Murat BELGE
Balyoz kararları açıklandı ve tabii gündemin en üst basamağına yerleşti. Türkiye’nin “askerî vesayet” tarihi benim en fazla “derûn”umda hissettiğim sorundur. Tarafsız ve hattâ kayıtsız kalamayacağım bir konu. Ama bu son evreyle birlikte elim kaleme gitmedi. Niye gitmediğini, bugün Taraf’ta Demiray’ın yazısını okuyunca daha iyi anladım.
Demiray’ın hem kendi ruh hâlinin açıklaması, hem de nesnel olayı değerlendirmesi, şu paragrafında yer alıyor. Daha dün yayımlanmış yazısından alıntı yapmak çok anlamlı olmayabilir ama benim ruh hâlimi de bir ayna gibi yansıtıyor. Hem de benim yazacağımdan daha iyi yazılmış: “Bakın ben, ordunun içinde AKP hükümetini yıkmak için oluşmuş bir cuntanın varlığından, yani bir darbe teşebbüsünden zerre kadar kuşku duymuyorum. Fakat aynı zamanda darbenin adil bir şekilde yargılanmadığından da kuşkum yok, maalesef.”
Sonra bir iki somut olguya değinmiş; örneğin, yapılan “tatbikat” toplantısına gelmediği hâlde hüküm giyenler var; var da, gelen herkese “suçlu” denebilir mi? “Hükümeti devirmek için toplantı yapıyoruz, sen de gel” demiyorlar ki. Subay bu, “tatbikat” için toplantı oluyorsa gidecek. Gitti de, ne olduğunu gördü de, niye ihbar etmedi? Falan filan. Bu, bizim “hukuk” değil ama “etik” geleneğimizde, “mertliğe sığmaz”.
Yargılanan subayların hepsi, cuntanın tepesinde işi planlayan generallerle her konuda aynı fikirde olabilir, aynı değerleri paylaşabilir. Hepsi de “Mutlaka bir darbe yapılmalı” inancını taşıyor olabilir. Ama hukuk insan zihninin içine girmez. Hukuk yalnız eyleme bakar. “Suç”un tanımı yapılmıştır; eylem ona uyduysa hukukun alanına girer. Başka türlü girmez.
Neyse, daha fazla ayrıntıya girecek kadar izlemişliğim, bilgilenmişliğim yok.
Tabii, altmışta kendi babamın, yetmişlerde bizzat kendimin askerî sulta altında yürütülmüş mahkemelerini biliyorum. Sonra 12 Eylül mahkemelerini de çok iyi biliyorum. Onlara kıyasla bu mahkemenin “hukuk dışı” olduğunu kimse iddia edemez. Ama bu “kıyasla” lafı araya girince, sonuç fazla mutlu etmiyor insanı. Onlar zaten her bakımda faciaydı; onlardan “daha iyi” olmak, büyük bir başarı değil. Neden “daha iyi” değil de, “çok iyi” yapmaya çalışmıyoruz?
Büyükanıt’ın “Tanırım, iyi çocuktur” müdahalesi bir felâketti; o davanın savcısı Sarıkaya’nın “ham hum şaralop” ortadan kaldırılması daha da büyük bir rezaletti! Ama Sarıkaya’nın yazdığı iddianame neydi? Bu sefer, ister istemez, “iddianameler” dünyasındaki “emsal”lerine geliyoruz. Belki ondan beş beter iddianameler vardır; ama o da çok kötüydü.
Peki, neden böyledir bu? Neden iki olumsuzluk arasında kalmak ve kırk katırla kırk satırdan birini seçmek zorundayız biz? “Katır” ya da “satır” olmayan bir alternatif bulmak bu kadar imkânsız mı? Her sorun karşısında “üçüncü yol” olmak bir kader mi?
“Askerî vesayet rejimi”... Tarihî kavga bu. Bu olduğu için, burada siyaset hemen “cephe” siyaseti oluyor. Başka kelimeleri yüksek sesle telaffuz ederken de, zihnimizde sessizce akan asıl kavramlar askerî: düşman, tahrip, imha vb. Siyasete bir tarafın askeri olarak giriyoruz. Sonra aynı “emir-kumanda”, “disiplin”, “itaat” nirengileri arasında kalmış alanda “siyaset” yapıyoruz.
“Balyoz” adı yerinde. Bu toplumda “siyaset” aslında bir balyoz. Kim onu daha önce kapacak ve hasmının beynine indirecek? Bu da “siyaset yapma yöntemi”.
“Tek aracın çekiçse bütün sorunları çivi gibi görürsün.” Ünlü aforizma.
Bizim aracımız çekiç de değil, balyoz.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025