Kemal CAN
İyi Parti Kongre’sindeki gelişmeler üzerine, tartışma biraz daha biçimlensin diye bekleme niyetindeydim ama sonra –gelişmeleri tekrar değerlendirmek üzere– bazı noktalara değinmenin iyi olacağını düşündüm. Geçtiğimiz Cuma Medyascope’da Ruşen Çakır ile yaptığımız Haftaya Bakış sohbeti ve Tanıl Bora’nın teşviki üzerine birkaç satır yazmalıyım diye karar verdim. Neticede iki ay önce “bu konuda devam yazıları yazacağım” hakkındaki sözümün bağlayıcılığı da geçerli elbette. Malum, 19-20 Eylül tarihinde İyi Parti 2. Olağan Kongresi’ni yaptı. Tek genel başkan adayı Meral Akşener, sürprizsiz biçimde yeniden seçildi. Yaptığı konuşma, yakın dönemde göstermeye başladığı performansla uyumlu merkez parti havası taşıyordu ve somut –EYT, İstanbul Sözleşmesi gibi popüler– sorunlara temas ediyordu. Buraya kadar her şey normal, beklendiği gibi gitti.
Kongrenin ikinci günü parti yönetimi (GİK) için sandıklar kurulduğunda ise hareketlenme yaşandı. Oylama başlayacağı sırada telefonlara gelen mesajlar ve salonda dolaştırılan bir liste ortalığı karıştırdı. Liste, “çizilmesi gerekenleri” işaret ediyordu. Bu isimler; Hayrettin Nuhoğlu, Feridun Bahşi, Aytun Çıray, Yavuz Temizer, Ümit Özdağ, Aylin Cesur, Aydın Adnan Sezgin, Berna Biçer, İsmail Koncuk, Ayhan Erel olarak sıralanıyordu. Hamle sonuç verip önü kesilmesi istenenler çizilerek liste dışı kalınca, sosyal medyada tartışma başladı ve sonra daha da genişledi. Liste dışında kalanlar için olağan şüpheli, kuruluştan itibaren Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Koray Aydın’dı. Eski Parti Sözcüsü Aytun Çıray, “merkez siyasetçiler tasfiyesi ediliyor” dedi ve örnekler verdi ama listede onun tanımına tam uymayanlar da yer alıyordu.
Sosyal medyada başlayan polemik–bekleneceği gibi iktidara yakın- medyaya sirayet etti. Olur olmaz biçimde partilerde ekipler, kanatlar keşfetme alışkanlığına uygun olarak, “kim kimi tasfiye ediyor” tartışması başladı. Buna bağlı çıkarımlar, tahminler yapıldı. Diğer taraftan muhataplar arasındaki atışmalar sertleşti. Hodri meydan diyen de çıktı, bunlar normal “delege iradesi, hep olan şeyler, delikanlı olun” diyen de. “Liste sahte” savunması da yapıldı, “sahteyse nasıl istenen sonuç çıktı” suçlaması da. Koray Aydın’ın adı geçtiği için “MHP’liler merkez sağı çizdi” yakıştırması yapıldı. Aydın, “aksine merkez sağdan gelenler daha da arttı” dedi. Fail tartışması sürerken Gaziantep İl Başkanı Oğuz Hocaoğlu, olayı üstlendi. İddiasına kanıt olarak da, “aday olmayan Koncuk ve Özdağ’ı yukarıdan yazmazlardı herhalde” değerlendirmesini öne sürdü.
Mağdurları temsilen bir milletvekili heyeti “benim haberim yok” diyen Meral Akşener’i haberdar etmek için görüşmeye gitti. Kulislere göre, kalabalık milletvekili grubunu temsilen Antalya Milletvekili Hasan Subaşı ve Ayhan Erel yaşanan bu olaydan sorumlu saydıkları Koray Aydın’ın yönetime alınmamasını talep ettiler. Gelişmeden üzgün olduğunu söyleyen Akşener ise ‘hala izlemede’ olduğunu belirtti. Partinin Genel Sekreteri Uğur Poyraz, “bunlar normal şeyler, bu parti despotizmle idare edilmiyor” dedi. Şimdi bütün bu hareketlilikten sonra, parti yönetimi yeniden biçimlenirken bu konunun bir etkisi olup olmayacağını, olursa ne kadar olacağını göreceğiz. Fakat sonuç ne olursa olsun, bu durumun İyi Parti için bir netleşme hamlesinden daha çok, muğlaklığın ve bu durumu herkes için verimli kılan zeminin devamı tablosu daha baskın.
30 Haziran tarihli “Tavanı mahkum tabanı serbest” başlıklı Birikim Haftalık yazısında, “İyi Parti’nin siyasi söylem ve toplayabildiği kadro açısından kolay tarif edilir olmadığı ortada” demiştim. Bu kongre ve yaşanan tartışmalar, bu tarif zorluğunun iki kongrede kolayca geçilemeyeceğini gösteriyor. Meselenin sahiden ideolojik bir arka planı olup olmadığı, yönetimde nasıl bir ağırlık değişimi yaratacağı veya güncel blok tartışmalarında nereye oturacağı hala cazip başlıklar olmaya devam edecek muhtemelen. Ancak ortaya çıkan ve kronikleşme eğilimi gösteren yapısal durum, bu gündelik gelişmelerin dışında çıkılarak konuşulmayı hak ediyor. Buna MHP’nin meşhur “Lider-Teşkilat-Doktrin” sacayağı üzerinden biraz daha yakından bakalım. Sırayı takip ederek gidersek önce liderin durumuna göz atalım.
