Sezin ÖNEY
“İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme” konusu, Türkiye’nin uluslararası hukuka yönelik içtihatı konusunda da bir milat oldu. Umarım, kadınlar olarak “kendimize çok fazla önem atfetmişiz: İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme süreci, başka uluslararası anlaşmalarla olası bağ kesme öncesi bir test sürüşünden ibaretmiş” demeyiz.
Türkiye’nin uluslararası anlaşmalarının güncellenmesi ve son olarak İstanbul Sözleşmesi’nde oluverdiği gibi bazı anlaşmalardan “çekilivermek” çeşitli kereler gündeme geldi gitti.
Lozan Antlaşması’na yönelik olan, bu konudaki en ciddi örneklerden biriydi: Yunanistan'a 65 yıl aradan sonra, 2017’de cumhurbaşkanlığı seviyesinde ilk resmi geziyi gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, mevkidaşı Prokopis Pavlopulos ve dönemin başbakanı Aleksis Çipras ile görüşmelerine Lozan Anlaşması’nın “güncellenip güncellenemeyeceği” yönünde tartışmalar damgasını vurmuştu. Erdoğan'ın Lozan Anlaşması'nın güncellenmesi talebine Pavlopulos ve Çipras, “anlaşmanın yeniden yapılanmasının söz konusu olamayacağı” yanıtını vermişlerdi.
İstanbul Sözleşmesi vakası yaşandıktan hemen sonra Montrö Sözleşmesi’nin gündeme gelmesi de, ciddiye alınması gereken bir durum. Bu konu, aslında TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un Habertürk TV’de Muharrem Sarıkaya ve Serap Belet’in sorularını yanıtlarken rastgele bir tartışma öğesi olarak ortaya attığı bir konuya benzemiyor. Hatırlatmak gerekirse Şentop, o programda, “Cumhurbaşkanı isterse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden de Montrö Sözleşmesi’nden de çıkabilir, buna yetkisi var” demişti.
Şentop, bu sözlerini tam beş gün sonra, 29 Mart’ta geri aldı ve bu sefer de şöyle dedi:
“Hukuk tekniği bakımından konuştuk. Lozan gibi Montrö gibi anlaşmalardan çıkmanın söz konusu olmayacağını da açık bir şekilde söyledim. Bunun imkânsızlığını ifade ettim. Başta Montrö olmak üzere Türkiye'nin taraf olduğu, İstiklal Harbi'yle elde ettiğimiz mevzilerle ilgili hiçbir düşünce aklımızdan geçmemiştir.”
Şentop’un “fikir değişikliği”; daha doğrusu, açıklamaları arasındaki tezat, aslında beklenen bir durumdan kaynaklanıyor gibi gözüküyor: Güvenlik bürokrasisi, askerî ve diplomatik çevrelerin emeklisi ve görev başında olanları (kamuoyu önündeki açıklamalarına da bakılırsa), Montrö gibi kurucu anlaşmaların tartışmaya açılmasından hoşlanmıyor.
Ne var ki, Montrö’nün kaderinin de gerçekten de İstanbul Sözleşmesi’ninkine benzeyebileceğini düşündüren ciddi bir durum var.
Şöyle ki: öncelikle, tartışma dönüp dolaşıp Kanal İstanbul Projesi’nin gerçekleştirilmesine bağlanıyor: aslında Montrö Anlaşması’nı 2020 sonunda tartışmaya başlamıştık. 23 Aralık 2020’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘‘Her şeyden önce Montrö Antlaşması Türkiye’ye ne kazandırmıştır, ne kaybettirmiştir bunu hiç düşündünüz mü? Bunların hepsini anlatacağız’’ demişti.
1936 tarihli bu sözleşme, Türkiye’yi İstanbul ve Çanakkale Boğazları’ndan ticari ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkına sahip kılan sözleşme. Anlaşma ile, Türkiye’nin Boğazlar üzerinde tam kontrol hakkı elde ettiği düşünülürse, “Ankara’nın aleyhine” olarak yorumlanması zor. Barış zamanı sivil gemiler Montrö Sözleşmesi sayesinde, Boğazlar’dan özgür biçimde geçerken; Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin savaş gemileri dışındakiler Türkiye’nin iznine tabi. Ancak her halükârda, tüm savaş gemilerinin geçişi Türkiye’ye bildirilmek durumunda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 5 Ocak’ta CNN Türk özel yayınında, ‘‘Montrö'yü hiç kafaya takmayın ya. Montrö sadece Boğaz'ı bağlar. Kanal İstanbul, Montrö kapsamında değildir” demişti. Kanal İstanbul ertesine kasıtla, “Savaş gemileri Boğaz'dan geçmeye devam edecek mi?” sorusuna da, “Ona da o zaman çözüm buluruz. Gerekirse savaş gemileri de geçebilir’’ diye yanıt vermişti. Yani, Kanal İstanbul’un inşası zaten Montrö’yü geçersizleştirecek bir dönüm noktası gibi görülüyor Ankara’dan bakınca.
Gene Aralık 2019’da, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan, Anadolu Ajansı’na “Kanal İstanbul’un geçişlerden elde edeceği yıllık net kazancının 1 milyar dolar civarında olacağını” öne sürmüştü. Tüm bunlar, Montrö Sözleşmesi konusunun Ankara gündeminde zaten aylardır olduğunun başka bir göstergesi. Demek ki, kesinlikle gerçekleştirilmesi istenen Kanal İstanbul Projesi, aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası ilişkilerini de yeniden tanıyan bir dönüm noktası olarak tasavvur ediliyor.
Bu da demek ki, bir yandan, yeni bir anayasa ve “yerli ve millî” kanuni düzenlemelerle, Türkiye’nin içindeki hukuki yapıyla dışındaki de değişebilir, değiştirilmek istenebilir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024