Yusuf Ziya DÖGER
Toplumlar açısından gelecek, ancak onların geçmişte yaşadığı yerel travmaların kolektif bilinçlerinde oluşturduğu etkinin belirlenip bilinmesine bağlıdır. Yerelde yaşanmış toplumsal acılar, o toplumun geçmişine ait hafızanın belirlenmesi için önemli işlev niteliğindeki belgelerdir. Toplumun geçmişi ile geleceğini birbirine bağlayan kolektif hafıza yaşanan yerel acılarda saklıdır.
Toplumlar geçmişte yaşadıkları travmalara yükledikleri sosyal anlamlarla geleceklerini inşa ederler. Bu durum yeni nesillerin zihinsel şekillenmesi açısından önemlidir. Çünkü toplumsal gelecek yeni nesillerin geçmişle kurdukları bağla ilişkili olarak şekillenir ve bu bağ onların geleceğinin müjdecisi olarak kabul edilir.
Bu nedenle toplumların geleceği için yeni kuşak ve nesillerin zihinsel şekillenmeleri üzerinde durulması gereken bir zorunluluktur. Çünkü yeni kuşak ve nesiller geçmişte yaşanmış toplumsal travmalardan haberdar olabildikleri ölçüde geleceğin inşasında yer alma hevesi taşırlar. Ancak bu heves, kendileri ile yaşanmış toplumsal travmalar arasında kurulan dolaylı bağlantıyı önceki kuşaklar üzerinden direk bağlara dönüştürme imkânı buldukları ölçüde anlam kazanır.
İki yüzyıldır toplumsal travmaların yaşandığı Kürdistan’da geleceğin inşasına yönelik gayret bugün ön plandadır. Bu gayret yeni kuşakların uğradığı zihinsel şekillenme dikkate alındığında, hem umut hem de umutsuzluğun bir arada yaşanmasına neden olmaktadır. Umut ve umutsuzluğun bir arada yaşanması toplumsal geleceğin şekillenmesine yansıması için farklı uğraş alanlarını zorunlu kılmaktadır. Ancak bu yansımanın olumlu sonuçlar üretebilmesi geleceğin inşası için anlamlı olacaktır.
Kürdistan’da geleceğin yansımasına ait verileri alanda görmek amacıyla geçtiğimiz yaz 1927 katliamlarının yaşandığı bölgenin bir kısmını dolaşma imkânı buldum. Devlet eliyle gerçekleştirilen ve yaklaşık 15 (Onbeş) bin insandan çoğunluğunun yakılarak katledildiği 1927 Bicar Tenkil Harekâtının belleklerdeki izlerine ulaşmayı amaçlıyordum. Katliamın yaşandığı bölgede adım attığınız her yerde o dönemde yaşanmış acıların izlerini görebiliyorsunuz.
Genç-Lice sınırını oluşturan bölgeden başlayarak Solhan’a doğru olan çizgi üzerinde 1927 katliamlarında yaşananların izlerine tanıklık etme fırsatı buldum. Ömer’e Faro ve Eminê Mıko’nun kahramanlık destanlarını yazdığı köylerden biri olan “Hege Deri’de 83 kadın, çocuk ve yaşlının bir eve doldurularak diri diri yakıldığı yerde” sizi sarmalayan bir hüznü yaşamamak mümkün mü?.
Köyden kuzeye yönelip tepeye (Diâr Simaqî) vardığınızda 47 erkeğin süngülenerek katledildikleri yamaçtasınız. Mıstan, Botyan ve Murtazan bölgesinden toplanan erkek ve kadınlar tıpkı diğer yerlerdeki gibi ayrı ayrı katledilirler. O gün erkekler arasında bulunan Mustanlı Mom Mah Hus (Hacı Momo) oradan yaralı kurtulan kişi olarak yaşanan olaylara tanıklık eden tek aktarıcıymış.
Zirveden aşağıya (kuzeye) yöneldiğinizde Dareheni’ye bağlı olan Ulyon (Deva Cerin)’avarmış olursunuz.Burada yakalanarak köy ortasında Katledilen 6 erkek ve henüz yürüyemeyen bir çocuğun katledildikleri yer. Katliamdan sağ kurtulan köylüler tarafından defnedildiklerinde üzerlerine bir yorgan örtülerek gömüldükleri anlatımı ise hüznün doruğa çıkışıdır.
Aldığım bilgiler buradan Valêr (Çaytepe)‘e doğru hareket etmeme yol açıyor. Çünkü Ulyon köyünden toplanan 33 kadın ve çocuk buraya götürülerek bir eve doldurulmak suretiyle katledilmişler. Katledikleri yerin çevresi duvarla örülmüş halde sizi o günlerin travmalarına davet eden bir görüntü veriyor.