Meral Akşener hiç kuşku yok ki, İyi Parti’nin ortaya çıkmasında ve bugüne gelişinde çok önemli bir role sahip. Partinin teşkilat ve doktrin tarafındaki derin boşluğa karşılık, Akşener’in temsil ettiği liderlik, partinin seçmeniyle kurduğu ilişkide en önemli bağlayıcı hatta taşıyıcı unsur. Fakat İyi Parti, liderin bu önemli rolüne rağmen bir lider partisi karakteri taşımıyor. Bunu sadece –ilk sınav olan- 2018 seçiminde parti oyu ile Akşener oyu arasındaki ciddi farktan (Parti % 10, Akşener % 7) yola çıkarak söylemiyorum[*]. Söylemdeki belirleyicilik ve parti teşkilatına hakimiyet bakımından da durum böyle. Akşener, parti açısından önemli rolünü bir hakimiyet imkanı olarak değil, farklı grupları bir arada tutmaya yarayan ve kendi pozisyonunu güçlü kılan bir pazarlık şansı olarak kullanmayı tercih ediyor. Bu tercihte, sağladığı korunaklı alan yanında, aksini seçse yapabileceklerinin sınırı da belirleyici.
Gelelim teşkilat meselesine. İyi Parti, seçmeni ile teşkilat ilişkisi en zayıf parti görüntüsünü hâlâ devam ettiriyor. Bunun elbette doğuş koşullarıyla çok yakın ilgisi var. Olağanüstü ve sıkıştırılmış bir takvim içinde, siyaset alanı kalmamış (açamamış) profesyoneller ile kendini ifade etme ihtiyacına cevap bulamamış seçmen kalabalıkları hızlı biçimde buluştu. Kendi sınırlarında epey ciddi bir başarı sayılabilecek bir de sonuç alındı. Fakat geçen sürede, tabanın partiye oy vermekten daha fazla dahil olma (sahip olma) iştahını kabartan bir süreç işlemedi. “Tabanının biçimlendirmesine en açık ama tabanının partiyi biçimlendirmeyi öncelik olarak görmediği şekilsiz bir parti” olarak kaldı. Taban ve tavanın birbirini epey özgür bıraktıkları veya birlikte kalmak için birbirlerine daha az mecburiyet çıkartan bir tutum seçtikleri söylenebilir. Bu durum, tabandan gelen baskın bir iradeden bahsetmeyi mümkün kılmadığı gibi, basit manipülasyonlara fazla imkan sunuyor.
Baştan itibaren biraz maksatlı biçimde muğlak bırakılan siyasi çizgi (doktrin), farklı spekülasyonları inandırıcı hale getiriyor olabilir ama bir taraftan da parti merkezinden bağımsızlaşmış tabana, teşkilata ve her türden meşrebe konuşabilen sözcü çeşitliliğine muhtariyet sağlıyor. Partiyi milliyetçiliğe itme tazyiki de –çok güçlü bir potansiyel olmasına rağmen, öncelik haline gelmediği için- içeriden daha çok dışarıdan zorlanan bir etiket olarak duruyor. Geçtiğimiz aylarda Devlet Bahçeli’nin yaptığı ve Erdoğan’ın desteklediği “davet”, böylesi bir ideolojik aşılama gayretinin işareti olarak da okunabilir. Kongrede yaşananların ise tabanı arkasına almış veya önüne katma niyetinde bir hamle olduğunu söylemek için fazla erken ve henüz yeterli veri yok.
Netice olarak; İyi Parti, iktidarın “yerli-milli muhalefet” imalatına teşne olanlarla dolu olsa da, birlikte durması kolay olmayan, daha önce bunu deneyimlememiş kadroların sağlam olmayan dengesiyle yürümeye çalışıyor olsa da, çizgi değiştirme veya daha net bir ideolojik gömlek giyme noktasına gelmiş değil. En azından -eğer yeni bazı gelişmeler yaşanmazsa- kongre rüzgarlarından böyle sonuçlar çıkartmak gerçekçi değil. Aksine bu rüzgarlar yeni bir durum göstermekten ziyade mevcut ilerleyişin –bazı komplikasyonlar üreterek- devam ettiğini, fazla boşluklu alandaki fırsatların organize (tecrübeli) olanlarca değerlendirilmeye çalışıldığını düşündürüyor. Yapılan son araştırmalar İyi Parti seçmeninde henüz bu durumun bir reaksiyon yaratmadığını ama ekstra bir motivasyon da üretmediğini gösteriyor. İçine doğru bu zayıflığın, dışarıya karşı kısmi bir koruma yaratabildiği anlaşılıyor.
[*] O seçimde partisinin üzerinde oy alabilen tek isin Muharrem İnce oldu.
BİRİKİM
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları












































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.11.2025
16.11.2025
3.11.2025
26.10.2025
12.10.2025
5.10.2025
28.09.2025
14.09.2025
17.08.2025
17.08.2025