Levent Gültekin
PKK ile çatışmaların yoğun olduğu 80’lerin ortasında Anadolu’nun küçük bir kasabasında 13-14 yaşlarında bir çocuktum. Babam Kürt, annem Türk’tü ama bu kimlikler bizim için bir anlam ifade etmiyordu. Daha doğrusu böyle bir ayrımın farkında değildik.
Ailemizde kimlik meseleleri konuşulmazdı. Hepimiz kendimizi bu ülkenin evladı, vatandaşı olarak görürdük. Bu nedenle PKK’nın bütün eylemleri ailemizde terör olarak değerlendirilir, PKK ‘eli kanlı terör örgütü’ olarak görülürdü.
O yıllarda PKK dağlarda barınabilmek için köylere gider, ya tehditle ya da kurduğu yakınlığa dayanarak evlerden yiyecek toplardı.
Bir keresinde yaylaya çıkmıştık. Yayla dediğim, yaşadığımız ilçeden 6-7 km uzaklıkta dağlık ve ormanlık bir alanın ortasında mevsimlik yaşam alanı… Bir sabah kalktığımızda PKK’lıların gece yaylaya gelip yiyecek istediğini duyduk. Yiyecek verildi mi, verilmedi mi veyahut verildiyse de kimin verdiği bilinmiyordu. Gerçi silahlı bir grup gelip ekmek istediğinde vermekten başka seçeneğimiz de yoktu ama dediğim gibi verilip verilmediğini hatta PKK’lıların hangi eve geldiğini bile bilmiyorduk.
Aynı günün akşamı yaylayı özel harekat polisleri bastı. Hepsi tam teçhizatlı, bıyıkları çenelerinin altına kadar hilal şeklinde, çatık kaşlı, yürüyüşleriyle, hal ve tavırlarıyla ‘Bu toprakların tek sahibi biziz’ havası yaratan bir grup özel harekât mensubu…
Megafonla anons yapıp bütün erkekleri yaylanın meydanında toplanmaya çağırdılar. Çağrı öyle kibar bir davet değil, ‘Gelmezseniz ayağınızı kırarız’ tarzı bir tehdit edasıyla yapılmıştı.
13-14 yaşında bir çocuk olarak beni de erkekten saymış, sıraya girmemi istemişlerdi. Bir grup tam teçhizatlı özel harekât polisinin önünde tek sıra halinde dizilmiş, hazırolda bekleyen yaylanın erkekleri olarak yarım saat boyunca aşağılandık. ‘Gece PKK’lıların geldiğini ve onlara yiyecek verildiğini duyduklarını, bunun yanımıza kar kalmayacağını, hesabının sorulacağını’ söylüyor, bir taraftan da hakaret ve küfür yağdırıyorlardı.
Hakaret ve küfürlerin arasında en çok kullandıkları kelime ‘Türk’tü. Küfür ve hakaretten fırsat bulduklarında, kendilerinin ne kadar Türk ve Türk milliyetçisi olduğunu, burasının bir Türk devleti olduğunu anlatıyorlardı.
Muhtemelen, bu olay bizim yaylada ilk kez olduğu için hakaret ve tehditle paçayı kurtarmıştık.
Eli silahlı bir grup gelip ekmek istediğinde vermekten başka ne yapabilirdik ki?
Özel harekât mensuplarının bize yaptıklarına o günlerde akıl erdirememiş, kendi kendime “Ancak PKK’ya çalışanlar, PKK’nın güçlenmesini isteyenler böyle davranır” demiştim. O aşağılanmanın 13-14 yaşlarındaki bir çocukta nasıl bir etki bırakacağı sanırım daha çok psikologların ilgi alanına giriyor.
Şu da var ki benim yaşadığım olay o bölgede olup bitenler içinde belki de en hafiflerden biriydi. Benzer gerekçeyle köyleri basılarak evleri yakılıp yıkılan insanlar, “PKK’ya yardım ettin” denilip bir gece ansızın ortadan kaldırılan insanlar, yetim bırakılan çocuklar…
Ve tüm bunları yapanlar bunu Türk olduğunu söyleyerek yapıyordu.
Bu olayın ailemizde negatif bir etkisi olmadı. Babam devlet memuru olduğu için muhtemelen PKK’yı sorun olarak görüyor, devletin tavrını da doğru buluyordu.
Bütün bu olanlara rağmen yine de zihnimde, ruhumda bir Kürt kimliği oluşmamıştı. O zaman da benim için esas olan bu ülkenin bir evladı, bir vatandaşı olmaktı. Bu nedenle Kürtlük, Türklük gibi kimlik tartışmaları ilgimi çekmiyordu.