Consuêr (Çanakçı)’da o güne dair anlatımlar 6 kadının farklı yerlerde öldürüldüklerine dairdi. Çizgi üzerinden devam edince Dere Dışmalon denilen yerde öldürülen 7 erkeğin bulunduğu yere varırsınız. Bunlarla ilgili anlatımlar daha acıklı bir duruma yol açıyor. O gün gelen haberler üzerine o civardaki köylerinden bu 7 kişi temsilci olarak askerleri karşılamakla görevlendiriliyor ancak akibet ölüm oluyor.
Şemsonköyünde yakılarak katledilen 44 insanın yakıldıkları yerin bugünkü hali utanç yaşamanıza vesile olacak durumda. Yakılan insanların cesetleri bir başka alana nakledildiği için yakıldıkları iki ayrı yer sonradan sahipleri tarafından ahır ve ev olarak tekrar inşa edilmiştir.
Gırnos’a vardığınızda köy ortasında o gün katledilen üç kadının mezarı ile karşılaşıyorsunuz. Ve çizginin son durağı Sayer’desiniz. Guêw ve çevresinden toplanan 76 kadın - çocuğun yakıldığı ve 11 erkeğin süngülenerek öldürüldüğü yer.
Aslında Kürdistan’ın neresinde dolaşırsanız dolaşın orada yaşanmış katliamların oluşturduğu travmaların izlerine rastlamak mümkündür. Kürdistan’ın her karışında yaşananlara rağmen yeni nesillerin/kuşakların devlet eliyle iğfal edilmiş bir zihinsel şekillenmeye uğratılmaları, bu katliamların unutulmasına yol açmıştır/açmaktadır.
Devlet‘in gerçekleştirdiği bu katliamların yeni kuşak/nesillerin zihninde olumsuz içeriğe sahip geçmiş olarak algılatılması için devlet azami çaba sarf etmiştir. Devletin bizzat çabasıyla Kürtlerin yeni nesil/kuşaklarında oluşturulan bu olumsuz algı, onların geçmişle kuracakları bağların koparılmasında etkili olmuştur.
Bu anlamda 1927 katliamlarının yaşandığı bölgenin önemli bir kesiminde bu türden bir hafıza kaybının yaşandığına tanıklık ettim. Bu durum üzücü olmasına rağmen, devletçe oluşturulan anlamsal algı biçimi yeni neslin bir kesiminde geçmişle olan duygusal bağın bile kopmasına neden olmuştur.
İşte bu nedenle yeni kuşaklar üzerinden yaşanan/yaşatılan hafıza kaybının gerekçelerine yönelmek gerekiyor. Eğer bu gerekçeler sağlıklı bir biçimde ortaya konulmazsa hem geçmişe hem de birbirimize karşı hep şüphe içinde olmaya devam ederiz. Ki zaten devletin istediği sonuç budur.
Devlet yeni nesillerin hafızasına nakşetmeye çalıştığı şey ise şu: Bakın sizden öncekilerin akıbeti bu. Eğer isterseniz size de aynı şekilde davranabiliriz. (son otuz-kırk yıllık veriler bunu ispatlıyor.) Ya da bizimle işbirliği içinde geçmişi unutarak yaşayabilirsiniz imajı. Dolaştığım bölgede boşaltılmış köylerin varlığı henüz bu işbirliğinin tamamıyla oluşturulamadığının işaretiydi.
Ancak bazı yerlerde ifadeye dökülmüş şu durumu. “Ne işleri vardı da ayaklanan asileri koruyup beslemekte, otursaydılar oturdukları yerde” devletin amacına ulaştığının kesin göstergesi gibi duruyordu. Ama aynı insanlarla diyalog oluşturduğunuzda “sizin neyi arayıp amaçladığınızı” fark ettiklerinde bilinçaltlarındaki duyguya sinmiş acıların dışa yansıyışını görmek mümkündü.Yeni nesiller bu duygu üzerinden zihinsel işleyişe tabi tutulursa geleceğin inşası daha kolay olacaktır.
Fakat devlet her halükarda, yeni kuşaklara bu duygu ve algıdan uzak durmaları gerektiği izlenimini verme isteğini yansıtmaktadır. Onlara olup biteni bu şekilde anlamadığınız sürece aramızda bir sıkıntı olmayacaktır. Tersi durumda ise katlanmaları gereken sıkıntıların hadi ve hesabının olmadığı anlayışının yer etmesine yönelik çabalar ortaya koymaya çalışmaktadır.
Aslında iki yüzyıldır Kürdistan’da hakim olan devletler tarafından uygulanan politik yaklaşımda budur “ Ya susacaksınız ya da sizin için tayin ettiğimiz kadere/acı sona razı olacaksınız.” Bu yaklaşım tarzı tüm Kürdistan topraklarının iki yüzyıllık süreç içerisinde katliamların yaşandığı Roboskê olmasına yol açmıştır.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları








































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017