaşkanlığı’nı Maronit Katoliklere, Meclis başkanlığını Şiilere, Başbakanlığı Sünnilere bırakan statik bir sistem bir kurmuş. Ülkede evlenirken bile ortada bir devlet yok, herkes kendi dini ya da mezhebinin kurallarına göre evlenebiliyor.
Ama ülkenin esas patronu ise elinde hala silah olan Hizbullah.
Lübnanlılık kimliği ve sedir ağaçlı Lübnan bayrağı, kendisini ülkedeki kimliklerle ifade etmeyen sekülerler, gençler, son dönemde de Hizbullah’ın gücü karşısında azınlık psikolojisine giren Sünnilerin sahip çıktığı değerler.
Kanlı bir iç savaşın ardından varılan bir uzlaşma olduğu için asla değiştirilemeyecek bu yapı, kimlik siyasetinin, kimlik üzerinden kadrolaşmanın bütün zaaflarını beraberinde getiriyor, hesap sorulmaz, ehliyet ve liyakatı esas almayan bir devlet ve bürokrasiyi ortaya çıkarıyor, bunun sonucu da geçen yıl yolsuzluklara batarak çöken bir ekonomi, şimdi de beceriksizlik, kötü yönetim, yolsuzluk ve hesap vermezliğin toplamı olan bir patlamayla şehrin havaya uçması, en az 300 bin Beyrutlunun evsiz kalması oldu.
2013 yılında tehlikeli diye 2 bin 750 bin ton amonyum nitratın neden yedi yıldır şehrin ortasındaki limanda depolandığı ve hangi mantıkla bu deponun yanı başındaki depoya havai fişeklerin yerleştirildiği sorularını soracak muhatap bulamıyor Lübnanlılar.
Çünkü kimse hesap vermiyor. Kadın iletişim bakanı dışında hükümetten istifa eden olmadı, tam olarak ne olduğunun uluslararası bağımsız bir soruşturmayla ortaya çıkarılması taleplerine ne Hizbullah ne de Maronit Cumhurbaşkanı Avn yanaşmıyor.
Avn, 1989’da Suriye işgaline karşı savaşmış ülkenin eski Genelkurmay Başkanı, Hizbullah 2006’da Güney Lübnan’ı İsrail işgaline karşı korumuş ülkenin gayri resmi ordusu. Onlara kim ne diyebilir?
Tıpkı bundan 15 yıl önce arabası geçerken patlayan bombalarla öldürülen Sünni Başbakan Refik Hariri’den geriye bombalarla Beyrut’un ortasında açılmış derin bir çukurdan başka bir şey kalmaması gibi. Onun da hesabı sorulamadı, failler bulunamadı.
15 yıl önceki cenazeye de gelen tek yabancı lider Fransa Cumhurbaşkanı Chirac olmuştu. Türkiye ve diğer ülkeler, Lübnan yönetimi ve Suriye ile ilişkilerini düşünerek cenaze törenine bakan düzeyinde bile katılım sağlamamışlardı.
Chirac, zor günde Lübnan’ın yanında olmakla kalmamış, 2005’de ülkeden suikastın baş şüphelisi olan Suriye ordusunun çekilmesini de sağlamıştı.
İşte bu yüzden ülkedeki ağır taşları yerinden oynatamayan Lübnanlılar için Fransa’nın böyle bir sonuç değiştirici gücü var hala.
Lübnanlıların devletlerinden ümidi kesince ilk akıllarına gelen ülkenin Fransa olmasının yakın tarihi böyle.
Tabii bunun bir de uzun tarihi var.
Osmanlı egemenliğine karşı bağımsızlık mücadelesi veren Suriye ve Lübnan’daki Arap milliyetçilerinin destekçisi Fransa olmuştu.
Hatta İttihatçıların kudretli Suriye valisi Cemal Paşa, 1916’da Şam’da terkedilen Fransa elçiliğinde bulunduğu söylenen belgeleri delil göstererek yüzlerce Suriyeli ve Lübnanlı siyasetçi, yazar, gazeteci, aşiret reisini ya sürgüne göndermiş ya da tutuklatmıştı.
6 Mayıs 1916 günü mahkemeleri süren bu Arap milliyetçisi siyasetçi, gazeteci ve şairlerin en önde gelenleri Şam ve Beyrut’un meydanlarında aynı gün idam edilmişlerdi.
Hala iki şehrin merkezinde bu meydanlar o günün anısına Şehitler Meydanı adını taşıyor.