Sonrasında İslamcılığa yöneldiğimde kimlikler bütünüyle anlamını yitirmişti. Çünkü İslamcılık felsefesine göre esas olan ‘din kardeşliği’ ve ’ümmet birlikteliği’ydi.
Bu nedenle ne Türklük umurumdaydı ne de Kürtlük. Hatta din kardeşliğinin yanında bu tür ayrımları ırkçılık olarak görüyordum.
18 yaşında İstanbul’a göç ettim. 23 yaşında MHP’li bir babanın kızına aşık oldum.
Ailem memlekette olduğu için onları kız istemeye çağırmadan önce kızın babasının fikrini öğrenmek üzere arkadaşlarımı gönderdim. Arkadaşlar konuyu açınca kızın babası ilk olarak nereli olduğumu sormuş. Arkadaşlarım da “Ardahanlı” demiş. Kızın babasından ikinci soru gelmiş: “Kürt mü?” Arkadaşlar küçük bir şaşkınlıkla “Biz aramızda böyle şeyler konuşmayız, gerçekten bilmiyoruz” deyince kızın babası, “Siz önce bunu bir öğrenin sonra gelin” deyip konuyu kapatmış.
Ben evde, kızın babası acaba ne diyecek merakıyla yerimde duramaz halde beklerken arkadaşlar içeri girdi. “Ne oldu?” diye sordum. “Kızın babası senin Kürt olup olmadığını sordu ama biz cevabını veremedik, sen Kürt müsün Türk mü?” diye soruyu bana yönelttiler. 25-30 saniye duraksadığımı hatırlıyorum. Çünkü o güne kadar ne böyle bir soruyla karşılaşmış ne de üzerinde düşünme ihtiyacı hissetmiştim. O küçük şoku attıktan sonra bir anda “Kürdüm” dedim.
“Kürdüm” sözü hayatımda ilk defa orada ağzımdan çıkmıştı. Evet annem Türk, babam Kürt’tü ama bu konuları hiç konuşmaz, konuşulacak bir konu olarak görmezdik. Sanırım sorudaki ayrımcılığa duyduğum öfkeyle çok da düşünmeden “Kürdüm” demiştim. Anlı, şanlı, Türk ve MHP’li kardeşlerimiz sonunda beni de Kürt yapmayı başarmıştı.
Nitekim Kürt olduğumu öğrenen kızın babası, yani rahmetli kayınpederim, “Benim Kürde verecek kızım yok” diyerek bütün kapıları kapatmıştı.
Sırf Kürt olduğum için aşık olduğum kızla evlenme sürecinde olmayacak hakaretlere maruz kaldım. Hayatımda görmediğim kadar aşağılandım. Çok incindim, çok üzüldüm, çok kırıldım. Buna rağmen yine de bende bir Kürt kimliği bilinci oluşmadı. Çünkü yukarıda da dediğim gibi kimliklerin bir anlamı olmadığını düşünüyordum.
Yine de o süreçte yaşadıklarım bütün hayatımı cehenneme çevirdi. Sırf Kürt olduğum için maruz kaldığım hakaretlerin, aşağılanmaların neden olduğu travma bütün hayatımı, davranışlarımı, hatta kişiliğimi etkiledi. İyileşmek, normal bir insan olmak, içimdeki öfke zehrini boşaltmak için bir doktor gibi 15 yıl kendimle uğraştım…
Peki bütün bunları durup dururken niçin anlattım?
Ortaylı’nın sözleri
Tarihçi İlber Ortaylı’nın geçenlerde TRT’de katıldığı bir programda mealen “Türkiyeli diye bir şey olmaz, Türk Türk’tür. Türklüğü kabul etmeyen kendisini söylesin. Ben seninle aynı kararsızlık fidesine girmek için ‘Türkiyeliyim’ diyerek gezemem, komiktir bu” dediğini duydum.
Türk müsün, Türkiyeli mi? Bu tartışma esasında yeni değil. Fakat İlber beyin yaklaşımı doğrusu beni çok şaşırttı. Şaşırdım çünkü Türk mü diyeceğiz Türkiyeli mi tartışmasının rasyonel değil, duygusal bir tartışma olduğunu düşünüyorum. Duygusal tartışmaları da daha çok bilim insanları değil, İlber beyin sıklıkla “Cahiller” dediği türden insanlar yapabilir.