Bu o kadar büyük bir travma yaratmıştı ki, Osmanlıcılık fikrine sıkı sıkıya bağlı olduğu için 1923’e kadar İttihatçı kalan, bu yüzden Arap milliyetçilerinin hainlikle suçladığı, Osmanlı Meclis-i Mebusan’ında Beyrut’u temsil etmiş Dürzi emiri Şekip Arslan anılarında şöyle yazar:
“Çanakkale Zaferi, İttihatçı yöneticiler arasında bir sarhoşluğa yol açmıştı. Bu sarhoşluk yüzünden hiç alışılmadık bazı kararlar aldılar. Suriye’nin Türkleştirilmesi ve Arap milliyetçiliğinin kökünün kazılması bunlardan biriydi. Cemal Paşa, zor kullanarak Suriye halkını Türkleştirebileceğini zannediyordu.”
Hatta bu amaç için Cemal Paşa, okul ve yetimhaneler kurup yönetmek üzere, Halide Edip ve bir grup İttihatçı kadın öğretmeni Beyrut’a çağırmıştı.
İki bine yakın Arap, Ermeni ve Kürt yetim çocuğun barındığı bir yetimhane kurulmuş, yetimhanenin başına Cumhuriyet’in ardından Sağlık Bakanlığı, İstanbul Valiliği yapacak ve ömrünü 27 Mayıs’tan sonra tutuklandığı Yassıada’da tamamlayacak Dr. Lütfi Kırdar getirilmişti.
Türkiye, bu yılları adını Cemal Paşa’nın Beyrut’taki sarayının bulunduğu dağdan alan Falih Rıfkı’nın Zeytindağı gibi kitaplarla, hoş imparatorluk hatıraları olarak hatırlarken, Araplar için bu yıllar dört dörtlük zorba bir kolonyalizm tecrübesiydi. Yeni kuşaklara da böyle aktarıldı.
Türkiye, Cumhuriyetle bu kötü tarihsel hatırayı silmeye çok yaklaştı. Hatta en yakın olduğu zaman AK Parti iktidarı yıllarıydı. Bir dönem Lübnanlılar için İstanbul’dan ev almak moda ve çocuklar için iyi bir gelecek yatırımı haline bile gelmişti.
Ama Suriye iç savaşı ve siyaseten ve ekonomik olarak bir model olmaktan çıkmasıyla Türkiye Lübnanlılar için cazibesini kaybetti.
Lübnan’da Türkiye’nin en yakın müttefiki olan Hariri ailesiyle Türk Telekom’da kurulan ekonomik ilişkiler de kötü bir sonla bitti, ilişkiler bozuldu.
Ama Fransa, bu sert Osmanlı tecrübesinden sonra Arap milliyetçilerine yıllardır uğruna mücadele ettikleri bağımsızlığı veren bir ülke olarak ve 26 yıllık manda rejiminin çok kötü olmayan hatıraları yüzünden hala Lübnanlılar için o cazibesini koruyor.
Fransa’da 250 bin kişilik büyük bir Lübnanlı diasporası yaşıyor. Ülkenin yarısı frankafon, Beyrut’ta hala Fransızca gazeteler çıkıyor, ülkedeki din ve mezhep üzerine kurulu siyasi yapıya kendini ait hissetmeyen seküler Lübnanlıların başlarına bir hal gelse gidebilecekleri ikinci adres olarak gördükleri ülke hala Fransa.
Yani, hem ekonomik olarak hem de yönetim olarak çökmüş bir devletin yerine 61 bin kişinin Fransa mandası için imza vermesinin arkasında böyle bir tarih var.
O tarih de yaşıyor. Önceki gün Lübnanlılar, devleti protesto için ortasında 6 Mayıs 1916’da burada idam edilenler anısına dikilmiş bir anıtın olduğu Şehitler Meydanı’na çıktılar, Macron bu meydandan sevgi tezahüratları arasından geçti.
Buna Lübnanlıların ülkelerine ihaneti demek haksızlık olur, olsa olsa buna kötü yönetilen bir devletin insanlarına ihaneti denebilir.
Lübnanlıları vatan hainliğiyle suçlamayı bırakıp, çaresiz kalınca akıllarına neden kapı komşuları, aynı kültürün parçası oldukları, yüzlerce yıl birlikte yaşadıkları, çoğunun dindaşı Türkiye değil de Fransa geliyor sorusunu üzerinde düşünmek gerek.
Bundan 100 yıl önce Diyarbakır’dan İstanbul’a gitmenin en kestirme yolu Beyrut Limanı’ndan gemiye binmekti.
Arada neler yaşandı da bu mesafeler açıldı?
Başkasının ülkesinde bile vatan haini arayan Türkiye’nin bugün içinde olduğu ruh haliyle bu soruya serinkanlı cevaplar bulması pek kolay gözükmüyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025