Çünkü bir bilim insanına yakışan böyle bir tartışmada yüzeysel laflar etmek değil, tartışmanın niçin ve nasıl çıktığı, asıl sorunun nereden kaynaklandığı üzerine düşünmek ve ona göre konuşmaktır.
Kime Türk denir?
Yüzeysel diyorum çünkü ‘Kendimizi Türk olarak mı tanımlayalım, yoksa Türkiyeli mi?’ tartışmasına neyin kaynaklık ettiğine kafa yormamız gerekiyor. Öncelikle kime Türk denir? Hangi verilerle kimler Türk sayılıyor? Ya da kimler kendisine Türk diyebilir? Nedir Türklük? Aynı kanı taşıyanlara mı Türk denir yoksa aynı DNA yapısına sahip olanlara mı? Aynı dili konuşanlar mı Türk sayılıyor yoksa saç veya göz rengi aynı olanlar mı?
Mesela benim gibi babası Kürt annesi Türk olanlar Türk sayılıyor mu? Ya da babası Kürt, annesi Türk olan benim, annesi Türk olan çocuklarım Türk sayılıyor mu?
İlber beyin bu konuda bir fikri varsa ve bizi aydınlatırsa kendi adıma çok memnun olurum.
Diğer yandan Türklükle ilgili farklı yaklaşımlar var. Kimileri Türklüğü bir etnik köken olarak, kimileri anayasada da yazdığı gibi Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olmak ve o vatandaşlığın adı olarak görüyor. ‘Türk mü diyeceğiz Türkiyeli mi’ tartışmasına girmeden önce bu konunun bir netliğe kavuşması lazım.
Asıl ayrımcılık
Yazılarından ve konuşmalarından anladığım kadarıyla İlber beyin bu konudaki görüşü net. Ona göre Türklük bir vatandaşlık bağının adı değil, daha çok etnik bir tanımlama. Mesela İlber beyin Türk tanımı Irak’taki Türkmenleri kapsarken bu ülkenin vatandaşı Diyarbakır’daki Kürtleri, Hatay’daki Arapları, Çorum’daki Çerkezleri veyahut Karadeniz’deki Lazları kapsamıyor.
Hem Türklüğü bir etnik kökene indirgeyip hem de bu ülkede yaşayan herkesin kendisini Türk diye tanımlamasını beklemek bilim insanlarının yapacağı bir şey değil.
İlber bey hem anayasada da yazılı ‘vatandaşlık bağı ile bağlı olanlara verilen ad’ tanımındaki Türklüğü kabul etmiyor hem de herkesin Türk olmasını bekliyor.
Hem ülkenin neredeyse yarısını “Siz Türk değilsiniz” diye tanımlıyor hem de “Türküm desenize” diye çağrı yapıyor.
İlber beye sormak lazım: Türklük bir etnik kökenin adıysa ve Türkiyelilik kavramını da komik bulduğunuza göre o zaman bu ülkede yaşayan milyonlarca Kürt, Arap, Çerkez, Laz kendini nasıl tanımlamalı?
Sanırım İlber bey, asıl ayrımcılığın bu olduğunun, bu ayrımcılık nedeniyle insanların ‘Türk mü diyeceğiz Türkiyeli mi’ diye tartıştığının ya farkında değil ya da bütün milliyetçilerin yaptığı gibi bilmezlikten geliyor.
Bütün kimliklerimiz kirletildi
Diğer taraftan İlber bey gibi bir bilim insanına yakışmayan başka bir durum daha söz konusu.
Kimilerinin kendilerine Türk dememesinin başka nedenleri de var.
Bunlardan biri bütün kimliklerin kirletilmiş olması.
Türklük kendine vatansever diyen kimi soytarıların elinde o kadar kirletildi, o kadar çok baskının, acının, zulmün, dışlanmanın aracı yapıldı ki insanlar sırf bu kötülüklerin parçası olmamak için bu tanımdan uzak duruyor. Kendine vatansever deyip Türklüğü istismar eden, istismar ederken de milyonlarca insanın canını yakan o kimselerden gözükmemek, o kötülüklerin bir parçası olmamak için Türklüğü göğüste taşınacak gurur abidesi olarak görmüyorlar.
Türklük bahanesiyle yapılan baskıların, hukuksuzlukların, ayrımcılıkların, hakaretlerin, aşağılamaların insanlarda yarattığı travmalar var.
Böyle bir tartışmada bütün bu acıları, travmaları hesaba katmamak, insanların ‘kötülüğün parçası olmama hassasiyeti’ni göz ardı etmek yüzeysellik değil de nedir?
Bir bilim insanı bir laf ederken insanların travmalarını, o travmaların neden olduğu psikolojik kilitlenmeleri hesaba katmaz mı?
Yaşadığı acılar insanları bazı değerlere karşı mesafeli hale getiriyor. Bir bilim insanı bu durumu görmezden gelebilir mi?
Bu ülkede vergi veren, bu ülkenin kahrını çeken, sefil bir hayat sürmesine rağmen bu ülkeden başka bir yerde yaşayamayan insanlar niçin kendine Türk demekten imtina ediyor? İnsan birazcık da olsa bunun üzerine kafa yormaz mı?
Kırmızı giyen biri size her gün dayak atsa bir süre sonra kırmızı giyen biri gördüğünüzde ne hissedersiniz? Kırmızı rengin sizdeki çağrışımı, etkisi ne olur?
Asıl soru
Buradaki asıl soru şu: İlber bey Türklük adı altında yapılan tüm bu kötülüklerin bir parçası olmaktan niçin imtina etmiyor veyahut bütün bunları niçin dert etmiyor?
Kaldı ki kirletilme sadece Türklükle değil, Müslümanlık, Atatürkçülük ve Kürtlükle de ilgili bir durum.
AK Parti iktidarında İslamcıların yaptığı haksızlıklar, hukuksuzluklar, yolsuzluklar, kabalıklar, hoyratlıklar yüzünden insanlar “Dindarım” demeye utanır hale geldi, kalbinde taşıdığı Müslümanlığı bir gurur kanyağı olarak görmez oldu.
Çünkü insanlar “Dindarım, Müslümanım” dediğinde tüm bu kötülüklerin bir parçası, ortağı olarak görülme endişesi taşıyor.
Dindarlığını, Müslümanlığını afişe etmemesi o insanların Müslüman olmadığı anlamına gelmiyor.
Ya da Atatürk’ü seven, cumhuriyet felsefesini ülke için olmazsa olmaz gören milyonlarca insan kendini Atatürkçü olarak tanımlamıyor. Çünkü “Atatürkçüyüm” demeyi, geçmişte Atatürk’ü istismar ederek haksızlık, hukuksuzluk yapanlarla aynı safta geçmek olarak görüyorlar.
Kendilerine Atatürkçü demeyenlere cumhuriyet felsefesini önemsemiyor diyebilir miyiz?
Milliyetçiler Türklüğü, İslamcılar dindarlığı, PKK da Kürtlüğü kirli hale getirdi.
Sırf bu kire bulaşmamak için insanların kendilerini bir kimlikle tanımlamaktan uzak durma çabasını görmezden gelmek en hafif tabirle ayıp. Dahası günümüz dünyasında vatandaşlık bağı esas.
Vergisini veren, bu ülkenin ekmeğini yiyen, bu ülkenin kahrını çeken, cehennem gibi bir hayat sürmesine rağmen bu ülkeden başka bir şey düşünmeyen insanlara “Söyle bakalım sen kendine Türk mü diyorsun yoksa Türkiyeli mi?” sorusunu sormak cehalet değilse nedir?
Böyle bir tartışmanın da böyle bir sorunun da gerçekle en ufak bir akalası var mı?
Kaldı ki günümüzde iktidar dini ve Türk kimliğini istismar ederek ülkemizi aleni bir şekilde yıkıma sürüklüyor.
İlber bey gibi toplumun kulak verdiği kıymetli bir bilim insanının iktidarın yaptığı bu istismarı ve bu istismarın yol açtığı yıkımı görmezden gelip ilkokul çocuklarının yapacağı türden bir tartışmaya dahil olması hakikaten anlaşılır gibi değil.
İster kendimize Türk diyelim ister Türkiyeli, hepimiz bu ülkenin evladı, vatandaşıyız.
Vergisini veren, bu ülkenin kahrını çeken, şu ülkede huzur içinde yaşamaktan başka amacı bulunmayan, dahası imkânı olsa dahi bu ülkeden başka bir yerde yaşayamayan insanların vatandaşlık bağını sorgulamak kimsenin hakkı değil.
Hele Irak’taki Türkmenleri bu ülkenin evladı Diyarbakır’daki Kürt’ten, Hatay’daki Arap’tan daha fazla önemseyenlerin hakkı hiç değil.
Bu ülkenin vatandaşları kendilerine ister Türk der ister Türkiyeli. Bir bilim insanının vatandaşlık bağını görmezden gelip bu çağda insanlara kimlik dayatması çok yakışıksız bir durum.
Benim için esas olan ise anayasadaki Türk tanımı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023